Yeryüzünün gelmiş geçmiş en azılı katillerinden biri olan israil terör şebekesinin sözde başbakanı Netanyahu bir açıklama yaptı.

"Birkaç kilometre ötemizde Akdeniz kıyılarında bir halifelik kurulmasına izin vermeyeceğiz" dedi.

Peki Halifelik makamı neden teröristleri bu kadar korkutuyor? Niçin kurulmasını istemiyorlar? Neydi bu Hilafet makamı ve neden önemliydi?

Halifelik makamının şöyle kısaca bir tarihine ve etkisine bakalım:

Hz. Peygamber (sav)'in vefatından sonra 632 yılında Hz. Ebubekir ile başlayan Halifelik makamı sırasıyla dört büyük halife tarafından icra edildi.

Ardından kısa bir dönem Halife olan Peygamber torunu Hz. Hasan'dan (ra) sonra bu makam 661 yılında Emevi Hanedanına geçti. Emeviler toplamda 14 Halife ile 89 yıl boyunca bu makamı icra ettiler.

Akabinde Halifelik 750 yılında Abbasilere geçti. Abbasiler de toplamda 37 Halife ile 508 sene boyunca bu makamı korudular.

Sonrasında Halifelik 1259 yılında Abbasilerden Memlüklere geçti. Memlükler de toplamda 18 Halife ile yaklaşık 260 yıl boyunca bu makamı sürdürdüler.

Osmanlı Devleti 1517 yılında Ridaniye Savaşı ile Memlüklere son verdikten sonra Halifelik makamı Osmanlılara geçti. Osmanlılar da toplam 28 Halife ile 407 yıl boyunca bu makamla ümmeti idare ettiler.

Yeni kurulan Cumhuriyet Osmanlıya ait ne varsa hepsine savaş açtı. Bu bağlamda 3 Mart 1924'te CHP 1. Genel Başkanı Mustafa Kemal tarafından Hilafet kaldırıldı.

Terörist katil Netenyahu Halifelik makamının ne anlama geldiğini maalesef ki çoğu Müslümandan daha iyi biliyor olmalı ki, bu açıklamayı yaptı.

Hilafet makamı İslam ümmetinin birlik ve beraberliğinin şiarıydı.

İslamiyetin ilk yıllarından 1924'e kadar ümmet bu makamla idare edildi.

Hilafet, dünyanın hangi yerinde olursa olsun tüm Müslümanları siyasi bir bağ ile birbirine bağlayan en önemli mekanizma idi.

İslam Coğrafyasının herhangi bir yerinde bir sıkıntı olduğunda Halifelik makamı tek bir fetva ile sorunu çözebilme kabiliyetine sahipti.

Halifelik olduğu sürece Müslümanlar güçlü idi. Çünkü birlik içerisinde hareket ediyorlardı. Ancak ne zaman ki Halifelik kaldırıldı, Ümmetin birliği de dağıtılmış oldu.

Halifelik makamı ümmetin güç birliği idi. Nitekim yakın tarihimizdeki en bariz örneklerinden biri 1. Dünya Savaşındaki etkisidir.

23 Kasım 1914 tarihinde Sultan Reşad tarafından ilan edilen Cihad-ı Mukaddes fetvası, İslam dünyasının her tarafında isyan hareketlerinin başlamasına yetti.

Sadece Hindistan’da sırf bu yüzden 30.000’den fazla Müslüman, Halifenin cihad fetvasına uyarak Müslümanlarla savaşmak üzere orduya katılmadıkları için İngiliz idaresi tarafından hapse atıldı.

1914 yılında aldatılarak silâh altına alınan bazı Hintli Müslümanlar, Müslümanlara karşı savaşmak üzere Irak cephesine gönderileceklerini öğrenince ani bir kararla isyan başlatıp başlarındaki İngiliz subaylarını öldürdüler. Bunun sonucunda binlercesi hemen oracıkta kurşuna dizildiler.

