1980'li yılların başından itibaren özellikle gençlere adeta
bir ağabeylik yapan ve dert ortağı olan Muhammed Sudan Hoca, o günün 18-20'lik
gençleri tarafından unutulmadı, unutulmuyor.
Gençlere yönelik gösterdiği sıcak ilgi ve muhabbetle beraber
şefkat ve merhameti hissettiren tebessümüyle o günün genç kuşaklarının gönlünde
taht kuran Sudan Hoca, İslam'a kazandırdığı gönüllerle bölgede tanınan bir
şahsiyet oldu.
Vefatının 8'inci yıl dönümünde o günlerde kendisinin sıcak ilgisinden etkilenen ve onunla beraber İslam davasını omuzlamayı kabul eden dava arkadaşlarından Adnan Akgönül, Sudan Hoca'yla tanışma faslını, o dönemlerde yaşanan sıkıntılar karşısında Ağabeyin olaylara bakış açısı, gösterdiği sabır ve metaneti anlattı.
Adnan Akgönül
"Onda dünya
endişesi yoktu, 'İnsanları ne kadar İslami davaya katabilirim' düşüncesi
vardı"
1980'li yıllarda babasıyla beraber balıkçılar semtinde
konfeksiyon dükkânı işlettikleri dönemde Sudan Hoca'yla tanıştığını belirten
Akgönül, "Babam onların müşterisiydi. Babamla dükkâna gittiğimde
kendisiyle tanıştık. Özellikle gençlere yönelik ayrı bir ilgi ve alakasından
kaynaklı o tebessümü ve muhabbeti beni derinden etkiledi. Dükkânda ikramda
bulunduktan sonra bana 'seni burada sık sık görmek isterim, kapımız her zaman
açıktır' dedi. Mıknatıs gibi cezbedici bir yapısı vardı. Yanına kim geliyorsa
ilk tanışmada bir bağ oluşuyordu. Sık sık gidiş-gelişlerden gençlerin uğrak
adresi haline gelmişti." dedi.
Sudan Hoca'nın gençleri bataklıktan ve yanlış yollardan
kurtarmak için bütün imkanlarını seferber ettiğine vurgu yapan Akgönül,
"İşyerleri, o günün şartlarında Diyarbakır'ın en işlek ve çok iş yapan
dükkanlarındandı. Elde ettiği kazancı; gelen gençlere ikramlarda bulunarak,
kitap alarak, harçlık vererek harcıyor; 'Oğlum böyle yaparsan işimiz rast
gitmez' diyerek itiraz eden babasına tebessümle 'Allah Kerimdir. Bu gençlere
ihtiyacımız var, memleketin gelecekleridir, onlar için fedakârlık yapacağız'
cevabını verirdi. Ben buna şahidim." ifadelerini kullandı.
Akgönül, "Çok büyük miktarda kazanç sağlayan
dükkanlarını, İslam davası için ve insanlar hidayet bulsun diye feda etti. Eğer
elde ettiği geliri İslami dava için harcamış olmasaydı belki de Diyarbakır'ın
en ileri gelen zenginlerden biri olacaktı. Fakat o dünyalık peşinde değildi.
Onda sadece 'İnsanları ne kadar İslami davaya katabilirim' düşüncesi vardı. Gençlerle
öyle irtibat ve alakadar kuruyordu ki kendi evini misafirhaneye çevirmişti.
Bazen 15-20 kişi onun evine gelir, saatlerce onun güzel ahlakı ve doyumsuz
sohbetinde bulunurdu." şeklinde konuştu.
"Onun
cehd ve gayretiyle yüzlerce genç bataklıktan kurtuldu"
O günün şartlarında şer güçlerin Müslümanlara karşı ciddi
baskı ve saldırılarda bulunduğunu, basın yoluyla propagandalar yapıldığını dile
getiren Akgönül, "Birkaç arkadaşımız gazetelerde camia aleyhinde çıkan
propagandaları gördükleri vakit moralleri çok bozulmuştu. Bazıları Muhammed
abiye gelerek 'Abi artık tahammülümüz kalmadı, aleyhimize çok konuşuyorlar, biz
ne yapalım?' dediğinde 'Davamız haktır, Allah yaptıklarımızı biliyor ve
şahittir. Allah bizden razı olduktan sonra kim ne diyorsa desin biz yolumuza
devam edeceğiz' cevabını vermişti." diye belirtti.
Onun cehd ve gayretiyle yüzlerce gencin bataklıktan
kurtulduğunu ifade eden Akgönül, özellikle İslami davayla tanışanları
tetikleyici bir biçimde harekete geçirdiğini belirterek Sudan Hoca'nın gençlere
yaptığı tavsiye ve nasihatleri şöyle dile getirdi:
Her biriniz kendi evinizde, mahallenizde, çevrenizde ve size
yakın camide sorumluluk üstlenmelisiniz. Bu davayı sadece kendi içinizde
barındırmayın, tanıdığınız ve bildiğiniz ne kadar dostunuz varsa onlara da
ulaştırın. Özellikle camiyle bağınızı koparmayın, camiye gidin. Camiyle
irtibatınızı koparmazsanız kendi imanınızı korumuş ve İslami davayı başkalarına
ulaştırmış olursunuz. Tanıştığınız arkadaşlarınızı, akrabalarınızı ve
dostlarınızı mutlaka camiye götürün, onlara Kur'an dersini vermeye başlayın.
Çünkü caminin en güzel tarafı ibadet ve Allah'ın kelamını okumaktır.
"O, örnek
alınacak nadir şahsiyetlerden biridir"
Yaptığı teşviklerle yüzlerce gencin Kur'an'la tanıştığını,
Peygamber Efendimizin hayatını öğrendiğini, daha önce azgın ve hırçın olup
kimseye saygısı ve hürmeti olmayanların cami halkasına katıldıktan sonra sahabe
ahlakını aldığını aktaran Akgönül, bu değişim ve dönüşümün Sudan Hoca'nın bu
konudaki üstün gayretleriyle olduğunun altını çizdi.
Baskılar şiddetlendikten sonra Hoca'nın muhacerat hayatının
başladığını ve zorluklarla karşılaştığını belirten Akgönül, "Buna rağmen o
pes etmedi. Zindana düştüğünde Hazreti Yusuf misali sabır ve metaneti vardı.
Etrafına asla yılgınlık, bıkkınlık, üzüntü ve keder halini yansıtmazdı. En zor
ve sıkıntılı anlarında dahi yanına gidenlere hep moral verir, teşvik edici
ifadeler kullanırdı. Cenab-ı Allah ona gerçekten muazzam bir sabır ve metanet
vermişti. Böyle bir zatın ve şahsiyetin Müslümanlara vereceği çok büyük
katkılar vardı. Takdiri ilahi ecel tamamlanınca Allah onu kendi katına aldı.
Allah onun yaptığı emekleri boşa götürmesin, yaptığı fedakarlığın karşılığı
olarak Cenabı Allah gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun."
ifadelerini kullandı.
Akgönül, "Onu unutmadık ve unutmayacağız da. İnşallah
onun tavsiyeleri doğrultusunda bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Özellikle
günümüzde rotasını şaşırmış, geleceğiyle karamsar olan insanlara tavsiye
ediyorum, Muhammed Sudan abinin hayatını mutlaka okuyun, dersinizi alın. O bir
cevher, örnek alınacak nadir şahsiyetlerden biridir. Ondan alınacak çok şeyler
vardır. Allah onun yolunda gidenlere ve onun gibi fedakarlığı ceht ve gayretini
nasip etsin." dedi.