KELİME OYUNLARI

        Geçtiğimiz aylarda sosyal medyada yaşanan bir olay ile gündeme gelen ve yasalaşan ‘sosyal medya kısıtlaması’ tepki çektiği gibi olumlu karşılayanlarda oldu. Yasanın içeriğine değinmeyeceğim, çünkü yasanın içeriğinden ziyade sosyal medyada yaşananlar, yazılanlar, çizilenler daha dikkat çekici durumdadır. Klavye başında her önüne gelene hakaret, küfür ve aşağılama yapıldığı yetmezmiş gibi, hayvanlarda dahi bulunmayan fiilleri yapan sapkın zihniyetin sapkın üyeleri tarafından İslam’ın aziz peygamberi ve Müslümanların efendisi, baştacı ve kırmızıçizgisi olan Hz. Muhammed’e (s.a.v) hakaret etme küstahlığı gösterildi. Elbette ki hakaret eden şahsın süratle yakalanması sevindiricidir. Lakin bu kadar küstahlaşmalarına sebep olan etkenlerin bizlerden yani bizzat Müslümanlardan kaynaklandığını unutmamamız gerekir. Çünkü peygamberinin hayatını hakkıyla yaşayamayanlar, peygamberini hakkıyla da savunamazlar.

        Tekrardan sosyal medya yasasına verilen tepkilere, daha doğrusu verilen tepkilerde öne çıkan bazı kelimelere gelecek olursak, bu tür kelimelerin her daim etkisinin ve gücünün çok üst seviyede olduğunu belirtmek gerekir. Bunlar; hürriyet (özgürlük) eşitlik, adalet, hak ve hukuk benzeri kelimlerdir. İşin en hazin tarafı ise bu kelimeleri lügatlarından düşürmeyenlerin aslında bu değerlerin en büyük düşmanlarıdır ve her fırsatta bu değerlerin için boşaltmak en büyük meziyetleri olmuştur. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle ve maalesef yarın da böyle olmaya devam edecektir. Çünkü insanlarda tarihten gelen bir aldanmışlık ve saflık vardır.

        Yaklaşık M.S. 100 yılda kurulan ve tek gayeleri cihana hükmeden bir Yahudi imparatorluğu kurmak olan siyon liderlerinin kendi gayeleri doğrultusunda hazırladıkları protokollerinin ilkinde aynen şunlar yazmaktadır: Gayelerimiz, bu hususları gerçekleştirmek için kullandığımız vasıtalar kadar güçlüdür. Bütün bu itaatsizliklerin ortadan kalkması, merhametsiz ve kararından dönmez olduğumuzun bilinmesi, maksadımıza kâfi gelecektir. Çok eski zamanlarda halk kitleleri arasında “hürriyet, kardeşlik, eşitlik” kavramlarını ilk defa biz telkin ettik. O günlerden beri her taraftan toplanmış cahil papağanlar tarafından bu kelimler durmadan tekrar edildi. Hal bu merkezde iken dünyanın dört bir köşesinde kopardığımız “hürriyet, kardeşlik, eşitlik” yaygarası ile işin iç yüzüne vakıf olmayan ajanlarımız sayesinde şevkle, heyecanla bayrağımızı taşıyan bir sürü insan saflarımıza katıldı.

Bu protokol eminim çok tanıdık gelmiştir. Şimdi gelelim günümüzün; eşitlik, hürriyet, barış, hak ve hukuk havarilerine. Aralarındaki birebir benzerlik onları tek yumurta ikizleri gibi yapmaktadır. Siyon liderler bu kelimelerin arkasına sığınıp kendi pis emelleri doğrultusunda hareket ederken, aynı zamanda bu kelimelerin içini boşaltıp değersizleştirmektedirler ve aynı şekilde günümüzde sözüm ona bu kelimelerin savunucuları da aynı yolu ve protokolü uygulamaktadırlar. Kendi sapkın emelleri için bunları savunurken sadece kendileri için savunmakta ve kendileri gibi düşünmeyen, giyinmeyen, hareket etmeyen, konuşmayan, yaşamayan herkesi de insanlık düşmanı olarak yaftalamaktan geri durmazlar ve bu yaptıkları iki yüzlülük ve arsızlıktan da asla ama asla utanmazlar. Tesettürlü hanımlara saldırmak kendileri için özgürlük iken, çıplaklığı şiddete başvurmadan uyaranlar insanlık düşmanıymış gibi yaygara koparırlar.

        Bu zihniyetlerin en büyük ortak noktaları ise; İslam’a olan düşmanlıklarıdır. Sözde savundukları bu değerlerin en büyük düşmanı olarak Müslümanları dolayısıyla İslam’ı göstermektedirler. Sözüm ona bu değerlerin tüm zıtlıkları Müslümanlar arasında mevcut iken, kendileri de bu dünyanın refaha huzura kavuşması için gayret sarf eden yegâne zihniyet olduklarını savunurlar. Oysa ki şuurlu ve aklını azıcıkta olsa bağımsız olarak kullanabilen her insan, bu zihniyetin fertlerinin en büyük meziyetlerinin: ahlaksızlık, çocuğa ve kadına tecavüz, hayâsızlık, özgürlüğe düşmanlık, savaş çığırtkanlığı ve dahi aklınıza gelebilecek tüm insanlık dışı fiiller olduğunu anlar ve görür. Ve yine görür ki hayatlarını bu felsefe ile inşa etmişlerdir. Bu hususta hiç kimsenin şüphesi olmasın ki gerçeğin ta kendisi, yukarıda izah ettiğim gibi olmasının yanı sıra İslam’ın her türlü pislikten uzak olduğunu, tertemiz ve berrak olduğunu dahi kendisinde zerre kadar bir leke olmadığını söylemek de gerçeğin ta kendisidir.

        Şimdi bir kez daha bu sapkın gruba seslenmek istiyorum: sizin sözde savunuculuğunu yaptığınız değerlerin düşmanı olarak gösterdiğiniz İslam ve onun aziz peygamberi hakkında söylediklerinize karşılık olarak, bizde diyoruz ki; ne İslam’ın, ne de aziz peygamberinin, bizlerin savunmasını gerektirecek hiçbir yanlışı yoktur. Sizin kabul etmediğiniz ve kendinizce kötü gördüğünüz ne varsa eğer Hz. Muhammed yapmış ise doğrudur ve bizler de sorgusuz sualsiz amasız olarak iman ediyor, kabul ediyor ve hayatımıza tatbiki için gayret sarf ediyoruz.

foto
Yazar: Musab Çetinkaya
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal