Biz nerede hata ettik?

Geçtiğimiz günlerde mecliste kabul edilip yürürlüğe giren yeni infaz düzenlenmesi yasası, toplumun bir kesiminde heyecan ve sevinç oluştururken, bir kesiminde ise tepkilere neden oldu.

Bu yasa ile bazı suçların cezaları artırılırken, genel olarak; terör, kasten öldürme, cinsel istismar, kadına şiddet gibi suçlar bu yasa kapsamına alınmadı. Bu yasaya karşı olanlar ile destekleyenler, kendilerince haklı gerekçelerini sunarak, söylemlerini savunmaktadırlar.

Halk tabiri ile; hırsızların, soyguncuların, canilerin salıverilmeleri endişe uyandırmaktadır. Bu endişeye hak vermemek elde değildir. Ancak olayların bu duruma gelmesinde biz anne ve babaların rolünün hiç düşündük mü?

Adalet Bakanlığı ve TÜİK verileri incelendiğinde; suç oranlarının ne denli arttığı ve yıllık 70 binin üzerinde suç işlendiği, savcılık ve mahkeme aşamasında işlem gördüğü tespit edilecektir. Savcılık aşamasındaki suç dosyalarına takipsizlik kararları (savcılık makamı herhangi bir suç unsuru görmediğinden dosyayı mahkemeye sevk etmeden kapatması) eklenmeden bu veriler verilmektedir. Şayet takipsizlik kararları eklendiğinde, maalesef bu rakam 90 binin üzerine çıkmaktadır. Genel olarak bu rakamlar İstanbul gibi mega kentlerde değil daha düşük nüfuslu illerde görülmektedir.

Yıllık ortalama 90 bin suç demek neredeyse her 10 dakikada bir suç işlendiği demektir. Ve yine maalesef ki bugün ceza tevkif evlerinde kapasitenin en az 1.5 katı mahkum bulunmaktadır.

İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmak için yukarıda sorduğum soruyu tekrar sormak istiyorum. Bu tablodaki biz anne babaların rolünü düşündük mü? Bizler bu tablo karşısında neler yaptık, neler yapmadık? Bizim katkımız nerede oldu?

Uyuşturucu kullanma yaşı bir hayli düşmüş iken, evladımız cebinde fiyatı 3 bin 5 bin liralık telefon taşır iken, üzerindeki elbisenin toplam fiyatı bazen 5 bin lirayı bulur iken (ki aile olarak asgari ücret ile kıt kanaat geçinirken) kötü arkadaşlıklar edinirken; biz anne ve baba olarak ne yaptık? Nasihat ettik mi? Evladımızı o yanlış yoldan çevirmek için; huzursuz olduk mu? Çaba harcadık mı? Geceleri uykumuzu kaçırdık mı?

Eğer tüm bu sorulara cevabımız hayır ise, vah bize ki tüm bu olanların yegane sorumluları bizleriz. Bu korkunç tablonun asıl mimarları bizleriz. Ve bizler hem kendimizi hem de evlatlarımızı ateşe atmışız. Belki bundan haberdar bile değiliz. Allah muhafaza etsin.

Ya da evladımız camiye; Kuran dersi, namaz kılmak ve İslami sohbet için gittiğinde, hayır kurumların organizasyonuna katıldığında, dindar arkadaşlar ediğinde; türlü bahaneler ile akla ve vicdana sığmayan iftiralara kanarak evladımızı bu hayırlı yoldan mahrum edip engelledik mi? Camide ders veren imamlarımızı, Kuran öğreticilerimizi yaftalayarak evladımızı onlardan, dolayısıyla camiden soğuttuk mu?

Eğer tüm bu sorulara da cevabımız evet ise; vah halimize ki, canavar bir nesil yetiştirmişiz demektir. Ve asıl suçlu bizleriz ve asıl bu tablonun sahibi bizleriz. Çünkü her insan temiz bir fıtrat ile doğar ve anne ile babasından gördüğü kadarı ile şekillenir. Eğer ahvalimiz bu ise suçu başkasında aramayalım ve kendimizle baş başa kalıp tevekkül edelim. Biz nerede hata ettik?

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, her şey için geç midir? Elbette ki hayır. Asla hiçbir şey için geç değildir. Zararın neresinden dönersen kardır anlayışı ile harekete geçmemiz, işe koyulmamız lazım. Allah-u Teâlâ bu virüs musibetini başımızdan def ettiğinde; ilk işimiz, çocuğumuzun yaşı ne olursa olsun, elinden tutup camilere koşmamız lazım. Ve evlatlarımızı camilerimizin imamlarına ve Kuran öğreticilerine emanet etmemiz lazım.

Şunu asla unutmayalım ki; bizler kendimizi değiştirmediğimiz müddetçe Allah-u Teâlâ bizi değiştirecek değildir.

Bu vesile ile önümüzdeki cuma günü ile kavuşacağımız rahmet ayı olan Ramazan ayının hayırla ve İslam ümmetinin vahdetine vesile olmasını temenni ederim. Allah’a emanet olunuz.

foto
Yazar: Musab Çetinkaya
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal