HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, İstanbul Ticaret
Üniversitesi Tarih Bölümünde görev yapan öğretim üyesi Dr. Bekir Tank’ın,
öğrencilerine 13 Ocak 2017 tarihinde "İstiklal Marşı" ve
"Gençliğe Hitabe" metinlerinin Kürtçe'ye çevrilmesi ödevi vermesi
üzerine işine son verilmesini değerlendirdi.
Sağlam, yaptığı haftalık iç gündem değerlendirmesinde
ayrıca; gelir ve yaşam koşulları araştırması, gıda sıkıntısı yaşanmaması için
alınacak tedbirler gibi gündemin öne çıkan başlıklarını da masaya yatırdı.
İTÜ’nün Kürtçe tahammülsüzlüğü ile Dicle Üniversitesi Kürt
Dili ve Edebiyatı bölümünde halen devam eden Kürtçe tez yasağını
"bölücülük" olarak nitelendiren Sağlam, "Bilimin, fennin ve hür
düşüncenin yeri olması gereken üniversitelerin saplantılı birer ideoloji
merkezlerine dönüştürülmesi esef vericidir." ifadelerini kullandı.
İstanbul Ticaret
Üniversitesinin Kürtçe tahammülsüzlüğü
Sağlam, "İstanbul Ticaret Üniversitesinde akademisyen
iken, 2017 yılında öğrencilere İstiklal Marşı ile Gençliğe Hitabeyi Kürtçe’ye
çevirme ödevi verdiği için hakkında soruşturma açılan öğretim üyesi Dr. Bekir
Tank’ın sözleşmesi yenilenmeyerek Ağustos ayında görevine son verildi. Dicle
Üniversitesi Kürt Dili ve Edebiyatı bölümünde halen devam eden Kürtçe tez
yasağı sonrasında bu olayın da yaşanmış olması bölücü, ötekileştirici, inkârcı
anlayışın halen sistematik bir şekilde desteklenerek sürdürüldüğünü
göstermektedir. Bilimin, fennin ve hür düşüncenin yeri olması gereken
üniversitelerin saplantılı birer ideoloji merkezlerine dönüştürülmesi esef
vericidir." dedi.
"Türkiye, bu
yasakçı zihniyetle hiçbir yere varamaz"
Türkiye’nin, bu yasakçı zihniyetle hiçbir yere
varamayacağını söyleyen Sağlam, "20 milyon vatandaşın anadilini, kültür ve
medeniyetini yok saymak akıl tutulmasıdır. Türk-Kürt Kardeşliği, bir medeniyet
projesidir. Bu memleketin geçmişinin temel harcı olduğu gibi geleceğinin de
teminatıdır. İnkârcı bir tutum ve kutuplaştırıcı dil sahipleri toplumun
geleceğini yok etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmektedirler. Bu yasakçı
zihniyet muhakkak bitmeli, kardeşlik yasal ve anayasal zemine oturtulmalıdır.
Bunun ilk adımı da anadilde eğitimin önünün açılmasıdır." ifadelerini
kullandı.
Gelir ve yaşam
koşulları araştırması
Gelir ve yaşam koşulları araştırmasını değerlendiren Sağlam,
"Her yıl düzenli olarak Gelir ve Yaşam koşulları ile ilgili istatistikler
yayınlanmaktadır. 2019 yılana ait istatistiğe göre en zengin yüzde 20'lik halk
kesimi, gelirin yüzde 46,3’ünü alırken en düşük gelire sahip yüzde 20'lik kesim
ise ancak yüzde 6,2’sini alabilmektedir. Bu istatistik, gelir dağılımı ve refah
payındaki adaletsizliği göstermesi açısından önemlidir. Maalesef zengin ve
fakir arasındaki bu fark, uçurum noktasına gelmiştir. Vergi yükünün dar
gelirlilerin sırtından kaldırılması ve refahın tabana yayılması için ciddi bir
zihniyet değişimine ihtiyaç vardır." dedi.
"Adaletin
yeniden tesisi siyasetin en önemli hedefi olmalı"
Sağlam, değerlendirmesine şöyle devam etti: "Ülkenin
temel yapısal sorunlarından bir tanesi olan bu mesele, elbette kısa vadede
çözülebilecek bir sorun değildir. Ancak ülkenin gündemine en kısa zamanda
gelmelidir. Hükümetin daha fazla duyarsız kalma lüksü yoktur. Adaletin, Allah’ın
emri, idarenin hedefi ve mülkün temeli olduğu unutulmadan; insanı esas alan bir
anlayış hayatın her alanını kaplamalıdır., mevzuatın ruhunu oluşturmalıdır. Her
türlü yolsuzluk, kayırmacılık ve suiistimalin önü alınmalıdır. Ülkenin ekonomi
sisteminde adaletin sağlanabilmesi için az kazanandan az, çok kazanandan da çok
vergi alınması ilkesi mutlaka oturtulmalı, asgari ücret vergiden
arındırılmalıdır."
"Gıda sıkıntısı
yaşanmaması için tedbirler alınmalıdır"
Gıda sıkıntısı yaşanmaması için tedbirlerin alınması
gerektiğinin altını çizen Sağlam, "Salgın süreci, tarım ve gıda alanları
ile tedarik zincirinin güvenliğinin ülkeler için ne kadar önemli olduğunu bir
kez daha ortaya koydu. Pandeminin etkisinin artarak sürmesi önümüzdeki dönemde
tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hububat, bakliyat, bitkisel yağ ve diğer
temel gıda malzemelerine talebin artmasını öngörmektedir. Bu nedenle temel gıda
ürünlerinin temininde küresel anlamda yaşanabilecek sıkıntılara daha hazırlıklı
olmak için hükümet bir eylem planı hazırlamalıdır. Salgının tüm dünyada daha da
artacağı tahmin edilen kış mevsiminde gıda krizi yaşanmaması için söz konusu
gıda ürünlerinin ihracatı durdurulmalı, üretimi az olan ürünler için acilen
tedarik çalışmaları yapılmadır." dedi.
"Stokçular ve
karaborsacıların piyasaların dengesini bozmalarına fırsat verilmemelidir"
Sağlam, iç gündeme ilişkin değerlendirmesini şöyle
tamamladı:
"Ekim döneminin başladığı bugünlerde girdi maliyetleri
minimize edilmeli, çiftçilere tohum, gübre, zirai ilaç ve mazot desteği
sağlanmalı, en yüksek rekolteye ulaşmak için seferberlik mantığıyla hareket
edilmelidir. Alım gücünün her geçen gün daha da düştüğü günümüzde temel
gıdalara gelen zamlar vatandaşı ciddi anlamda endişelendirmektedir. Önümüzdeki
aylarda olası gıda fiyatlarındaki artışın önüne geçmek için tedarik zincirinin
güvenliği sağlanmalıdır. Stokçular ve karaborsacıların piyasaların
dengesini bozmalarına fırsat verilmemelidir."