Röportaj

Psikolog Özçelik: "Yasağın olumlu yönleri var"

Psikolog Elif Özçelik, uygulama ile çocukların ruh sağlığının korunması adına önemli bir uygulama olduğunu söyledi.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), 13 yaş altı çocukların sosyal medya uygulamaları ve sosyal ağlara erişimini yasaklamaya yönelik bir çalışma başlattı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Çocuk Hakları Komisyonu'nun üzerinde çalıştığı 13 yaş altı çocuklara sosyal medya yasağının dünyada da çeşitli örnekleri bulunuyor.

Dünyada örneği olan uygulamalara göre, 13 yaş altındaki çocuklar, ailelerinin izinleriyle telefon kullanabiliyor veya günün sadece bazı saatlerinde telefon kullanmalarına izin veriliyor. Bazı sosyal medya platformları da bu yaştaki çocukların girişini yasaklıyor.

Dünyadaki örneklere bakıldığında; ABD'de bazı eyaletlerde 14 yaş altındakilere sosyal medya kullanımının yasaklanmasına ilişkin yasa onaylandı ve 2025'ten itibaren geçerli olacak.
Fransa'da 15 yaş altındakilerin sosyal medyaya girmesi ebeveyn iznine bağlıyken Güney Kore'de 16 yaş altındaki çocuklar için gece 24.00-06.00 arasında çevrim içi oyun yasak.
İngiltere ve Rusya'da 13 yaş altındakilerin çevrim içi platformlarda hesap açmaları sınırlı.

İtalya'da 14 yaş altındakilerin cep telefonu sahibi olması ve 16 yaş altındakilerin sosyal mecralarda profil açması yasak.
Avustralya'da 14 yaş altı için sosyal medya yasağı var. Yasağa uymayanlara ciddi cezalar, yaptırımlar uygulanıyor. 16 yaş için yasa çalışması yapılıyor.
Yunanistan çocukların sosyal medya kullanımıyla ilgili çalışma yürütülürken İrlanda'da da 16 yaş altındakilerin akıllı telefon kullanımının tamamen yasaklanması tartışılıyor.

"Uygulanması beklenen yasağın olumlu yönleri var"

Uygulanması planlanan sosyal medya yasağı ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan psikolog Elif Özçelik, sosyal medya yasağı çocukların psikolojik ve sosyal gelişimi açısından hem fırsatlar hem de zorluklar barındırdığını ifade etti.

Özçelik, "Sosyal medya kullanımının sınırlandırılması, çocukların ruh sağlığını korumada önemli bir adım olabilir. Sosyal medyada zaman geçirmenin özgüven sorunları, kıyaslama kültürü ve siber zorbalık gibi olumsuz etkilerinden sıklıkla bahsediliyor. Böyle bir düzenleme, çocukların daha fazla gerçek hayata odaklanmasına, aileleriyle ve akranlarıyla daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olabilir. Ayrıca, bu tür bir kısıtlama, dijital bağımlılık riskini de önemli ölçüde azaltabilir." dedi.

Yasaklamak çözüm mü?
Sosyal medyanın tamamen yasaklanması yerine çocukların dijital dünyada bilinçli bir şekilde var olmayı öğrenmelerinin daha doğru olacağını belirten Özçelik, "Bu yasağın etkili olması için uygulama mekanizmalarının sağlam olması gerekiyor. Dünyada Utah ve Arkansas (ABD birkaç eyaletinde) gibi bölgelerde yaş sınırlamaları getirilse de bu düzenlemelerin uygulanabilirliğiyle ilgili tartışmalar devam ediyor. Teknolojiye hâkim çocuklar, VPN gibi araçlarla bu yasakları aşabiliyor. Bu durum yasağı etkisiz hale getirebilir Teknolojik altyapı ve denetim mekanizmaları tam anlamıyla uygulanamazsa yasa kâğıt üzerinde kalabilir. Geçenlerde bunun örneğini yaşadık Instagram'a yasak getirilmişti ama çoğu insan özellikle de gençler VPN ile girmeye devam ettiler. Yani yasaklamak tek başına çözüm değil. Bu nedenle, yasakların yanı sıra, ebeveynlere rehberlik edecek mekanizmalar ve platformlarla iş birliği yapılması şart. Özellikle Fransa ve Güney Kore gibi ülkelerde, ailelerin eğitimiyle desteklenen politikalar daha kalıcı ve etkili sonuçlar doğurabiliyor. Ailelere dijital okuryazarlık eğitimi verebilmesi gerekiyor. Yani çocukların sosyal medya kullanımını tamamen yasaklamak yerine, onları bilinçlendirmek ve güvenli bir şekilde yönlendirmek daha etkili bir çözüm olacaktır." diye konuştu.

"Dijital okuryazarlık tehlikelere karşı korunmak için önemli"

Özçelik, dijital dünyada doğru bir şekilde var olabilmek adına yetkili kurumların uygulayabileceği projelerle ilgili şu önerilerde bulundu:

Okullarda dijital okuryazarlık eğitimi zorunlu hale getirilebilir. Finlandiya gibi ülkelerde çocuklara erken yaşta dijital medya eğitimi veriliyor. Türkiye’de de benzer müfredatlar oluşturulabilir.

Aileler için dijital medya rehberliği, programları düzenlenebilir. Ailelerin dijital dünya konusunda yeterince bilgi sahibi olmaması, çocukların bu tür yasaklar karşısında rehbersiz kalmasına neden olabilir.  Dijital dünyanın riskleri ve korunma yöntemleriyle ilgili eğitimler verilmesi gerekiyor aynı zamanda Ebeveynlerin çocuklarının sosyal medya kullanımını izleyebileceği uygulamalar teşvik edilmelidir. Örneğin, ekran süresini sınırlayan veya belirli saatlerde sosyal medya erişimini kapatan teknolojiler yaygınlaştırılabilir.

Çocuklar için sosyal medya platformlarında yaşa uygun içerik sınırlamaları, filtrelemeler getirilebilir. Platformların yaş doğrulama, içerik denetimi ve veri gizliliği konularında daha fazla sorumluluk alması sağlanmalı.

Sosyal medya şirketleri, çocuk kullanıcılar için daha sıkı denetim mekanizmaları geliştirmeli.

Çocuklar için daha güvenli, eğitici ve yerel içerikler sunan platformlar geliştirilebilir.

Sonuç olarak; sosyal medya yasağı bir çözüm gibi görülebilir, ancak bu çözümün uzun vadede sürdürülebilir olması için aileler, eğitimciler, sosyal medya şirketleri ve devlet birimleri birlikte çalışmalı. Çocukların teknolojiden tamamen kopmasını değil, dijital dünyada sağlıklı bir şekilde var olmalarını sağlamayı hedeflemeliyiz.