Uyan ve ayağa kalk!

Bilginin yığınlar halinde arttığı aksine hikmetin ise azaldığı bir asra ulaştık. Modernize olmuş devletler bilgiden makinize olmuş toplumlar üretme yolundaki hayallerini gerçekleştirmek adına ilerleme putuna yaptıkları tapınma sonucunda ne yazık ki başarıya ulaşmış gibi görünüyorlar. Toplumlar teknolojik aygıtların hipnozuna kapılarak hakikatten ve öz benliklerinden uzaklaştırılmış bir hale dönüştüler.

Bu benlik ve varlık kavgasından öteye geçmiştir. Üretilen bilimin uygulama sahasında insanlık için ne kadar ciddi bir tehdit ortaya çıkardığı meselesidir. Batı ne yazık ki büyük bir başarısızlığa imza atmıştır. Bilim ile kendi insanına refah ve kalkınma havarisi kesilirken kendi haricindeki toplumlara ise azap meleğine dönüşmüştür.

Müslüman sınırları içerisinde kurulan batı tarzı mekteplerimiz düşünürün ifadesi ile batının karakolları vazifesi görmeye çalışmıştır. Ve bu mekteplerden, üniversitelerden mezun olanlar İslam’ın ilim, bilim ve kültür birikiminden habersiz diplomalılar olarak batılılaşma sevdasına kapılarak berbatlaşmışlardır.

Aslında bu vakanın diğer bir adı kültürel sömürüdür. Sömürgeciler ve bizdenmiş gibi görünen işbirlikçileri ürettikleri argümanları ile gündelik hayatımızı vahyin ruhundan uzaklaştırarak batı kültürünün etkisi altına almışlardır. Topraklarımızın işgali ile yetinmeyenler ruhlarımızı ve düşüncelerimizi işgal etme heyecanına kapılmışlar. Ne yazık ki kısmi olarak başarıya ulaştıklarını söyleyebiliriz.

Batı tarzı eğitim modellerimiz yüzyıla yakındır sorun üretmeden öteye geçememiştir. Kendi ilmi geçmişinden soyutlanan Müslüman bireyler batının kültürel saldırıları karşısında küçülme ve aşağılanma kompleksine kapılmıştır. Yazarın ifade ettiği gibi tank ve makineli tüfeği kılıç ve kalkanla karşılayan bir asker kadar çaresizdir. Müslüman toplumun yani ümmetin geleceği bu çaresizliğe mahkûm edilmeye çalışılıyor.

Modern tarz denilen eğitim kurumlarında Müslüman beyinler batının değerleriyle, yaşam şekliyle dinlerinden uzaklaştırılarak batı mukallidi haz köleleri olarak yetiştirilmeye çalışılıyor. Sonrasında yetiştirilen bu batının talebeleri Müslüman toplumlarda idareci konumuna getiriliyor ve batının talebeleri kendilerini toplumu Batılılaştırmaya adıyorlar.

Ümmet olarak tespitini izaha çalıştığımız bu kökleşmiş sorunumuzdan bizi kurtaracak ve dünyanın her yerindeki Müslümanları asli ilmi ve bilimsel çabaya sevk edecek çözümü tanımlamamız ve uygulamamız gerekir.

Ayetlerini insanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde gösteren Rabbimiz, bu ayetlerin ışığında bizi doğaya yani tabii olana yöneltmiş ve bu tabii dünyada durmaksızın çalışarak Allah’ın hikmetinin yansıması olan kanunları irdelememizi istemiştir. Keşfedeceğimiz her ilim ve bilim Allah’ın ilmine tabidir. Ve bu üretim insanlık için aydınlatıcıdır.

Kadim tarihimiz bu örnekliklerle doludur. Sekiz yüzyıl boyunca dünya bilim geleneğine hükmeden, havzasında binlerce düşünür ve bilim adamı yetiştiren İslam bilim tarihini iyice öğrenmeli ve bu tarihin devamlılığı için üzerimize düşen sorumluluğu yerimize getirmeliyiz.

Birer Müslüman fert olarak donuklaşan İslam Medeniyetine yeni bir ruh ile seyir kazandırma yükümlülüğü omuzlarımızdadır. Cepheyi terk etme üzerinden üç asırdan fazla zaman geçmiştir. Ezilmişliğimiz ve içine düştüğümüz küresel sorunların son bulması için batı hâkimiyetinin ve tasallutunun topraklarımızdan kesin defi için her birimiz zihnimizle ve kalbimizle cephede yerimizi almaya başlamalıyız.

Ömer bin Hayyan, Biruni, İbni Sina, El-Cezeri ve diğer seleflerimizin yolunda tam bir kararlılık ve bağlılıkla yola koyulma zamanı gelmedi mi?

Ey Müslüman ruh! Tek bir beden olarak ayağa kalk ve gayretle yoğrul.

Yoğrul ki dininin, medeniyetinin etrafındaki esaret zincirleri parçalansın.

Bağdat, Buhara, Semerkand ve Diyarbekir ruhuna geri dönsün.

O vakit kurtuluş çırası ellerimizde tutuşacaktır.

foto
Yazar: Yahya Güngen
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal