Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1987 yılında, uyuşturucu
kullanılmayan sağlıklı bir toplum hedefine ulaşmak, uyuşturucu ile mücadele
konusunda uluslararası alanda eylem ve iş birliğini güçlendirmek amacıyla 26
Haziran tarihini "Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile
Mücadele Günü" olarak kabul etti.
Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü dolayısıyla başta aileler olmak üzere toplumun tüm kesimine çağrıda bulunan Yeşil Yıldız Bağımlılıklarla Mücadele Derneği Başkanı Yahya Öger, olabilecek veya yaşanabilecek olumsuzluklarda sadece ilgili bireyin değil, toplumun tüm kesiminin sorumlu olduğunu hatırlattı.
Yahya Öger
Dünyanın ciddi manada bir buğran içerisinde olduğunu ve
yaklaşık 8 buçuk milyar insanın bir çıkmaza girdiğini söyleyen Öger, "Bir
taraftan manevi boşluklar diğer taraftan ise dünyayı sarmalayan ekonomik
sıkıntı öte taraftan Covid-19 sonrası var olan boşluk dünyayı ciddi manada bir
hengamenin içine koydu. Pek çok insan özellikle pandemi sonrası hem Türkiye hem
de Avrupa’da ciddi manada uyuşturucu, alkol ve sigara kullanımının artığına
şahit olabiliyoruz." dedi.
"Dış güçler;
zaaflarımızdan, sıkıntılarımızdan ve problemlerimizden istifade ediyor"
Her sene '26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve
Kaçakçılığıyla Mücadele Günü' münasebetiyle yaptıkları çağrıyı tekrarlayan
Öger, "Uyuşturucu kullanımı sadece arz talep noktasında engellenebilecek
bir olay değildir. Bireyler kendilerine, aileler çocuklarına sahip çıkmalıdır.
Çünkü o kadar kötü bir sarmal içerisindeyiz ki çocuklarımız yabancılar
tarafından uyuşturucuya alıştırılmıyor." ifadelerini kullandı.
Öger, "Şu ana kadar karşılaştığımız vakaların pek
çoğunda 'Mahalle veya sokakta yabancı biri gelip bana uyuşturucu verdi,
kullandım ve bağımlı oldum' söylemiyle karşılaşmadık. Genelde insanlar;
tanıdıkları, arkadaşları, dostları, aileleri ve bilinenleri tarafından 'bir
kereden bir şey olmaz, kullan kafanı dağıtırsın, ekonomik girdabın içerisinde
biraz daha rahatlarsın' mantığıyla alıştırılarak uyuşturucu kullanma noktasına
geldi." şeklinde konuştu.
Uyuşturucunun topluma aktarılmasında dış güçlerin rolüne
dikkat çeken Öger, "Sayı çok önemli değildir ama kişi kendi hayatının ve
vücudunun sorumlusu olduğunu bilmek ve aileler çocuklarla ilgili bu anlamda
uyanık olmak zorundadır. İslam toplumlarında ve devletlerinde ülkemiz gibi
nüfusu genç olan insanların bu girdaba girme noktasında hazırda olduğunu
bilmekte fayda var. Çünkü dış güçler dediğimiz; zaaflarımızdan,
sıkıntılarımızdan ve problemlerimizden istifade ederek bizi bu girdaba sokmaya
çalışılıyor." diye kaydetti.
"Aileler;
mücadeleyi okullara, imamlara veya emniyet güçlerine bırakmasın, çocuklarını
denetlesin"
Bağımlılıkla mücadele alanında devletin ilgili birimlerinin
yanı sıra aileye düzen sorumlulukların altını çizen Öger, şunları söyledi:
Mahalle satıcılarına baktığımızda bunların sayılarının hızlı
bir şekilde artığına şahit oluyoruz. Bu anlamda devlete görevler düştüğü gibi
ailelere daha çok görev düştüğünü bilmek zorundayız. Aileler, bu mücadeleyi
sadece okullara, cami imamlarına emniyet güçlerine bırakmasın, kendi
çocuklarını denetlesin, ilgilensin ve problemlerini dinleme noktasında gayret
sarf etsin. Unutmasınlar ki ateş düştüğü yeri yakar. Bu anlamda 191
uyuşturucuyla mücadele hattından, Yeşilay danışmanlık merkezi 115,
Diyarbakır’da var olan AMATEM, ÇAMATEM ve BADEM biriminden destek alınabilir.
En önemlisi aileler çocuklarına sahip çıkmalı ve bunun önemini kesinlikle
kavranmaları gerektiğine inanıyoruz.
Verilerin yaz tatilinde ve yazlık yerlerde uyuşturucu ve
alkol kullanımını arttığını gösterdiğini ifade eden Öger, "Dolayısıyla
aileler yazlık alanlara gittiklerinde gençler çok dikkat etmeli, alkol kullanım
alanlarından uzak durmalı. Genellikle otellerde alkol konaklama fiyatlarına
dahil edilerek özelde ücret alınmıyor. 5 yıldızlı otellerin çoğunun mini
barlarında maalesef alkol bulunmaktadır." diye belirtti.
"Mezuniyet
törenlerinde gençlerimizin aşırı bir şekilde alkol tükettiğine şahit
olabiliyoruz"
Öger, "Okullar tatil oldu. Mezuniyet törenlerimizde
gençlerimizin aşırı bir şekilde alkol tükettiğine şahit olabiliyoruz. Şunu
unutmamak gerekir ki sistem bu duruma ne kadar duyarsız veya kör olursa olsun ailelerin
ciddi manada görevleri vardır. Aile, çocuğunu kurtarma ve eğitme noktasında
vazifesini başkasına yüklememeli. Burada ilk vazife ailenin; sonrası okulun,
caminin veya emniyet birimlerinindir. Uyuşturucu kullanımında ailelerin
duyarsızlığı, görmemezlikten gelmesi ya da örtbas etmesi elimizi zayıf hale
getiriyor. Peygamber efendimizin deyimiyle 'Hepimiz birer çobanız ve her çoban
kendi sürüsünden mesuldür.' Biz çocuklarımızdan mesulüz ve bizden hesabı
sorulacak." dedi.
Uyuşturucu ile mücadele alanında mahalle baskılarının olması
gerektiğini belirten Öger, "Aileler sokakta, apartman diplerinde, metruk
yapılarda satıcı veya kullanıcıyı görüyorsa 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın'
mantığını gütmesin. Bu bir yangın gibidir ve nasıl ki yangın evimizi kül ediyorsa
mahallemizde madde kullanan varsa çocuğumuz olmasa dahi bunun faturasını ağır
öderiz. Çünkü bağımlı genç hırsızlık yapar, tacizde bulunur ve rahatsızlık
verir. Bunlar bizim çocuklarımız ve onları kurtarma noktasında çaba sarf
etmeliyiz." şeklinde konuştu.