Eğitimi,
insan davranışlarına müspet yönde şekil veren bir eylem olarak tanımlayan ve
temel gayelerinden birinin de ahlaki davranışları biçimlendirmek olduğunu
belirten İdeal Eğitim Vakfı (İDEV) Başkanı Muhammed Şakir, peygamberlerden
sonra onların görevlerini yerine getirenlerin eğitimciler ve alimler olduğunu
ifade ederek ahlaki erdemlerde örnek olamayan bir eğitimcinin muhataplarına
faydalı olamayacağının altını çizdi.
Eğitim ve
eğitimci nasıl olmalı meselesinin gerçekten önemli ve üzerinde durulması
gereken bir mesele olduğunu söyleyen Şakir, "Toplumların biçim alması
yönlendirilmesi hakikat ve istikamet üzeri olması, eğitimcinin iyi ya da iyi
olmaması ile alakalı olan bir meseledir. Ayet-i kerimede 'Deki, hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünürler'
diye belirtiliyor. Tabii ki bilenlerle bilmeyenler bir olmaz. Çünkü bilenle
bilmeyeni birbirinden ayırt edebilecek şey selim akıl sahibi olması, fıtratı
temiz, bozulmamış bir aklı olması lazım ki bilenle bilmeyen ayrıdır."
dedi.
Bilenle
bilmeyenin direkt eğitim ve eğitimci ile alakalı olan bir mesele olduğunu
sözlerine ekleyen Şakir; bilmenin aynı zamanda kendini tanıma, sorumluluklarını
idrak ve Rabbin emanetlerine riayet etme ve Resulullah aleyhissalatu
vesselam'ın sünnetine ittiba etmek olduğunu söyledi.
Şakir,
"Aynı zamanda insan, kendisinin dışında bütün insanlığın ve özellikle de
bütün Müslümanların derdi ile dertlenmeyi netice edinmelidir. Allah Resulü
aleyhisselatu vesselam 'En hayırlı olanınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir'
diye buyuruyor. Burada öğrenme ve öğretme meselesi, en hayırlı olma noktasında
bir kriter olarak karşımıza çıkıyor. Bu da eğitim ve eğitimci ile ilgili bir
meseledir." ifadelerini kullandı.
"Öğrenme ve
öğretme meselesi Allah'tan korkmanın kriterlerindendir"
"Hayat,
öğrenme ve öğretme ile başlar" diyerek konuşmasını sürdüren Şakir,
"Küçücük bir çocuk düşündüğümüzde, daha yeni yeni kendini fark ettiği
andan itibaren öğrenip merak etmekle ilgili bir durum vardır. Bir yandan da
ebeveyn tarafından öğretiliyor. Orada çocuk talebe, ebeveyn ise eğitimcidir.
Öğrenme ve öğretme meselesi Allah'tan korkmanın da kriterlerindendir. Çünkü
Allah'ın emir ve nehiyleri doğrultusunda ilim sahibi oldukça ve buna paralel
bir şekilde kendi sorumluluk ve mesuliyetlerini idrak etmiş olacak, ona göre de
kendisine çekidüzen vermiş olacaktır." diye belirtti.
Şakir,
"Allah-u Teala bir ayet-i kerimede, 'Kulları içinde ancak alimler
Allah'tan hakkıyla korkarlar' diye buyurmaktadır. Alimler dediğimizde bu
eğitimciler olarak çevriliyor. Dolayısıyla Allah-u Teala da en çok korkanın,
eğitimi en çok olanından bahsediyor ve aynı zamanda eğitimciden söz ediyor. O
korku, ders verdiği insanlara bir şekilde sirayet ettiğinde, eğitim ile
eğitimci arasındaki ilişki ortaya çıkmış olacaktır. Eğitim meselesinin ilk ve
temel gayesi, insana yaratılışı öğretmektir. Kur'an'da 'insan başıboş
bırakılacağını ve yaptıklarından dolayı hesaba çekilmeyeceğini mi zannediyor?'
ayet-i kerimesinden de anlaşıldığı üzere insanın hiçbir şekilde başıboş
bırakılmamıştır, bir amaç ve hedef doğrultusunda yaratılmıştır. Bunu öğrenmenin
de tek yolu yine eğitimdir." şeklinde konuştu.
Eğitimin
diğer bir gayesinin akıl ve nefse yaradılış maksadını ve sorumlulukları
hatırlatmak olduğunu söyleyen Şakir, "Kulağın işitmesi, gözün görmesi veya
diğer organların işlevleri sınırsız olmadığı gibi nefsin istek ve arzuları da
sınırsızdır. İşte burada organların had sınırlarını belirleyen eğitimdir.
Eğitimin temel gayelerinden bir diğeri de ahlaki davranışları biçimlendirmesi
ve onlara teknik ve pratik beceriler kazandırmasıdır. Özellikle insanın maddi
ve manevi ahlaki türlerini bir bir tanıtır, biçimlendirir, terbiye eder. Yani
meselenin özü insandaki potansiyel kabiliyetlerin amacına uygun şekilde
harekete geçmesini sağlamaktır." ifadelerine yer verdi.
Eğitim
denildiğinde akla disiplin, düzeltme, değerlendirme, rehberlik, talim ve
egzersiz, alışkanlıkları iyileştirme, yetiştirme, terbiye etme gibi noktaların
geldiğini dile getiren Şakir, "Disiplin meselesinde ceza-müeyyide de
ödüllendirme de vardır. Disiplin; oturup kalkmada, konuşma ve konuşma üslubunda
düzeltme yapar fakat bu düzeltme rabbani, fıtri bir düzeltmeyle olur. Disiplin
aynı zamanda değerlendirme, puanlandırma ve konumlandırmadır. Disiplinde talim
ve terbiye denilen bir hadise vardır. Bu, çocuğun anne babaya bakarak veya
çırağın ustaya bakarak öğrenmesi misali yaşayarak öğrenmedir." şeklinde
konuştu.
