MACRONUN GÖZÜYLE İSLAM: BENCE MACRON HAKLIDIR

Ne demişti Macron, “Fransa’da cumhuriyetin ortağı olması için İslam’ın yapılandırılması gerekiyor.” Yapılandırmadan kastının ne olduğunu açıkça belirtmese bile aslında bu malumun ilanı gibiydi. Hani derler ya biraz ‘beyin fırtınası yapalım’ diye. Şimdi bizde bir fırtınanın içine girip meseleye Macron’un gözü ile bakalım. Yapılandırma ile neyi kastetti? İslam’da değişmesi gereken hususlar nelerdir? İslam’da olup onları en çok rahatsız eden meseleler nelerdir? Bunları birkaç husus ile açıklamak gerekirse eğer, bu hususların başında gelen ilki, İslam’ın zalime ve zulme olan bakış açısıdır. İslam zalime asla taviz vermeden karşısında durur ve sonuna kadar mazlumun elinden tutup yanında olur. Bu sebepledir ki İslam zalime karşı sonuna kadar ve sonsuz müsamahakar olmalı ki, yeryüzünde zalime karşı izzetlice duran ve durabilen yegane güç olan İslam etkisizleştirilsin. Aksi bir durum kabul dahi edilemez.

Bir diğer husus aradan geçen bunca yüz yıllara rağmen hala TEK BİR HARFİ DAHİ DEĞİŞMEYEN, DEĞİŞTİRİLEMEYEN KUR’AN ve değiştirmeyi aklından dahi geçirmeyen Müslümanların bu çağdışılığıdır(!). Tevrat ve incil, peygamberlerden çok kısa bir süre sonra dahi dönemin haham ve papazları tarafından, kendilerini ilahlaştırarak, kendi menfaatlerine uygun gelecek şekilde, ayetler uydurulup değiştirilmiş iken, Müslümanların hala Kur’ana bağlılığı ve kendilerini ilah yerine koymayıp ayet uydurmamaları elbette kabul edilir bir husus değildir. (Nitekim bu mesele için bir çok İslam beldesinde İslam’dan görünüp, İslami ilimleri öğrenip Müslümanların zihinlerini bulandıran sözde alimler var. Ve bunlar var güçleri ile İslam ile savaşıp, küfre uşaklık etmektedirler.)

Bir başka husus ise, peygamberler. Sadece Hz.Muhammed (s.a.v) için değil diğer tüm peygamberlere karşı yapılan ifade özgürlüklerini(!) Müslümanların kabul etmemeleridir. Elbette normalleşme adına peygamberlere karşı saygı ve sevgi köreltilmelidir. Ne de olsa ifade özgürlüğü insanlığın tek ama tek temel taşıdır ve bunun için her yol mübahtır.

Bir başka husus daha var ki uykuları kaçırtan, kabuslar gördürten ve kuş tüyü yatakları taşa çeviren cinsten. “Onlar canları ve mallarıyla cihad ederler” ve “Müminlerden öyle erler vardır ki Allah’a verdikleri söze sadıktırlar. Kimi bu sözü yerine getirdi ve kimisi beklemektedir.” ayetlerinde izah edilen cihat ve şehadete sevda elbette kabul edilemez. Müslümanların cihada ve şehadete olan sevdaları ve bu uğurda gözleri bile kırpmadan her şeylerini feda etmeleri büyük bir tehlike arz etmektedir. Nitekim sadece bu iki hususun ortadan kalkması ve Müslümanların gelişen tüm olaylara karşı duyarsız olması için nice terör örgütleri devreye konulmuş ve en ufak insani bir itiraz dahi terör olarak lanse ettirilip Müslümanlar sindirilmek istenmiş ancak buna rağmen yeryüzünde bu iki ayetin ruhunu, kalplerinde gönüllerinde ve dahi bedenlerinin her zerresinde diri tutmaları akıl alır bir durum değil.

Elbette yapılandırılmak istenen hususlar bunlarla sınırlı değildir. Merhamet, sadakat, kardeşlik, vefa, fedakarlık, Allah düşmanlarından buğzetmek gibi bir çok madde sıralanabilir. Asıl amaç İslami güzel ahlakın temeline dinamit yerleştirmek. Yani işin özü İslam’ı baştan aşağıya tümüyle yapılandırılması gerekir. Çünkü hristiyanlık ölmüş, yahudilik ise can çekişiyor iken, İslam’ın hala dipdiri olması ve dünya müstekbirlerinin planlarını bozup, heveslerini kursaklarında bırakması, Fransa gibi geçmişi ve şimdiki anı vahşet, katliam ve bozgunculukla dolu olan sömürgeci bir devletin başındaki kişi için elbette kabulü ve tahammülü olmayan bir İslam demektir.