 Mısır, Sudan gibi Arap ülkelerinde bu Cihad-ı Mukaddes Fetvası üzerine yabancı işgal yönetimlerine karşı isyanlar başladı ve karışıklıklar çıktı. On binlerce Müslüman şehid edildi.

Osmanlı ordusuna on binlerce Arap gönüllü katıldı ve bunların büyük bir kısmı da savaştıkları cephelerde şehid düştüler.

 Arap dünyasındaki itaatsizlik sadece bir aileyle, Şerif Hüseyin ve ona bağlı olan bir grupla sınırlı kaldığı halde, Kemalist Tarih anlayışı yıllardır kasıtlı olarak bütün Araplar bize sırt çevirdiler diye yazdı. Hatta bütün Müslümanların bize isyan ettiği, hiç kimsenin bizim yardımımıza koşmadığı, Halifenin Mukaddes Cihad çağrısının da hiçbir işe yaramadığı iddia edildi. Hayır! Bu, koca bir yalandır.

Osmanlıya karşı isyan bayrağı çeken Mekke Emiri Şerif Hüseyin gerçekte etrafına çok az sayıda adam toplayabilmişti. Nitekim isyan ettikten yıllar sonra Medine’yi teslim almaya geldiğinde bile emrinde sadece 350 kişi vardı. Oysa Arapların en itibarlı, en kalabalık ve en savaşçı ailelerinden olan Şammar aşireti en başından beri Osmanlıdan yana tavır aldı, her şeyiyle Osmanlıya destek verdi.

Halifenin Mukaddes Cihad Fetvası üzerine Osmanlı Devleti'ni desteklemek için Kudüs’te onbinlerce Filistinli toplanarak mitingler yaptılar ve Osmanlıya her türlü desteği verdiler. Tüm bunların belgeleri kayıtlarda mevcuttur.

Kısacası Halifelik makamı dünyanın herhangi bir yerindeki Müslümanları zalimlere karşı korudu.

Hiçbir emperyalist devlet, İslam Coğrafyasına açıktan göz dikemedi, sürekli Halifenin gücünün hesabını yapmak zorunda kaldı.

Müslümanlar izzetli ve onurlu bir şekilde yaşadılar.

Elbette ki Halifelik makamından rahatsız olanlar da çoktu. Çünkü bu makam onların planlarını alt üst ediyordu. Özellikle de siyonist yahudilerin...

Bunun için Halifeliğin yok edilmesi için siyonitler var güçleriyle çalıştılar ve bu makamı nihayetinde kaldırmayı başardılar.

Ve o gün bu gündür Müslümanlar rahat yüzü görmedi. Her tarafta saldırılara uğradı, zulümlere maruz kaldı, kaynakları talan edildi. Güçsüzleştirildiler, hor görüldüler ve çepeçevre kuşatıldılar.

 İçinde bulunduğumuz durum da maalesef ki budur...

Gazze'de yaşanan Müslüman kıyımına 2 Milyar Müslümanın bir şeyler yapamaması Halifelik nüfuzunun olmamasındandır.

Elbette ki bu makamın kurulması halinde İsrail diye bir devletin haritada kalmayacağını en iyi bilenlerden biridir siyonist Katil Netenyahu.

Fakat garip olan şu ki, Türkiye'deki Kemalistler de Halifelik makamına en az Siyonistler kadar kin kusarlar. Hadi Siyonistleri anladık, sözde devletleri toz buz olacak.

Peki kimliğinde Müslüman yazan Kemalistler niçin Hilafete bu kadar karşılar?

Siyonistler ile kemalistleri aynı duruşa getiren ortak payda nedir?

Siyoistler mi Kemalist yoksa Kemalistler mi siyonist, bunun cevabını okurların takdirine bırakmak en doğrusu olacaktır.

Bir dahaki yazımızda görüşmek üzere...