CHP’nin Fransız hayranlığı nereden geliyor. Aynı hayranlık PKK’a ve uzantısı olan HDP gibi partilerde de görüyoruz. Sadece Fransız hayranlığı mı var bunlarda? Tabi ki hayır,

Bunların İngiliz, Alman, Amerikan, Rus ve İsrail hayranlıkları bir başka… Onlar gibi kadeh tokuştururlar, onlar gibi yaşarlar, onlar gibi yıl başını kutlarlar.

Batılılar gibi İslam’ın tüm değerlerine karşı savaş açmaktan da geri durmadıklarını tarihi vesikalardan ve günümüz gelişmelerinden görüyoruz.

Bu düşmanlık nereden geliyor. Adları Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olabilir. Yaşamları, dünyaya bakış açıları, Comte, Marks, Maria, Isabel ve daha nice batılı isimlerden bir farkları yok.

Günümüz devşirme hareketlerinin yerli versiyonları, İslam’ın erdemli değerlerine karşı her türlü kötülüğü savunmaktan geri durmuyorlar.

Fransız Auguste Comte pozitivizmi ilk öne sürdüğü zaman, dini hayatın içinden çıkarma tezi ile ortaya çıktı. Yahudi asıllı Alman Karl Marks’ta aynı şekilde dinin hayatın içinde çıkarılması yönünde zırvalarını duymayanımız yok sanırım.

Dini hayatın içinden çıkaran batılı felsefe ile yetişmiş CHP ile PKK’a ve arka bahçesi HDP, DEM gibi partilerin sol kulvarda buluştukları başka bir konu daha açıklığa kavuşması gerekiyor.

CHP, terör örgütü PKK’a, arka bahçesi HDP ve DEM gibi partilerin bir araya geldikleri adres sömürgeci batının kapısı olduğunu görüyoruz.

Sosyalist Enternasyonal Örgütü, merkezi Londra’da olan bir örgüt. CHP ile HDP’yi buluşturan bu örgüt iki partinin de ortak dili kullanmasını sağlıyor. Örgütün aldığı kararların partiler açısından bağlayıcı özelliği de bulunuyor.

Sosyalist Enternasyonal örgütüne üye olan CHP ve gözlemci olan HDP’nin buluştuğu ve aynı amaca hizmet ettiklerini gösteren bu gerçekliğin ayrıca üzerinde analiz yapılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.

Bu örgütün düzenlemiş olduğu yıllık toplantılara CHP başkanları ile HDP eş başkanları katılım gösteriyor. Sosyalist Enternasyonal toplantılarında alınan kararlara göre partiler kendi ülkelerinde politikalarını üreterek aynı ortak dili kullanıyorlar.

Seçim dönemlerinde CHP ile HDP şimdiki adı DEM lgbtecilikte neredeyse yarışıyorlardı. DEM ve CHP lgbt’nin savunuculuğunu hararetli bir şekilde yapmaları, ortak dili kullanmaları, bir merkezden aldıkları karara göre hareket ettiklerini görüyoruz.

Ortak karar aldıkları merkezin Sosyalist Enternasyonal Örgütü olduğundan şüphe yok. Tabi bağlı oldukları o kadar çok batılı yapı var ki hangisini saysak bitmez o ayrı bir konu.

Tarihi süreç içerisinde bu iki partinin Kürtlere yapmış oldukları zulümleri anlatmaya, geçmişin hafızasını unutturmamaya çalışmalıyız.

Kürt coğrafyasında kötülük eken bu iki partinin, yapmış olduğu hak ihlalleri, karanlık geçmişleri ve zulümlerine yine bir göz atalım.

Dönemin CHP’si ve Kemalist yapı 1920 yılında Sivas’ın Koçgiri bölgesine askeri birliklerle girerek onlarca köy yağmalanarak yakıldı binlerce Kürt katledildi.

CHP, PKK ve Kemalist zihniyet sadece Kürtlere mi zulüm yaptı, hiç mi Türklere zulüm yapmadı, diye bir soru sorabilirsiniz. Hatta bu konuda sitem edebilirsiniz. Haklısınız CHP Kürtlere zulüm yaptığı kadar Türklere de zulüm yapmıştır.

O tarihlerde CHP dine ve dindarlara yönelik ne kadar yapı varsa adeta İsrail gibi yok etmek için elinden geleni yapıyordu.

Doğu Karadeniz'de yine Şeyh Eşref ve müritleri 1920 yılında Bayburt'taki evinde katledilmişti. CHP’nin bu zulmü örtbas edilmeye çalışılsa da tarihin karanlık sayfalarında çoktan bu zulüm yerini almıştı.

Toplumun giyim, kuşamına müdahale eden zihniyet o dönemde de onlarca insanı katletmedi mi?

İskilipli Atıf hoca sadece bunlardan bir tanesi değil. O dönemde on binlerce Müslüman bir Yahudi’nin bir Hıristiyan’ın taktığı şapkayı takmadığı için katledildi.  Bu katliamı işleyen de bizatihi CHP’nin ta kendisi.

Rize de 1925 yılında şapka kanununu kabul etmeyen bazı aile liderleri, dönemin CHP’si tarafından katledilmesi unutulsa da tarihi vesikalarda bir utanç olarak yerini alıyor.

PKK'nin de CHP'den geri kalır yanı yok. O da en az CHP kadar belki de daha fazla Kürdü katletmiş olduğunu görüyoruz.

CHP'nin Dersim ve Zilan katliamları, PKK'nin Sündüs, Susa, Başbağlar ve daha nice katliamlarında kurbanlık olarak seçilen yine mazlum Kürt milleti olduğunu görüyoruz.

CHP ve PKK'nin ortak özelliği İslam'ın kutsallarına düşman olmalarında görüyoruz. İkisi de cami, namaz, niyaz düşmanı.  CHP ve PKK'nin benzerliği ayrıca seküler zihniyete olmaları. CHP'de PKK'de dindar Kürtlerden nefret ederler. Bu nefretlerinden olsa gerek CHP tarafından Şeyh Said, Üstat Bediüzzaman Said Nursi ve daha nice Kürt alimi ya idam edildi yada sürgün edildi.

PKK'de ruh ikizi CHP gibi Şeyh Zeki başta olmak üzere yüzlerce Kürt alimi katlettiğini utmayalım, unutturmayalım. Geçmişe ait hafızayı sürekli diri ve canlı tutmalıyız.

CHP camilerin kapılarına kilit vurdu, ezanları yasakladı, Kur'anları yaktı. İslam düşmanlığını CHP’den devralan sözde Kürtlerin hakkını savunduğunu iddia eden PKK’a da Susa Cami, Başbağlar cami katliamlarını işlemiş. Ne tuhaf ne hikmetse her iki yapıda cami, din ve ahiret düşmanı.

CHP eşittir PKK denilince acaba ne anlatılmak isteniyor diye merak edenlere cevabımız makalenin tüm satırlarında geçiyor.