Peygamberi (as) anmak ve anlamak

Nisan ayı ile birlikte başta Türkiye olmak üzere dünya üzerindeki birçok İslam ülkesinde Hazreti Peygamberi anma etkinlikleri düzenleniyor.

Bölgemizde özellikle meydanlarda düzenlenen etkinliklerin oluşturduğu manevi iklim adeta huzur veriyor.

Etkinliklerden önce davet amaçlı cadde ve sokaklara asılan afişler bayram öncesi hazırlıkları anımsatıyor.

Şuana kadar birçok il de ve ilçe merkezinde mevlit etkinlikleri düzenlendi. Özellikle Peygamber Sevdalıları Vakfı tarafından organize edilen etkinliklerdeki halkın sevinci, coşkusu dikkatleri cezbediyor.

Yediden yetmişe her yaştan insanın katıldığı programlardan etkilenmemek mümkün değil. Salavat ve tekbirlerin adeta melekleri kıskandırdığı meydanlar; Mekke’yi, Medine’yi hatta Kudüs’ü canlandırıyor insanın gözünde.

Allah’ın Resulüne salavat getirmek dilden dökülen salt bir cümle değildir. Öyle bir kelamdır ki kalbi muhabbete gark edip gönülleri birleştiriyor. Öyle bir sözdür ki çaresizlik girdabında debelenen âlemlere bir rahmet, bir kurtuluş, bir umut ışığı oluyor.

Özellikle Diyarbakır, Batman ve İstanbul’da mahşeri kalabalıkların katılım gösterdikleri etkinlikler, gönüllerin birlikteliklerinin yetmediğini saf saf olmuş bir ümmetin gerekliliğini gözler önüne seriyor.

İslam Ümmetinin paramparça olmuş düşün ve gönül dünyasının Hz. Peygamber ile bir araya gelebileceğini kitlenin renklerine bakınca görmek mümkün.

Allah’ın kitabı ve sünneti nebevi çatısı altında Şii’siyle Sünni’siyle vahdete götürecek çözümleri formüle ediyor kutlu doğum etkinlikleri.

Meydanlardan yükselen salavatlar  “Gelin Allah’ın Resulünde birleşin!” çağrısını yapıyor Müslümanlara…

Mevlitler okuyarak, salavatlar getirerek andığımız Peygamberimizi(sav) “anlamaya” başlıyoruz.

Anmak ile anlamanın aslında bir birinin tamamlayıcısı olduğunu “anmanın” “anlamanın” mukaddimesi olduğunu görüyoruz böylece.

Bu sebepledir ki Allah-u Teâlâ  “Allah ve melekleri, Resule salavat getiriyor. Ey iman edenler, siz de salavat getirin!” [Ahzab 56]  ferman buyurarak Resullullah’ı (sav) anmamızı istiyor.

Onu anmak; bir ahde vefa, bir gönül borcu, bir teşekkür ve sevginin izharı…

Onu anınca berraklaşan zihin dünyası, Onu idrak etmeye başlıyor. Malı mülkü, dünyalık zevkleri, makam ve mevkii neden istemediğini anlıyor insan…

Ve dinin vicdanlara hapsedilmemesi gerektiğini, adaleti yaşamın tüm pratiklerinde hayata geçirmek gerektiğini, hakkı kınayıcıların kınamasından korkmadan haykırmak gerektiğini anlıyor insan.

 

 “Sizin için, Allah’ı ve âhiret gününü umanlar, Allah’ı çokça ananlar için Allah’ın peygamberinde en mükemmel örnek vardır.” Ahzâb (21) diye buyuran Rabbimiz,  Onun yaşamının örnek alınmasını istiyor.

Zira Onun yaşamında dünya ve ahiret saadetinin en güzel örnekleri vardır. Onun yaşantısında, ideal bir toplum oluşturmanın en doğru yolları ve yöntemleri vardır.  Onun sünnetinde ideal bir insan yetiştirmenin bilgisi vardır.

Allah’ın Resülü’nün (sav) anıldığı ortamların manevi iklimi,damla damla toprağa serpilen yağmur gibi gönüllere can veriyor. Peygamberimizi(sav) anlamamıza ve sünnetinin ihyasına vesile oluyor. Asr-ı Saadeti bizlere hatırlatıyor.

Bu vesileyle Peygamber aleyhi selatu vesselam için mevlit programları düzenleyen, bu amaçla çalışan- çabalayan ve onların davetlerine icabet eden herkesten “Allah razı olsun, Allah ecirlerini katlarınca versin!” diyorum.  Vesselam!

 

 

 

 

 

foto
Yazar: Yusuf Rabatlı
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal