Kürt meselesi yaklaşık yüz yıldır, sürekli kaşınan bir mesele oldu. Bu meselenin çözümsüzlüğü başka sorunları da beraberinde getirdi.
Kürt meselesi üzerine çok şeyler söylendi yazıldı. Gözden kaçan bazı detaylara vurgu yapılmadı. Görmezden gelindi.
CHP'nin altı okundan biri olan ırkçılık oku, etnik köken ayırımcılığını Kürtler üzerinden bir devlet politikası haline getirdi. CHP'nin ırkçılık hareketi, Kürtlerin varlığını inkara kadar götürdü.
Kürtler ile Türkler Selçukludan, Osmanlıya ve ta günümüze kadar kader ortaklığı yaşamış iki kardeş kavim. Bu iki kardeş kavmin arasına ırkçılık çatışmaları sokuldu. Allah'ın huzurundan kovulmuş şeytanın ırkçılık misyonu takip edildi, kardeşliğin hukuku zayi edildi.
Kürtlerin asli hakları olan, ana dilde eğitim, kamuda Kürtçenin de ikinci dil olarak kabul edilmesi ve başta medreseler olmak üzere kültürel değerlerinin korunması sorunu hep yaşandı.
Yaşanan bu sorunlar, yerel ve bölgesel olarak kimlik krizini doğurdu. Kimlik krizinin akabinde, ötekileştirilme politikaları, sanayinin bölgede gelişmemesi bölgenin geri kalmışlığına neden oldu.
İstihdam olanaklarının olmaması, geçmişe ait devletin yanlış politikaları, köylerin yakılması, inkar ve asimilasyon siyaseti bölgenin sorunlarını birkaç kat daha arttırdı.
Bölge insanın kendini öteki hissetmesi, siyonist işgal rejimi başta olmak üzere ABD ve Avrupa tarafından bu kullanıldı.
Bunu kullanan emperyalistler aslında büyük oyunu yüz yıl önce sergilemişler. Birinci dünya savaşından sonra parçalanmış bir Osmanlı bakiyesinden Anadolu toprakları kaldı. Haritaları çizen ABD ve Avrupa ülkeleri ulusçuluk akımına göre yeni bir dünya haritası oluşturdu. Oluşturulan bu yeni dünya haritasında Osmanlı toprakları 64 parçaya bölünmüş, Filistin işgal edilmiş, Kürdistan bölgesi dört kısma ayrılmış halde sınırlar çizildi.
Bu sınırların çizilmesinin elbette birçok amacı vardı. Öncelikli amaç, bir bütün olan İslam coğrafyasında ümmet bilincini yok etmekti elbette. Ümmet bilincinin yok edildikten sonra, parçalara bölünmüş etnik köken çatışmalarına zemin hazırlandı.
Bugün Kürdistan bölgesini dört parçaya bölen emperyalistler, kendi aramızda kardeşlik hukukumuzu yok ettiler. Aramızda fitne ateşlerini yaktılar. Bu yanan fitne ateşinden dolayı on binlerce Kürt ve Türk genci katledildi. Bizi parçalayıp, bölüp, birbirimize düşüren batılı devletler birden kurtuluş havarisi kesiliyor. Sanki bu sınırları onlar çizmemiş gibi, başlıyor, niçin devletiniz yok? Bize hizmet edin size devletinizi kuralım, yalan, hile ve desiseleriyle bölge insanını terörize etmeye devam ediyor.
Asıl kurtarıcımız olan Kur'an ve Sünnetten uzaklaştığımız için, Kur'an ve Sünnetin kardeşlik hukukunun hakkıyla yerine getirmediğimiz için, bir türlü sorunlarımızı çözemiyoruz. Batının kurtarıcı olarak görülmesi yüz yıldır bölgemizde huzur bırakmadı.
PKK ve CHP zihniyetinin Kürt-Türk çatışmalarını ortaya koyarken, bazen Kürtleri Filistinlilere Türkleri de İsraillilere benzeten emperyalist zihniyet bunu bilinçli ve kasıtlı olarak yapıyor.
Kürtleri Filistinlilere, Türkleri de İsraillilere benzetmek, kaba tabirle alçakça bir plan işlenmektedir. Bu tür benzetmeler, bilinçli, kasıtlı ve planlı bir çatışma ortamını oluşturmak için zihinlere yerleştirilmiş fitne ateşidir.
