Partisinin
İstanbul Zeytinburnu İlçe Kongresinde önemli açıklamalarda bulunan HÜDA PAR
Genel Başkanın Zekeriya Yapıcıoğlu, konuşmasına, iki gün önce vefat eden
Karaman İl Başkanı Halis Özelçi ve 22 Temmuz'da Adana'da menfur bir saldırıyla
şehid edilen Adana İl Sekreteri Sacit Pişgin'i rahmetle yad ederek başladı.
HÜDA PAR'ın
gücünü milletten alan ve milletin değerlerini savunan bir siyasi hareket
olduğunun altını çizen Yapıcıoğlu, "HÜDA PAR kurulduğu günden beri bunu
yapmıştır, bundan sonra da ne pahasına olursa olsun bunu yapmaya devam
edecektir. Parti programımızda da belirttik, yeri geldi farklı platformlarda,
farklı zamanlarda dile getirdik. Buradan bir kez daha söyleyeyim; cumhursuz
cumhuriyet anlayışı dönemini bitirmiştir. Halka rağmen halk için anlayışı tası
tarağı toplayıp inşallah memleketi, bir daha dönmemek üzere terk edecektir.
Milletin değerlerinin aleyhine, milletin değerlerini sürekli örseleme, onları
aşındırma ve yok etme siyaseti güdenler bu millete yabancıdırlar; milletin
değerlerine düşmanlık yapanlar, milletin tarihine cahil olanlar, milletin
örfüne, adetine, geleneğine, inancına şaşı bakanlar asla bu milletin desteğiyle
bir daha iktidar görmeyeceklerdir inşallah." dedi.
"Eğitim sistemine
öyle bir müfredat getirdiler ki her bir nesil bir öncekine benzemesin diye özel
bir çaba sarf edildi"
Yarın okul
öncesi ve birinci sınıflar için 2023-2024 Eğitim-Öğretim Yılının başlayacağını
hatırlatan Yapıcıoğlu, "Eğitim politikamızla ilgili daha önce zaman zaman
açıklamalarda bulunduk. Fakat ben bunlardan özellikle en temel olan birkaç
hususu dile getirmek istiyorum. Birincisi Batıcı, Batı hayranı, Batıya öykünen
anlayış ve zihniyet; belki tek tip insan yetiştirme konusunda en elverişli
aparatı eğitim sistemi olarak gördü ve Batıcı eğitim sistemini alıp bizim
memleketimize, bizim milletimize empoze etmeye çalıştı. Eğitimin sadece adı
milli ama öyle bir eğitim sistemi, öyle bir müfredat, öyle bir yapılanma
getirdiler ki her bir nesil bir öncekine benzemesin diye özel bir uğraş, özel
bir çaba sarf edildi. Batıda şu anlayış vardır: 'İnsan insanın kurdudur, hayatın
temel felsefesi cidaldir, çekişmedir, yarışmadır. Büyük balık küçük balığı
yutar, güçlü olan ayakta kalır zayıf olan ezilir.' Bizim medeniyetimiz bize
bunu söylemiyor. Bize göre hayatın temel kanunu cidal, savaş, çekişme, yarışma
değildir. Hayatın temel kanunu kardeşliktir, dayanışmadır, yardımlaşmadır,
zayıfın elinden tutmadır, zulme karşı çıkmadır, güçsüzü korumaktır kollamaktır,
açı doyurmaktır, yetime bakmaktır. Ama bizim eğitim sistemimizde bunlar
yoktur." ifadelerini kullandı.
"Eğitim sistemimiz
çocuklarımızı adeta test usulü ile birbirleriyle yarışan yarış atları haline
getirdi"
Çocukların
sınava girmekten korkar hale geldiğini belirten Yapıcıoğlu, "Eğitim
sistemimiz çocuklarımızı adeta test usulü ile birbirleriyle yarışan yarış
atları haline getirdi. Çocuklarımızı sınava girmekten korkar hale getirdi bu
sistem. Bilgi vermeyi bile doğru düzgün beceremedik. O bilgiyi ölçmeyi test
usulü ile yarım yamalak yaptık artık çocuklar o konudaki bilginin ne olduğundan
çok onunla ilgili bir soru çıktığında nasıl doğru şıkı buluruma kilitlendi.
Hadi diyelim ki biz pozitif bilimleri çok iyi öğrettik, peki işin eğitim tarafı
ne durumda? Biz çocuklarımıza iyi insan olmayı öğretebildik mi, onları
eğitebildik mi? Biraz önce saydığım değerlere sahip çıkan nesilleri
yetiştirebildik mi? Yoksa gittikçe bize benzemeyen, konuşurken sosyal medyanın
dili ile konuşan, ne dediği bazılarınca anlaşılmayan bir nesil geliyor. Bunlar milletçe
hepimizin sorunudur ve milletçe bütün siyasi partilerin buna kafa yorması
lazımdır. Belki isminden de başlayarak çocuklarımızı yeniden marifete
ulaştıracak maarifi kendimize hedef edinmeliyiz ve çok ciddi bir eğitim
devrimine, bakın reformu demiyorum, eğitim devrimine ihtiyacımız vardır."
şeklinde konuştu.
"Parasız eğitim
tanımının içerisine kırtasiye masraflarının ve servis masraflarının da dahil
edilmesini istiyoruz"
Eğitimle
ilgili önerilerini sunan Yapıcıoğlu, "Evet okullar açılıyor, malumunuz hayat
pahalılığı, özellikle dar gelirlileri, sabit gelirlileri çok ciddi manada
zorluyor. Okullar açıldı, kırtasiye masrafları, servis masrafları kara kara
düşündürmeye başladı. Yasaya göre ilköğretim devlet okullarında parasızdır. Köy
okullarında da kapanan okullar varsa öğrencileri başka okullara taşıyınca
taşıma parasını da bakanlık karşılıyor ama şehirlerde okula gitmek için servis
tutmak zorunda kalan veliler kara kara düşünüyor. Biz parasız eğitim tanımının
içerisine kırtasiye masraflarının ve dahi okula gidip gelirken ödenecek servis
masraflarının da dahil edilmesini istiyoruz, bekliyoruz, öneriyoruz, hükümete
tavsiyemizdir, buradan çağrıda bulunuyoruz. Özellikle dar gelirli, geçinmekte
zorlanan vatandaşlara eğitim konusunda bir katkı verilmesi çağrısında
bulunuyoruz." ifadelerini kullandı.
"Karma eğitim
pedagojik bir yanlıştır"
Karma eğitim
dayatmasından vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Eğitimcilerin
tabiriyle 100 yılın pedagojik hatası, bunu zaman zaman dile getirdiğimizde bazı
kelimeleri cımbızlayarak birileri başka tarafa çekiyor ama biz ısrarla altını
çiziyoruz, karma eğitim dayatmasından vazgeçilmelidir. Karma eğitim pedagojik
bir yanlıştır, karma eğitim; karma eğitimi isteyenlerin dile getirdikleri
sonuçları da olumlu manada sağlamadı ama 'Karma eğitimle biz gençleri daha
kolay ifsat edebiliriz' diye zihinlerinin arka planında taşıdıkları düşünceler
varsa o başka. Bu karma eğitim dayatmasından vazgeçilmeli derken birileri diyor
ki bunlar karma eğitime karşı. Biz diyoruz ki, karma eğitimi dayatmayın!
İsteyen veli; kız çocuğunu kız okuluna, erkek çocuğunu erkek okuluna
gönderebilsin. Bu bir haktır. İsteyen de çocuğunu karma okula göndersin ama
kendine demokrat olan sen, kendince özgürlükçü, hürriyetçisin diyorsun ki hayır
herkes çocuğunu karma eğitime gönderecek. Ben diyorum ki sen çocuğunu karma
eğitime göndermek istiyorsan buyur gönder, ben sana engel olmuyorum ama sen de
bana engel olma. Sen bana dayatma hakkını kendinde görüyorsun ve sen
özgürlükçüsün ben dayatmacıyım öyle mi? Hadi ordan… Millet sizi görüyor, sizin
ne yapmaya çalıştığınızı da biliyor o yüzden zaten siz milletten vize
alamıyorsunuz." dedi.
"Bu askeri cunta
anayasasından memleketi kurtarmak siyaset için bir namus sözüdür"
1 Ekim'de
Meclis açılacağını hatırlatan Yapıcıoğlu, ele alınacak en önemli gündem
maddesinin Anayasa değişikliği olacağını söyledi.
Yapıcıoğlu,
şöyle konuştu:
"Biz
2012 yılından beri parti programımıza da yazdık müstakil başlıklarımızdan bir
tanesi yeni anayasa. Şu andaki mevcut anayasa 20 defa değiştirildi,
maddelerinin 3'te 2'sinden fazlası değiştirildi. Ama bu anayasa hala 1982'de
askeri cunta anayasasıdır. Mutlaka değişmelidir. Daha önce siyasi partiler 2012
yılında bir komisyon kurdular. Hatta bu komisyonun uzlaşması daha mümkün olsun
diye Meclis'teki sandalye sayılarına bakılmaksızın eşit oranda temsil
edildikleri bir komisyon oldu. Yaklaşık 60 madde üzerinde uzlaşı da sağladılar.
