GİMDES Genel Sekreteri Gıda Mühendisi Hayreddin İşbilir, Peygamberî usul ile Yahudilerin ticaret ve para kaynaklarını kesmenin, onları besleyen ana damarlara zarar verme yönteminin boykot olduğunu belirtti.

Konu ile ilgili İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan ve “Müminler kardeştirler” ayetiyle Müslümanların birbirini sevmesinin imanlarına taalluk ettiğini ifade eden İşbilir, sevginin göstergesi olarak da sevdiğine zarar verenleri engellemek gerektiğine işaret ederek bu zamanda Filistinli Müslüman kardeşlerine zarar veren siyonistlere boykotla zarar verilebileceğine dikkat çekti.

Boykotun en güzel halinin boykot listelerini bilmek, ezberlemek, bunları takip etmek ve kullanmamak olduğunu belirten İşbilir, GİMDES olarak boykot ürünlerine sertifika vermediklerini söyledi.

Çifte vatandaş olup Filistin’de soykırıma ortak olan vatandaşlar konusu hakkında da konuşan İşbilir, siyonizme destek veren, açıkça işgalcileri destekleyenleri ülkede beslemenin bir anlamının olmadığını vurguladı.

“Bizim mahalleden gözüken ama aslında bizim mahalleden olmayan tipler var”

İşbilir, “Boykot meselesi, zaten malumunuz olduğu üzere Müslümanlara zarar veren, Müslümanların aleyhine çalışan, Müslüman düşmanı birtakım kesimleri kullanmamayı ifade eder. Kimi boykot edeceğim? Elbette bana düşman, bana zarar veren, hatta beni öldürmeye çalışan, mümin kardeşlerime zarar vermeye çalışan siyonist israile ve bunların ya kendisinin ürettiği ya da bunlara destek veren birtakım üreticilerin ürünlerini kullanmamayı ifade eder. Peki, biz bunu niçin kullanmayacağız? ‘Bana ne Gazze’den, Filistin’den’ diye Türkiye’de bu tarz zihniyette olan, bizim mahalleden gözüken ama aslında pek de bizim mahalleden olmayan tipler de var. Rabbimiz buyuruyor ki: ‘Müminler kardeştirler.’ Orada bir ayrım yapmıyor; akraba olan müminler, tanıdığın müminler demiyor; bütün müminler kardeştir diyor. Peygamber Efendimiz de diyor ki ‘Hakiki imanı elde etmedikçe cennete giremezsiniz ve birbirinizi sevmedikçe hakiki iman etmiş olmazsınız.’ Demek ki benim seni sevmem, senin beni sevmen bizim imanımıza taalluk ediyor.” dedi.

“Sevginin göstergesi sevdiğine zarar verenleri engellemektir”

Müslümanlara zarar verilmesinin engellenmesini ya da zarar verenlere zarar verilmesi gerektiğini belirten İşbilir, “Ben seni seviyorsam, bu sevgiyi nasıl gösteririm? Bunun birçok çeşidi vardır ama benim sevgimin göstergesinin en önemli yöntemlerinden bir tanesi, sevdiğine zarar verdiklerinde buna müdahale etmendir; sevdiğine zarar verenleri engellemendir. Sevdiğine zarar verilmesini elinle, gücünle bir şekilde ya engelleyeceksin ya da o zarar verenlere sen zarar vereceksin. Bu, sevginin göstergesidir; kuru kuru sevgi olmaz. Peki, benim Gazze’de, Myanmar’da, Doğu Türkistan’da, Suriye’de bir mümin kardeşime zarar veriyorlarsa, namusunu kirletiyorlarsa, onun çocuklarını öldürüyorlarsa, ben bununla savaşamıyorsam, onları öldüremiyorsam ve ben bunu engelleyemiyorsam ne yapacağım? Kuru kuru sevmek olur mu? Peygamber ‘Onu sevmek zorundasın.’ diyor; ‘Senin imanına taalluk eder.’ diyor. Sevginin göstergesi madem sevdiğine zarar verenleri engellemektir; ben de bunlara nasıl zarar verebilirim, nasıl engelleyebilirim diye düşünmem lazım.” şeklinde konuştu.

“Boykotun en güzel hali boykot listelerini bilmek, bunları takip etmek ve kullanmamaktır”

İşbilir, peygamberî bir usul ile boykot yapılmasına dikkat çekerek şunları söyledi:

“Nasıl ki Peygamber Hayber’in fethinde Yahudileri kale içinden çıkartmak, fethin gerçekleşmesini sağlamak için hurma ağaçlarını kesti, onların ticari mal kaynaklarına zarar verdi; biz de bunu yapacağız. Onları durduramıyorsam, onlarla direkt savaşamıyorsam, devletim buna müsaade etmiyorsa, Peygamberî usul ile onların ticaret kaynaklarını kesmek, onların para kaynaklarını kesmek, onları besleyen ana damarlara zarar vermek güzel bir yöntemdir. Bunun da en güzel yöntemi boykottur. O yüzden boykot hem imani bir konudur, imanımıza taalluk eder; hem de boykot sünnettir diyebiliriz, peygamberî bir usuldür diyebiliriz. Boykotun en güzel hali boykot listelerini bilmek, ezberlemek, bunları takip etmek ve kullanmamaktır. Ama daha güzel hali, GİMDES sertifikalı ürünleri tüketmektir. Çünkü biz GİMDES olarak boykot ürünlerine sertifika vermiyoruz. Öyleyse, GİMDES ürünlerini takip etmek, boykot listelerini ezberlemekten daha kolay; hem de yerli olması da boykot yapmamızı sağlıyor ama helal olmasını sağlamıyor. O yüzden benim hem helal tüketmem hem de boykot yapmam lazım. İşte GİMDES ürünleri bunu sağlıyor hem boykot yapmış oluyorum hem de dinim gereği helal ve tayyib (sağlıklı) ürünleri tüketmiş oluyorum.”

“Bir şeyin tamamını yapamıyorsan tamamını terk edemezsin”

Boykot bütünüyle yapılamıyorsa bile güç yettiği kadar yapılmasını tavsiye eden İşbilir, “Şeytan bizi işte değişik yöntemlerle kandırmaya çalışıyor. Yani ‘Senin bir tane almadığın şey ne olacak?’ ya da ‘Ben zaten boykot konusunda bir sürü boykot ürünü var; elektronikten arabasına, teknolojisinden gıdasına, deterjanından kozmetiğine… Ben bunların hangi birisini yapacağım?’ Bakınız, bir şeyin tamamını yapamıyorsan, tamamını terk edemezsin. Sen yüzde 100 Müslüman olamıyorsan, dinin tamamını yaşamıyorsan, tamamını terk etmediğin gibi, vazifelerimizi de böyle göreceğiz. Biz boykot konusunu bütünüyle yapamıyorsak, örneğin 100 tane boykot başlığı varsa, ben bunun yüzünü yapamıyorsam, hiç mi yapmayayım? Böyle bir din anlayışı yok. Ben elimden geldiği kadar, gücüm yettiği kadar boykot yapmakla mükellefim. O haram olan gıdayı, helal bile olsa kardeşimin öldürülmesine vesile olan gıdayı tüketmemem lazım. Bugün israile yardım toplayan bir kuruluş gelse, israil yararına para toplasa, böyle bir kuruluşa biz bir kuruş bile vermeyiz değil mi? ‘Bir kuruştan ne olacak ki?’ demeyiz. Aynı bunun gibi, israile yardım topluyormuş gibi, o siyonist firmalara, israili destekleyen firmalara bir kuruş vermem; benim o kardeşime bir mermi atmaya vesile olmak gibidir. Bunu yapmamam lazım. O yüzden bir tane ürünü kullanmasam ne olacak? Hepsini yapmıyorum ki! Hepsini yapamazsan ne manası var, bizi ilgilendirmez. Ben elim yettiğince, gücüm yettiğince, bıçağım kestiğince, kılıcımın uzandığı yerdeki o ağacı kesmekle mükellefim.” diye konuştu.

“Boykot konusunda tepkimizi, gündemimizi daha da arttırmalıyız”

Boykotun Aksa Tufanı’ndan beri sürmesinin boykot bilincini arttırdığını vurgulayan İşbilir, “İnsanımızın aslında bence bilinci artıyor, belki arttırıyor. Şimdiye kadar boykot konusu hiç bu kadar gündeme gelmedi hem de kalmadı. Bence bu bizim imanımızın ve insanlarımızın arttığına vesiledir; öyle görüyorum, öyle ümit ediyorum. Ümitlerimizle artıyor. Tabii bu israilin şiddetli zulümlerinin de bir göstergesi çünkü şimdiye kadar belki bu kadar kısa vadede bu kadar çok zulüm yapmamıştı; ama Müslümanlar yeteri kadar bu konuya tepki göstermedi. Tepkimiz çoğaldı ama istenen seviyeye gelmediğimizi düşünüyorum. Biz bu konuda tepkimizi, gündemimizi daha da arttırmalıyız. Hayatımızda bir günlük değil, ölene kadar boykot yapmalıyız. Kıyamete kadar boykot yapmalıyız. ‘Bu adamlar bugün yaparlar, yarın unuturlar, bir indirimle tekrar satarlar.’ gibi iddialarını çürütmeliyiz. Görmeliler ki Müslümanlar bu konuda dirayetli, daha sağlam duruyor ve bir an evvel yaptıkları zulümden vazgeçmeliler.” ifadelerini kullandı.

“Siyonizmi destekleyen, bize düşmanlık yapan insanları beslemek doğru değil”

İşbilir son olarak şu ifadelere yer verdi:

Kışın soğuk günlerinin vazgeçilmez lezzeti: Kestane Kışın soğuk günlerinin vazgeçilmez lezzeti: Kestane

siyonizme destek veren, açıkça israili destekleyen, bizim baş düşmanımız olan bir adamı da kendi içimizde beslemenin bir manası yok. Bunu en kısa sürede sınır dışı edip göndermek gerekir. Niye bunu besleyelim, kendi ülkemizde tutalım? Bugün biliyoruz ki bir takım hümanist Yahudiler, israilin bir devlet kurmasına bile karşılar. ‘Bizi bir devlet altında toplamanız doğru değil.’ diyorlar. siyonistlere karşı duran birçok Yahudi topluluğu var. israile destek olan, siyonizmi destekleyen, bize düşmanlık yapan insanları da beslemenin doğru olmadığını açıkça söyleyebilirim.” 

Kaynak: İLKHA