Kürtler ve Türkler kardeştir. Kardeşler arasında olan sorunu yine kardeşler kendi aralarında çözer. Ancak Filistinliler ile İsrailliler asla kardeş olamaz. İsrail dışardan gelip Filistinlilerin topraklarını işgal etti. Türkler, Kürtlerin topraklarını işgal etmiş değil. Türkler, Kürt kardeşlerinin İslami ve insani bazı haklarını ihmal etmiştir. O haklar verilirse sorun kendiliğinden çözülüyor. İsrail, Filistinlilerin hakkını ancak işgal etmiş olduğu topraklardan çekilmesiyle vermiş olur.
Filistinli kardeşlerimiz işgalin olduğu günden bu yana her türlü hak ihlallerine maruz kaldı. Mazlum bir halk, siyonistler tarafından katledildi, arazilerine el konuldu, evleri ve yaşam alanları gasp edildi. Bizim coğrafyamızda dönem dönem CHP tarafından bu türden lokal hak ihlalleri oldu. Ancak genel anlamda 25 milyonluk Kürtlerin yaşadığı topraklara el konulmadı. Yerinden edilme, evlerin, toprakların ve yaşam alanlarının gasp edilmesi ve Kürt demografisinde bir değişiklik olmadı.
Ümmetin kanayan yarası Filistin'in durumu çok farklı.
Şöyle Filistin'e doğru tarihi bir yolculuk yapalım… Siyonistlerin işgal ve talanından dolayı 10 milyondan fazla Filistinli, başka ülkelerde mülteci durumuna düştü, zorla yerinden edildi. İşgalden dolayı dünyanın en kalabalık mülteci nüfusuna sahip Filistinli kardeşlerimiz, işgalin sona ereceği günü bekliyor.
Birde bizim yaşadığımız Anadolu topraklarına doğru tarihi bir yolculuk yapalım… CHP Zilan ve Dersim katliamlarını yaptı. Yüzlerce Kürt ve Türk alimini idam etti. Bazılarını sürgün etti. Daha sonraki süreçlerde Kürtler ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördü.
Her türlü inkar ve asimilasyon politikalarını Kürtlere reva gören CHP ile PKK aynı ittifakı kuruyorlar. Tıpkı FKÖ ile İsrail gibi bir ittifak bu. Ya da Mahmut Abbas ile Netenyahu ittifakı gibi bir ittifak.
Bölgemizde kardeşlik iklimine zarar verildi. Kürtlerin arazilerine, evlerine, iş yerlerine asla el konulmadı. Ama Filistinlilerin evleri, işyerleri ve arazileri İsrail tarafından gasp edilmiş ve daha da gasp ediliyor.
Kürt kimliğinden dolayı, cumhurbaşkanı, başbakan, doktor, mühendis, iş adamı, öğretmen, siyasetçi olamazsın diye bir durum da olmadı. Ama Filistin'de bu sorun var. İşgalci İsrail işgal etmiş olduğu bu mübarek topraklarda Filistinlilere hayat hakkı bile tanımadı.
Sorunun çözümü ortada… Kürtlerin varlık sebebi olan inanç, kültür, dil, örf, adet ve değerleri korunmalı, resmi olarak verilmelidir. Kurtuluş savaşında bu devleti Türklerle birlikte Kürtlerde kurdu. Bu devletin asli kurucu unsurlarından biri olan Kürtlerin özlük hakları verilirse terör belası bitecek, huzur gelecektir.
Kürtlerin varlık sebebi olan, din, dil, kültür hakları verilmelidir. Ekonomik olarak bölge kalkındırılmalı, bölgeye yönelik sanayi hamleleri yapılmalıdır. Kıssadan hisse Kürtlerin tüm özlük hakları verilerek, devletin kurucu unsuru olduğu kabul edilmelidir.
Kürtlerin İslami ve İnsani hakları verilmiş olsaydı, ertelenmeseydi, ötelenmeseydi bu sorun çoktan çözülmüş olacaktı.
Bu sorunu teröre malzeme yapanlara prim verilmeden çözüme kavuşmasının vakti çoktan gelip geçmiştir.