Teknolojinin gelişmesi, haberleşme alanındaki birçok tekniğin gelişimini de beraberinde getirdi. Bu yaşanan gelişmeler ise beraberinde bir gücün daha ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu öylesine bir güçtür ki toplumu şekillendiren ve toplumun düşüncesini şekillendiren bir güç olarak, beşeri güçler arasında en etkili konumdadır.
Sesli, görsel ve yazılı başta olmak üzere pek çok dalı bulunan ve toplumun düşünce yapısında büyük bir rol oynayan medya gücünden bahsediyorum. Özellikle İslam’a karşı kullanılan medyada yapılan algı operasyonları, diziler ve filmlerle topluma ahlaksızlık aşılanmaktadır. Yapılan projelerin neredeyse tamamında, genelde İslam ümmeti özelde ise Müslüman gençlik arasında; ahlaksızlık, hayasızlık, tembellik, paraya düşkünlük, alkol ve uyuşturucu özentiliği gibi fıtrata aykırı her türlü melanetler işlenmekte ve Müslüman gençlik uçuruma sürüklenmektedir. Toplum içindeki huzursuzluk ve tatminsizlik, bu projelerin durmadan işlenmesi ve maalesef ki bu projelerin aile içinde ailece takip edilmesi sonucudur.
Film ve dizilerdeki ana karakterler (başrol oyuncular); zina yapan, alkol alan, eşcinsel, ağzı bozuk, hiçbir İslami emaresi olmayan ama aynı zamanda, sempatik, komik, hayvan, çocuk ve kadın hakları dendi mi akan suları durduran, merhamet sahibi, vatanına, bayrağına bağlı, milli duyguları tavan olmuş bir kişilik olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Yapılan algı: tüm bu melanetleri işleyenlerde iyi insan olabilir. Oysa ki: Allah ve Resulünün belirttiği, fıtrata aykırı olmayan hususlara bakıldığından bunun asla ve asla doğru olmadığı gayet net olarak görülecektir. İslam’a ve Müslümanlara yönelik yapılan inceden inceye hakaretler ise genelde; eğlenceli, şaka yapılan veya milli ve manevi duyguların tavan yaptığı sahnelerde yapılır ki, tepki çekmeden, fark ettirmeden ama bilinçaltına yerleştirerek yapılmaktadır. Sempatik karakterlerin bir diğer özelliği İslam’dan uzak yaşantılarının yanında, İslam’a düşman olmalarıdır. Bu da toplum içinde İslam’sız bir hayatı empoze etmek, bu olmaz ise İslami değerlerden uzak bir Müslüman profili oluşturmak içindir.
İslam ümmetinin ifsadı için yapılan bu denli ağır saldırılar karşısında, maalesef kendini İslami medya olarak tanıtanların neredeyse tamamı ya üç maymunu oynamakta ya da (bilerek veya bilmeyerek) bu değirmene su taşımaktadır. Bu hayâsız akına karşı gövdesini siper eden medya grupları bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar azdır ve maalesef onlarda ekonomik sorunlarla boğuşmaktadırlar. İslami değerlerinden asla taviz vermeyenler, bedel olarak ekonomik yaptırımlarla boğdurulmak, sesleri bastırılmak istenmektedir. Müslüman fertlere düşen görev ise; tüm bunlara karşılık, can siperane olarak; mazlumların ve İslam ümmetinin sesi olan bu medya organlarına sahip çıkmaktır.
Ekonomik olarak sahip çıkılmanın yanında, İslami olmayan programları izlememek gerekir ki; bu ailemizin ahlaki yapısının korunması adına da son derece önemlidir. Ailecek ekran başında; sadece üzerinde iç çamaşır olan yarışmacıların sözde yarışmalarını izlemek ve SMS benzeri katkılarla onların gücüne güç katmak, hem ahlakın, hem de İslami medyanın çöküşü demektir. Sürekli izlenme normalleşmeye, normalleşme ise hayasızlıkta daha da ileri giden programlar oluşturmaya yol açacaktır. İşte o vakit daha küçük yaşlarda bozulmaya başlayan ve ileriki yaşlarda aileye ve topluma bela olacak olan evlatlarımıza diyecek tek bir sözümüz ve yüzümüz olamayacaktır.
Anne ve baba olarak daha dikkatli ve özverili olmamız üzerimize farzdır. Her türlü ahlaksızlığın normal karşılandığı, özgürlük, hür irade gibi şatafatlı sözlerle ahlak ve iyiliğin ayaklar altına alındığı bu çağda evlatlarımızın ahlakını korumak adına en ufak bir sızıntıya dahi tahammülsüzlük göstererek müsaade etmemek elzemdir. Konu-komşu, ‘El, alem ne der bize?’ diye düşünmeden, sadece evlatlarımızın ahiretini düşünerek, onların imanını ve ahlakını korumak, başta medyanın ahlaksız akınları olmak üzere her türlü şeytani hilelere karşı evlatlarımızı can siperane korumak bizim üzerimizde ertelenemeyen bir vazifedir.