İşte Macron ve onun gibi zihniyeti bozuk ve kirli olanların İslam ile derdi budur. Çünkü İslam mükemmel ve kusursuz bir din olarak karşılarında durduğu müddetçe asla ve asla rahatlıkla yeryüzünde bozgunculuk ve fitne tohumlarını ekemeyecekler. Biz gaflet içinde olabilir, İslam’ın asıl değerini kavramamış, hatta İslam’ı hiç anlamamış olabiliriz, ama küfür ehli İslam’ın farkında, daha doğrusu İslam’ı hakkıyla yaşayan Müslümanların yeryüzünün her karış toprağına hatta her zerresine hakim olacağını biliyor ve anlıyor. İşte bu sebepledir ki İslam’ın kusursuzluğu elbette düşmanlarının kudurmasına sebebiyet vermektedir. Kimin ne dediğine bakmadan biz de nimet olarak verilen kusursuz İslam’ın değerini bilmeli ve yaşamalıyız. Onun hayat nizamını hücrelerimize nakşetmeliyiz. Ancak bu şekilde izzetli bir hayat bizim, zilletli bir hayat ise onun düşmanlarının olacaktır.

“DE Kİ: KİNİNİZLE GEBERİN”

Gelelim iki cihan güneşi, gözlerimizin nuru, fani hayatımızın ezeli ebedi yegane rehberi olan, anamızdan, babamızdan, evladımızdan, malımızda ve dahi canlarımızdan daha sevimli ve daha ehemmiyetli olan Hz. Muhammed’e (s.a.v).

Yukarıda belirttiğim sebeplerden ötürü İslam’ın kusursuz bir din olmasına öfke duyan şeytanın avanelerinin, İslam’ı insanlığa ulaştıran onun elçisine tahammül etmelerini düşünmek en ufak bir tabir ile saflık olur. Peygamber (a.s) üzerinden top yekün olarak İslam’a savaş açmaları, şimdiye kadar yaptıkları planların ve tuzakların bir bir bozulmasından dolayıdır. Elbette tuzaklarının boşa çıkmasının yegane nedeni Müslümanların, müstekbirlerinin yaptıklarını onaylamaması ve karşılarında durmasından dolayıdır. Bu durumu değiştirme adına peygambere hakaret ederek, önce Müslümanlar arasında bunu normal ve meşru göstermek, sonra peygambere olan bağlılığı, sadakati ve sevgiyi yok etmeye çalışmaktadırlar ki yeryüzünde müstekbirlerin bozgunculuklarına, fitne ve fesatlarına karşı durabilecek tek bir insan dahi olmasın.

Hani bir söz vardır, “it itliğini, yiğit yiğitliğini yapar” diye. İşte her yiğit Müslümana düşen görev; sözlerimiz ile sevdamızı ve bağlılığımız haykırdığımız peygamber efendimizin hayatını, yaşantımızda tatbik etmek elzemdir. Peygamberi sevmek iddiasının ispatı ve O’nun düşmanlarının dahi gözünde yüceltmenin yegane yolu budur.

Bu minvalde bir hatırlatma yapmak isterim. Türkiye geneli yapılan ve “O’nu oku, O’nu yaşa” sloganı ile düzenlenecek olan siyer sınavı, malum salgından ötürü bu sene online olarak yapılacaktır. Peygamberin hayatını tatbik etmek onu okumak ve yaşamaktan geçtiğine göre, bu sınavı bir basamak olarak görüp kayıt yapmak ve sınava çok iyi hazırlanmak gerekir. Elbette burada amaç sınavda iyi derece almak değil, siyer kitaplarını okumak, öğrenmek ve yaşamaktır. Elbette bu işlerin arasında bir sınav heyecanı sıkıştırmak, yoğurdun üzerindeki kaymak gibi lezzet verecektir inşallah.

Rabbim bizleri O’nu okuyup, O’nu yaşayan ve hayatının her anına, her zerresine nakşeden kullarından eylesin.

foto
Yazar: Musab Çetinkaya
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal