İki yüzlü dünya…
Bir yandan çocuklar katlediliyor, diğer yandan duyarsızlık almış başını gidiyor.
İnsanlık değerlerinin ayaklar altına alındığı bir dönemin acılı sancılarını çekiyoruz.
Gazze'de canlar, çocuklar, kadınlar, masum insanlar bir yıldan fazladır katlediliyor. Tüm dünya ve uluslararası toplum yaşanan soykırıma seyirci kalıyor. Sözde dünyaya medeniyet dağıtma iddiasında olan batının vahşi ve gerçek yüzü siyonistlerin Gazze soykırımıyla ortaya çıktı.
Dünyanın tek tipleştirildiği, insanların tahakküm altına alındığı ve duyarsızlaştığı karanlık bir dönemden geçiyoruz.
Dünya hiçbir zaman bu kadar kavram karmaşası yaşamamıştı.
Özgürlük, kadın hakları, çocuk hakları, sivillerin dokunulmazlığı nerede! Kurtuluş reçetesi olarak sunulan tüm kavramların içi boş çıktı.
Batının iddia ettiği özgürlükten şunu anlıyoruz. Halkların kendi kaderini tayin etme hakkı yok. İşgalcilere karşı ses çıkarmamalı, suskun olmalı, zulümlere karşı direniş göstermemeli. Batının kastettiği özgürlük bu!
Kadın ve çocuk hakları hepsi birer masaldan ibaretmiş! Gazze'de bir yılda 20 bin çocuk, 15 bin kadın katledildi. Kadın ve çocuk hakları dedikleri şey buymuş meğer.
Sivillerin dokunulmazlığı birer yalandan ibaretmiş. Batının sahtekar, canavar ve vahşi yüzü 45 bin sivil masumun katledilmesiymiş, özgürlük soykırıma uğramakmış da biz daha yeni anlıyoruz.
Siyonizmin fiziki işgalinin dışında farklı işgalleri de kendini gün yüzüne çıkardı. Ruhların ve zihinlerin işgal edilmesi. Belki de çağımızın en tehlikeli işgali bu olsa gerek.
Bir avuç Müslüman Gazze'de dünyanın siyonist şer ittifakına karşı izzetlice direniş sergilerken, zihinleri ve ruhları işgal edilmiş İslam ülkeleri bu zulme karşı duyarsız bir şeklide seyirci kalıyor. Zihinler ve ruhlar işgal edilmemiş olsaydı, bir avuç siyonist İslam coğrafyasının kalbinde yüz yıldır bu zulümleri yapabilir miydi?
Gazze'de bunlar yaşanırken, ülkeme yönelik yüz yıldır devam eden kültür emperyalizmi zihinleri ve kalpleri işgal edilmiş yığın kitleleri oluşturdu. Bu kitleler sadece cesetten ibaret, ümmet ruhundan ve değerlerinden soyutlanmış, insani melekelerini yitirmiş durumda. Toplumun bu hale gelmesinin vebali şüphesiz yönetimi ve gücü elinde bulunduranların boynunda olacak.
Siyonist işgal rejiminin Nil ile Fırat arasında tüm toprakları işgal etme planı devreye sokuldu. Uzaktan seyrettiğimiz bu zulümlerin pek yakında kapımıza dayanacağına kimsenin şüphesi olmasın.
Toplumları ayakta tutan maddi unsurların dışında manevi unsurlarımızı yitirdik. Manevi unsurlarımızı devreye sokmazsak, dindar, inançlı, değerlerine bağlı bir toplum modeli oluşturmazsak, gün gelir devran döner, mazlumların bedduası bizi de bulacak.
Allah ile mazlumun duasının arasında perdenin kalktığı, zulümlerin en üst seviyede olduğu bu karanlık dönemde Gazze'ye ne zaman sahip çıkacağız.
Duyarsız, ruhsuz ve vurdum duymaz bir toplumdan, ümmet anlayışına sahip, insana değer veren, dünyanın diğer köşesinde zulme uğrayan kardeşlerinin imdadına yetişen bir toplum inşa etmekten başka çaremiz mi kaldı.
Toplumun kodlarıyla oynayan Siyonistlerin zihinsel ve ruhsal işgaline karşı; ümmet anlayışıyla harekete geçecek toplum modelinden ve manevi bir seferberlik başlatmaktan başka bir kurtuluş yolumuz yok.
Siyonistlerin yayılmacı politikalarına karşı maneviyat eksikliğinin olduğu toplumun kendine ne kadar öz güveni olacak. Özellikle işgal edilmiş zihinlerin olduğu bir nesil ne kadar cesur ve vatanını savunacak bir iradeye sahip olacağını varın siz hesaplayın.
İşgal edilmiş zihinleri işgalden kurtarmalıyız. Bu iş eğitim kurumu, basın, medya, dizi, sinema ve sosyal medyadan tutun da yasal mevzuatlara kadar büyük bir yelpazede büyük bir dönüşüme girmemizi gerekli kılmaktadır.
Ecdadımızın şanlı tarihiyle övünüyoruz. Peki gelecek nesiller bizimle ne kadar övünecek, daha doğrusu bizimle övünecek hangi hayırlı ameli işledik.
Yüz yıl sonra tarih kitaplarını okuyan nesillerimiz, bizleri de tarihin karanlık sayfasında yer almış, zulme sessiz kalmış, Siyonistlerin işgaline ve soykırımına seyirci kalmış halde görecek. O gün bizlere rahmet yerine belki de lanet okuyacak. Ecdadıma yazıklar olsun, mezar taşları çatlasın diyeceklerini işitir gibiyim.
Özür diliyoruz senden Gazze. Özür diliyoruz senden 45 bin masum insan. Özür diliyoruz kadınlar, özür diliyoruz çocuklar, bizler sizlerin katledilmesine engel olamadık.
Sizler ümmeti Alemlerin Rabbine şikayet ettiğiniz gibi bizlerde gücü elinde bulundurup ta bu zulme seyirci kalan devlet liderlerini, orduları ve uluslararası aktörleri şikayet ediyoruz.