Sonunda olmadı. Kime sorarsanız bu anayasa değişmeli. Biz de o yüzden diyoruz
ki bütün siyasi partilerin bu millete vermiş olduğu bir söz var. En azından o
gün Meclis'te olan 4 siyasi partinin bu millete bir sözü vardır. Ve bu askeri
cunta anayasasından memleketi kurtarmak siyaset için bir namus sözüdür. O sözü
verdiler, bu sözü yerine getirmediler. Bizim için de bir görevdir, biz bu
konuda görevden kaçmayacağız, elimizden ne
gelirse
yapacağız. Buyurun gelin oturalım yeni bir anayasayı nasıl yapacağımızı
birlikte konuşalım ve hep beraber kaleme alalım." şeklinde konuştu.
Meclis'te
gündeme gelmesini önemsedikleri diğer önemli gündem maddelerinin ise ailenin
korunması ve tesettüre anayasal güvencenin sağlanması olduğunu söyleyen
Yapıcıoğlu, bu hususta ellerinden gelen her türlü desteği sunacaklarını
belirtti.
"Süresiz nafaka
aile kurumunu olumsuz yönde etkiliyor"
Ailenin
korunması ile ilgili anayasal değişiklik yapılacağını ifade eden Yapıcıoğlu,
Yıllardır biz bağırıyoruz, çağırıyoruz, canhıraş bir şekilde feryat figan
ediyoruz, diyoruz ki, aile kurumu saldırı altında. Her türlü ahlaksızlık
yaygınlaştırılmaya çalışılıyor, bunun reklamı yapılmaya çalışılıyor. Bunu öyle
yaygınlaştıracaklar ki, aile diye bir şey kalmayacak ve yavaş yavaş etkisini
göstermeye başladı. Bunun pek çok sebebi var. 6284 Sayılı Yasa'da mahsurlu bazı
maddeler var. Süresiz nafaka aile kurumunu olumsuz yönde etkiliyor. Ekonomik
sıkıntılar nedeniyle gençler evlenmeye korkuyor, evlilik sayılarında düşüş var,
boşanmalarda patlama var. Maneviyat eksikliğinden dolayı aile içi şiddet
artıyor ama biz kadına yönelik şiddeti durduracağız diye aileyi yıkmayalım
dediğimizde bize kadın düşmanı diyorlar. Sanki kadına yönelik şiddet serbest
olsun diyormuşuz gibi yine laf cambazlığı, kelimeler üzerinde hokkabazlık
yaparak bize kara çalmaya çalışıyorlar. Aslında sesimizi kısmaya çalışıyorlar.
Ama susturamayacaklar." dedi.
"Kadını korumak
için aileyi hedef tahtasına oturtmanın bir manası yok"
"Kadını
koruyalım, çocukları koruyalım, hayvanları da koruyalım, doğayı da koruyalım
ama bunu yaparken başka bir şeyleri feda etmeyelim." diyen Yapıcıoğlu,
şiddet vakalarının en önemli sebeplerinden birinin alkol olduğuna vurgu yaptı.
Yapıcıoğlu,
"Kadını korumak için aileyi hedef tahtasına oturtmanın bir manası yok. Ama
o kadını koruyalım diyenlerin asıl amacı aslında aileyi çökertmek olduğu için,
kadını korumayı da sadece bir perde, bir sütre, arkasına saklanacakları bir
paravan olarak kullandıkları için bize öyle saldırıyorlar. Evet onlara
bakarsanız kadının şiddete, haksızlığa, tacize, saldırıya uğradığı yer ailedir.
Ama aslında öyle değil. Kadın daha çok dışarıda, toplu taşımada, iş yerinde,
sokakta, hatta bazen okulda saldırıya uğruyor, tacize uğruyor, haksızlığa
uğruyor. Aile içi şiddet vakalarının, dışarıdaki şiddet vakaları da bunun
içindedir, şiddet vakalarının en önemli sebeplerinden bir tanesi alkoldür.
Saldırıların, haksızlıkların, yaralamalarının, darp etmelerin yüzde 70'inin
altında yatan sebep alkoldür. İnsanlar alkollü iken ya da uyuşturucu bir madde
almışken bunları yapıyorlar. Peki siz bu insanların kadını koruyalım diye haydi
aileyi yıkalım bir beis yoktur diyenlerin alkol aleyhine tek bir kelime, tek
bir cümle sarf ettiklerini duydunuz mu? Duyamazsınız, söylemezler. Çünkü
onların hedefi başkadır, onlar aileyi yıkmak istiyor, ama onların temel
şiarlarından bir tanesi de alkoldür." değerlendirmesinde bulundu.