"Eğitim, insan
davranışlarına müspet yönde şekil veren bir eylemdir"
Günümüzde
toplumda fıtrata uygun olduğu gibi zararlı alışkanlıkların da var olduğuna
temas eden Şakir, eğitimle bu alışkanlıkların faydaya dönüştürülebieceğini
kaydederek eğitimi insan davranışlarına müspet yönde şekil veren bir eylem
olarak tanımladı.
Şakir,
"Eğitimci dediğimizde islam kültür külliyatı dairesinde muallim, müedip,
üstat, hakim ve en nihayet bugün öğretmen diye bir ifade bulmuştur. Muallim
denildiğinde talim eden, müedip denildiğinde edeplendiren gibi manalarına
gelir." ifadelerini kullandı.
Eğitimci
olmadan eğitimden söz etmenin mümkün olmadığının altını çizen Şakir,
"Eğitim ve eğitimci birbirinin içindedir ve eğitim tek bileşende meydana
gelmiş bir şey değildir. Mesela iyi, gerekli ve doğru bir eğitim almak için en
azından birkaç bileşenin bir arada bulunması gerekir. Hazırda mükemmel
hazırlanmış programın yanında uygulayabilecek iyi bir eğitimci yoksa o kötü bir
eğitimcinin elinde zarara dönüşebilir. Yani eğitimin olması için iyi bir
eğitimci, program ve ortamın yanında muhatabın da olması lazım. Bu dördü bir
araya geldiğinde iyi bir eğitim alabilmek mümkündür." dedi.
"Ahlaki erdemlerde
örnek olamayan bir eğitimci muhataplarına faydalı olamaz"
Başarılı bir
eğitimcinin her şeyden önce ahlaki erdemlerde örnek olması gerektiğine dikkat
çeken Şakir, şöyle konuştu:
"Ahlaki erdemlerde örnek olamayan bir eğitimci kendi mesleğinde ne kadar başarılı olursa olsun muhataplarına fayda vermesi çok da başarılı olmayacaktır. Çünkü iyi ahlak aynı zamanda terbiye etmenin en önemli unsurlarından bir tanesidir. Ahlaki erdemlerden söz ederken gurur ve kibirden kaçınması, amel ve söylediği şeylerin birbirine uyumlu, sahip olduğu ilmi bir sorumluluk şuuru ile paylaşması, öğrenciyi tanıması, şüpheli kazançtan kaçınması, helal dairesinde hareket etmesi, ilmin kendisinde bir emanet olduğu şuuruyla hareket etmesi, dert ve ıstırap sahibi olması lazımdır."
Şakir,
"Yani çeşitli manevi hastalıklara müptela olan bir topluma lazım olan
tabibe eğitimci, rehber, mürşid veya alim diyebiliriz. Bu anlamıyla eğitimci
dert ve ızdırap sahibi; öğrenci, aile, öğretmen veya alimlerle iç içe
olmalıdır. Çünkü eğitimci aynı zamanda toplumda örnek bilinen şahsiyetlerden
biridir. Yoğrulmak üzere olan bir hamur için maya, olgunlaşma ve pişirme gerekiyor
ise burada eğitimci ve alimler toplumun mayası hükmündedir. Maya ne kadar
temiz, sağlam ve helal olursa o toplumda meydana gelecek biçimleme, şekillenme,
yol ve mecra konulma meselesi de öyle olacaktır." diye belirtti.
"Peygamberlerden sonra onların görevlerini
yerine getiren eğitimci ve alimlerdir"
Toplumun
biçim alması; inanç, ahlak ve amelde istikamet üzeri olması eğitimcilerin örnek
yaşantılarıyla ilişkili olduğunu söyleyen Şakir, "Bu yönüyle her eğitimci
aynı zamanda birer davetçidir. Sahip olduğu eğitsel donanımı topluma
verebilecek bir davetçi konumunda görmelidir. İnsanlık ve islam tarihinde
toplumların ilerlemesi ya da gerilemesinde eğitimcilerin pozisyonları ciddi
etkiye sahiptir. Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam'ın eğitimci-davetçi
yönünün meydana getirmiş olduğu toplumsal değişimi, inkarcılar bile inkâr
edemiyor. Üstat Bediüzzaman, İslam toplumunun gerilemesi nedenleri üzerinde
kafa yorarken bunlardan bir sebebin de alimlerin ve eğitimcilerin kendi
vazifelerini yapmamaları ile ilgili olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla bu
eğitim işi en başta öğrenciye ve içinde bulunduğu topluma nereden ve niçin
geldiğini, nereye gideceğini, mesuliyetinin ne olduğu gibi konuları eğitimcinin
dillendirmesi gerekir." ifadelerine yer verdi.
Şakir,
"İmanın esaslarını öğretmesi, iyi ve ahlaklı bireyler yetiştirmeye
adaması, söz ve fiillerinde tutarlı insanları ve toplumları ortaya çıkarması
lazım. Taklit bataklığından uzak, kendi karakteri üzerinde yetişebilen birey ve
toplumların ortaya çıkması eğitimci açısından önemlidir. Yani peygamberlerden
sonra onların görevlerini yerine getiren eğitimci ve alimlerdir." dedi.
(İLKHA)