Değerlerimizi yitirdikçe hep eskiyi arar olduk. Eski komşuluklar, eski bayramlar, eski akrabalıklar, eski dostluklar… Eski diye aradığımız ve özlemle yad ettiğimiz aslında bizim üzümüz olan gerçekliğimizdi.
Ne oldu da kısa bir zaman diliminde bizleri biz yapan, gerçekliğimizden koptuk. Değerlerimize yabancılaştık, kültürümüzden koptuk, inancımızı yitirdik.
Eskiyi anarken, nerde o eski günler, deyip duruyoruz. Eskiden komşuluklar farklıydı, aileler arasında dayanışma bambaşkaydı. Büyüklerimizin değeri ve kıymeti vardı. Haya, edep, dürüstlük, doğruluk, dindarlık, iyilik, dayanışma, birlik, beraberlik ve daha birçok güzel hasletlerimize ne oldu.
Hep bir ağızdan geçmişin güzelliklerini anıyoruz. Eskiden böyle değildi, niçin bu hale geldik, deyip geçmişin güzel anılarına dalıyoruz.
Bu kadar güzel olan geçmişimizi ve özümüzü niçin yitirdik. Neden bu hallere geldik. Ne oldu da kısa bir zaman diliminde bizler bu hallere geldik.
Mahallemizde biri vefat etseydi, bir ay boyunca televizyonu açmayan bizler, ne oldu da komşularımıza karşı duyarsızlaştık. Mahallemizde komşularımızı tanımaz olduk. Komşuluklar bitti dersek yeridir aslında.
Avrupalılaşma rüzgarı bize hiç mi hiç iyi gelmedi.
Jön Türklerden tutun ta günümüze kadar, Avrupalılaşma bize huzur vermedi. Batının kurtarıcı olduğu zihinlere empoze ediliyor. Modernizm, batı kaynaklı ideolojiler, ulusalcılık, liberalizm, kapitalizm, sosyalizm, komünizm ve daha birçok sapkın akım parlatılarak toplumun zihin dünyasına empoze ediliyor.
Söz konusu sapkın akımların kısa bir öz eleştirisini yapmak icap ediyor.
Modern olmayı çıplaklıkta arayanlara söyleyecek bir söz bulamıyoruz. Çıplak olmak modern olmaksa hayvanlardan daha modern hiçbir mahlukat daha dünyaya gelmemiştir, sanırım. Söz modernlikten açılmışken modernizmin köken olarak 5 bin yıl önceki barbar Roma imparatorluğuna dayandığını hatırlatalım.
Ulusalcılık, bizleri 57 parçaya ayırdı. İslam ümmetinin birlik, beraberlik ve kardeşliğine zarar verdi. Bugün Gazze'de yaşananlara müdahale edilememesi ulusalcılık akımının fitnesinden kaynaklanıyor.
Liberalizm ve kapitalizmin sınırsız özgürlüğü, evlerimizde dahi haya ettiğimiz hallerin sokağa taşınmasına yol açtı. Tüm ahlaksızlıklara devletin sınırlı müdahalesi, zenginin zengin fakirin fakir olduğu serbest piyasayı dayatmasından dolayı ne hallere geldik.
Sosyalizm, komünizm pratikte iflas etmesi üzerine post-komünistlerin radikal demokrasi adı altında lgbt'yi savunacak kadar alçalmış sözde bir devrimci paradigma oluşturuldu. Bu paradigma, Marks'ın komünizmden sonra anarşizm geleceğini, anarşizmin sözde kurtarıcı olduğuna inandırdıkları kitleleri sürüklemeye çalışıyorlar. Anarşizm öğretileriyle ABD ve israile kul köle olmuş, saldırgan, malları talan eden, ırz ve namus düşmanları mayın eşeklerinin ne hallere düştüklerini de gördük.
Avrupa uyum yasaları adı altında yapılan birçok mevzuat değişimi, hızlı değişim ve dönüşümün asıl kaynağı oldu. Bu hızlı değişim ve dönüşüm, haz ve hız peşinde koşan bir gençlik meydana getirdi. Gençlik değerlerine karşı yabancı ve bir o kadar da düşmanlaştırıldı.
İstanbul sözleşmesinin uzantısı olan 6284 sayılı kanundan tutun da sapkın akımlara kadar, toplumu ifsat eden birçok faktörün tahribatı azımsanmayacak seviyelere ulaştı.
İnsanlar aç, bir lokma ekmeğin peşinde, belediyeler kültür etkinliği festivalleri düzenleyerek, toplumun değerlerine savaş açıyor.
Yaşanan bunca olumsuzluklara karşı ne durumdayız.
Gerçekliğimiz ortada ve biz bu gerçekliğimize karşı neler yapıyoruz.
Siyaset kurumunun sivil bir anayasa yönünde attığı bir adım var mı? Böyle bir adım görmüyoruz.
Toplumun ıslahına yönelik, maneviyatla kuşanmış yerli ve milli bir aile kanunu getirildi mi? Bunu da görmüyoruz.
Batının ve Kemalist ideolojinin bize dayattığı eğitim sisteminden vaz geçip, pozitif ilimlerle birlikte manevi ilimleri okutacak bir müfredat değişikliği oldu mu? Bu konuda da atılmış bir adım yok.
Yeni yüz yıl iddialımızda istikbal ve istiklalimize güzel teminat bırakmak zorundayız.
Sivil bir anayasa, milli ve yerli bir aile kanunu, değerlerimizle donatılmış eğitim sistemini şimdi değil, daha ne zaman hayata geçireceğiz.