Medeniyet şehrinde kentleşememe sorunu

İnsanoğlunun yaşamı için gerekli ihtiyaçlarını komple karşılama alanları olarak inşa edilen kentler, karmaşık ilişkilerin meydana getirdiği sosyal örüntüler içerisinde medeniyetlere ev sahipliği yaparlar.

Medeniyetlerin gelişmişliği;  kentlerin yerleşim düzeni, mimari yapısı, alt-üst yapısı, sosyal ihtiyaçları gidermedeki yeterliliği ile doğru orantılı olarak değerlendirilir.

Tarih içerisinde Diyarbakır; kültürel çeşitliliği, sanatsal birikimi ve eşsiz mimari özellikleri ile bulunduğu coğrafyanın tüm olanaklarını lehine çevirerek bir medeniyet şehri olarak literatürde yerini aldı.

Yerleşik kültürün etrafında şekillenen kent; camileri, medreseleri, hamamları, çarşıları, çeşmeleri, surları, sıcak iklimin etkisinden korunmak için planlanan dar sokakları ve sırt sırta vermiş evleriyle kendine özgü bir ahenk içinde yüzyıllarca ayakta kalmayı başardı.

Modernizmin etkisiyle son yüz yılın mimari üslubundaki değişim,  Diyarbakır'daki tarihi dokuyu olumsuz etkiledi. Yeni dönemde kentin kendine özgü dokusuna aykırı yapılar hızla çoğaldı. Özellikle 1950'den itibaren köylerden kentlere doğru gelişen göç hareketleri Diyarbakır'ın tarihi yapısını adeta boğdu. Sur diplerinde inşa edilen ve tarihi yapılara iliştirilen derme çatma evler nedeniyle bu mekânlar büyük zarar gördü. Göçlerin meydana getirdiği barınma sorununa çözüm bulamayan iktidarlar, Suriçi'nin tarihi dokusunu koruyucu tedbirleri almadı/alamadı.

Diyarbakır kent merkezinin Suriçi'nin dışına taşmasıyla Ofis, Yenişehir ve kısmen Şehitlik mahallelerinde imar planlarına uygun yapılar inşa edilse de Ben-u Sen, Fiskaya, Koşuyolu, Körhat ve Alipınar (Alipar) gibi semtlerde yoğun gecekondulaşmalar nedeniyle kentin varoşları adeta mega köyler halini aldı.

Doksanlı yıllarda bölgede şiddetini artıran olaylar nedeniyle köylerden Diyarbakır kent merkezine doğru gelişen göçler, plansız ve denetimsiz bir kentleşmeyi beraberinde getirdi. Özellikle Bağlar'da bugün yıkılmaya yüz tutmuş ya da yıkılma tehlikesi nedeniyle boşaltılmış binaların geneli bu dönemde inşa edilen yapılardı.  

1994'te Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine seçilen Ahmet Bilgin, olumsuz siyasi ve ekonomik koşulara rağmen kentleşme adına önemli hizmetlere imza attı. 2000 yılındaki ekonomik krizin atlatılmasının ardından Diyarbakır'da gelişen inşaat sektörü adeta yeni bir şehir meydana getirdi. Kayapınar beldesi ilk kurulduğunda 3 bin kişinin yaşadığı bir bölge iken 20 yıl sonra burada yaşayan insanların sayısı 300 bini aştı.

İmara yeni açılan bölgelerde çevre düzenlemeleri daha sistemli; sağlık, eğitim, ulaşım ve sosyal aktiviteler ile ilgili tesisler daha düzenli ve belli bir potansiyel gözetilerek planlamış bulunuyor. Ancak bunu bütün Diyarbakır için ifade etmek mümkün değil. Diyarbakır'da hala çok ciddi kentleşme problemi var. Sabah evinden çıkan bir kişi gideceği yere rahat ve kısa sürede ulaşamıyorsa, hastalandığında hastaneye hızlı bir şekilde yetişemiyorsa, öğrenciler okullarına rahat gidemiyorsa, soluklanmak isteyen vatandaş rahat bir şekilde bir park ya da gölgelik alan bulamıyorsa... O il kentleşmemiştir.

Yeni yerleşim birimleri dışında kalan bölgelerde alt-üst yapı sorunlarını gidermek ve yaşanabilir bir kenti hayata geçirmek için güçlü bir siyasi iradeye ve bu bağlamda ekonomik desteğe ihtiyaç vardır.

Çukur olaylarından ağır darbeler alarak çıkan yerli kültürün merkezi Suriçi'ndeki tarihi mekânların restorasyonu ve muhafazası için de merkezi ve yerel yönetimlerin daha fazla çabalaması gerekir. Diyarbakır kültür ve medeniyetinin dünyaya açılan yüzü olan ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine alınan Surların ve Hewsel Bahçelerinin restorasyonu ve korunması için yapılan çalışmalar yeterli bir bütçe ile desteklenmelidir. Aksi takdirde Diyarbakır Surlarının birçok noktada yıkılıp harabeye dönen hali, içler acısı bir tablo olarak karşımızda durmaya devam edecektir.

foto
Yazar: Yusuf Rabatlı
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal