Hastalığın dünya genelindeki sıklığı, coğrafi bölgelere ve popülasyonlara göre değişkenlik gösterirken, özellikle Batı ülkelerinde görülme oranları yükseliyor.
Parkinson hastalığı, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ve tedavisi için sürekli olarak araştırmalar yapılan bir sağlık sorunudur. İlk olarak 200 yıl önce James Parkinson tarafından "titreyen felç" olarak tanımlanan Parkinson, erişkin başlangıçlı ilerleyici, nörodejeneratif bir hastalık. Dünyada bugün itibariyle 10 milyon üzerinde insana tanı konmuş, bunların pek çoğunun 60 yaş ve üzerinde oldukları görülmüştür. Hastalığın yaşla birlikte artan bir sıklıkla ortaya çıktığı bilinse de, her yaşta ortaya çıkma ihtimali bulunuyor.
Hastalığın belirtileri
Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, Parkinson hastalığı ile ilgili şunları söyledi: “Parkinson hastalığı, genellikle titreme, kas sertliği, yavaş hareketler ve denge sorunları gibi (tremor, rijidite ve bradikinezi) semptomlarla karakterizedir. Bu semptomlar genellikle zamanla ilerler ve hastanın günlük yaşamını etkiler. Hastalık beyindeki dopamin üreten hücrelerin kaybıyla ilişkilidir ve henüz kesin bir tedavisi bulunmamaktadır, ancak şikayetlerin yönetimi için ilaçlar ve terapi seçenekleri mevcuttur.
Beyindeki dopamin miktarının azalması sonucu hareketi başlatma ve hareketi kontrol etme mekanizması bozulur. Parkinson hastalığı yavaş yavaş geliştiğinden, başlangıçta çoğu zaman tremor veya yüz ifadesinde yani mimiklerde kayıp ile başlar. Zaman içinde tremor yani tireme kolda ya da bacaklarda da ortaya çıkar. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, Parkinson hastalığının dünya genelindeki sıklığı tahmin edilenden daha yüksek olabilir, çünkü bu hastalık bazı durumlarda yanlış teşhis edilebilir veya rapor edilmeyebilir.”
Erken teşhis, erken tedavi hayati önem taşıyor
Hastalıktan muzdarip bireylerin her aşamada aile ve arkadaşlarından destek, anlayış beklediğinin altını çizen Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, “Hastalığın ilk yıllarında düzenli ilaç tedavisi ve terapi desteği ile hasta rahattır. Ancak hastalık tanısı ve ileriki yıllar için bilinmezlik, endişe ve genelde de moral bozukluğu yaratır. Bu nedenle hastaların düzenli bir takip altında olmaları, ilaçlarının hastaya ve hastalığın gidişatına göre ayarlanması önerilmektedir. Halen devam eden aşı ve ilaç çalışmaları vardır. Tedavide kullanılan ilaçlar genellikle dopaminin yerini almak veya dopamin seviyelerini artırmak için kullanılır. Fizik tedavi, konuşma terapisi ve diğer rehabilitasyon yöntemleri de semptomların yönetimine yardımcı olmaktadır. İlerleyen vakalarda cerrahi müdahaleler de düşünülebilir.
Parkinson hastalığı, var olan tedavilerle şikâyetlerin iyileştirilebildiği ve hastanın yaşamını daha az engeller hale getirilebildiği tek nörodejeneratif hastalıktır. Parkinson’da erken tedavinin hastalığın ilerlemesini geciktirmeye yardımcı olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Hastalık hakkında daha fazla bilgi ve tanı için bir nöroloğa başvurulması gerekmektedir. Hekimin isteyeceği tetkikler doğrultusunda hastalık erken evrede yakalanabilir. Aralıklı yapılacak takiplerle de hastaların yaşam kalitesi artmaktadır” dedi.
Semptomları yönetmek önemli
Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, Parkinson hastalığı olan bireylerin yaşam kalitesini artırmak ve semptomları yönetebilmek için yapılması gerekenlere de değindi: “Düzenli egzersiz yapmak, dengeli ve sağlıklı beslenmek, sosyal ve zihinsel aktiviteler, destek gruplarına katılmak ve ilaçlarını düzenli kullanarak, hekimlerine aralıklı kontrole gitmek. Düzenli egzersiz, kasları güçlendirir ve dengeyi artırır. Yürüyüş, yüzme, pilates ve yoga gibi egzersizler, hastalarının fiziksel aktivite düzeylerini artırmalarına yardımcı olacaktır. Bol miktarda meyve, sebze, protein ve sağlıklı yağlar içeren bir diyet, vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlar. Kitap okumak, bulmaca çözmek, resim yapmak veya sanatın başka dalları ile ilgilenmek, Parkinson hastalarının zihinsel olarak meşgul olmalarına ve sosyal bağlarını korumalarına yardımcı olacaktır. Parkinson hastaları, doktorları tarafından reçete edilen ilaçları düzenli olarak kullanmalı ve dozlarına uygun şekilde almalıdır. İlaçların düzenli kullanımı semptomların kontrol altında tutulmasına ve yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olacaktır.”
Parkinsonlu bireylerin, destek gruplarına ve yapılan etkinliklere düzenli katılması iyi geliyor
Parkinsonlu bireylerin, destek gruplarına ve yapılan etkinliklere düzenli katılmasının çok önemli olduğuna da dikkat çeken Uzm. Dr. Aslı Azakoğlu Karaca, son olarak şunları söyledi: “Bu tür destek grupları ve etkinlikler, benzer deneyimlere sahip diğer kişilerle etkileşimde bulunmayı ve bilgi paylaşmalarına olanak sağlar. Bu gruplar, hastaların ve ailelerinin duygusal destek almasına ve günlük yaşamla başa çıkma stratejilerini öğrenmelerine yardımcı olacaktır. Özellikle Dünya Parkinson Günü’nün de içerisinde yer aldığı Nisan ayında bu tür buluşma ve etkinlikler düzenlenmektedir. Buralarda yapılan çalışmalarla hastalar hem eğlenip hem de becerilerini geliştirebilirler. Hastaların ve toplumun bilinçlenmesine destek olan bu tip projeler her zaman dikkat çekmektedir.”