"Bize kadın düşmanı
diyenlerin kulağına küpe olsun"
25 yıl evli
kalan kadınlara emeklilik hakkının tanınması gerektiğini bir kez daha yineleyen
Yapıcıoğlu, "Evet biz aile korunsun diyoruz, ama gençler de korunmalı,
gençler iyi yetiştirilmeli, yozlaşma mutlaka önlenmeli, önüne geçilmelidir.
Mesela kadını koruma ile ilgili önerilerimizden bir tanesi şudur: Diyoruz ki,
25 yıl evli kalan kadına emeklilik hakkı tanınmalı. Hükümet bu konuda bazı
hazırlıklar içerisinde fakat 25 yıl evli kalan kadınların isteğe bağlı sigortalılık
kapsamında kendi primlerinden bir kısmını ödemek şartıyla emekli olabileceği
yönünde bir düşünce var. Biz bunu söylemiyoruz. Biz diyoruz ki, çalışan bir
kadın
eğer
çocuklarına bakıcı tutuyorsa sizi o konuda devlet olarak destek veriyorsunuz,
kreş parası veriyorsunuz ya da bakıcı parası veriyorsunuz, onun sigorta
primlerini veriyorsunuz. Kendi çocuğuna bakan, büyütenlerden de bunu
esirgemeyin, kadınlarımız bunu hak ediyor. Bize kadın düşmanı diyenlerin de
kulağına küpe olsun bu." dedi.
"Çok acil bir şekilde
aradaki aracıları azaltacak ve denetimleri sıklaştıracak yeni bir düzenlemeye
ihtiyaç var"
Gündemin
önemli konulardan bir tanesinin de ekonomi olduğunu belirten Yapıcıoğlu,
dikkatleri kira, ev ve gıda fiyatlarındaki artışa çekti.
Yapıcıoğlu,
"Özellikle İstanbul'da kiralarla ilgili çok ciddi bir sıkıntı var. Kira
fiyatları, ev fiyatları bu kadar artmışken, insanlar geçinme konusunda sıkıntı
yaşıyorlar. Sadece kiralar değil, gıda maddeleri ile ilgili de ciddi bir fiyat
artışı var. Enflasyon oranının üzerinde gıda enflasyonu var. Geçtiğimiz gün
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanının bir açıklaması oldu. Bahçede 5 lira
olan elma manavda 27 lira. Yüzde 400 küsur bir artış. Çok fazla aracı var ve
gıda fiyatlarındaki bu yükseliş dar gelirli vatandaşı gerçekten canından
bezdirdi. Çok acil bir şekilde aradaki aracıları azaltacak ve denetimleri
sıklaştıracak yeni bir düzene, yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var."
ifadelerini kullandı.
"Dar gelirliler hem
kazanırken hem de kazandığını harcarken vergi veriyor"
Dolaylı
vergilerin dar gelirli vatandaşların belini büktüğüne işaret eden Yapıcıoğlu,
şöyle konuştu:
"Bütçe
gelirlerinin çok önemli bir kısmı vergilerden oluşuyor. Bu vergilerin de
ortalama olarak 3'te 2'si dolaylı vergiler. Geçtiğimiz sene dolaylı vergilerin
toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 68 idi. Ne demek dolaylı vergi?
İnsanların harcama yaparken ödediği vergi. KDV gibi, özel iletişim gibi, özel tüketim
vergisi gibi. Dolaylı vergi demek az kazanan insanların sırtına vergi yüklemek
demektir. Ama siz eğer Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Servet Vergisi gibi
kazanırken ya da kazandıklarınızdan vergi verirseniz bu durumda vergi yükü çok
kazananın sırtına biner. Kâğıt üzerinde kademeli bir şekilde geliri artan
insanların ödeyeceği vergi artıyor ama dolaylı vergiler dolayısıyla dar
gelirler hem kazanırken vergi veriyor hem de o kazandığının tümünü harcadığı
için bir daha vergi veriyor. Dolayısıyla verginin asıl yükü onların sırtına
biniyor. Hükümete çağrımız; dolaylı vergileri toplamak kolaydır, zaten
satıcılar sizin adınıza tahsil ediyor, o vergileri getirip vergi dairesine
yatırıyor. Siz dolaylı vergilerin bütçe gelirleri içerisindeki payını peyderpey
kademeli bir şekilde düşürün. Düşürün ki millet rahat bir nefes alsın.
Gerçekten kazandığı geçimine yetmeyen insanların kazandıklarının önemli bir
kısmını harcarken vergi olarak devlete vermesi doğru bir şey değildir. Vergiyi
tabana yaymak diyorlar yani tabandakiler vergiyi versin yukarıdakiler bazen o
vergileri ertelesinler, ertelesinler sonra uzlaşmaya gitsinler, yüzde 5'i ile
anlaşsınlar, yüzde 95'in üzerine de çizgi çektirsinler. Bu adalet değil!
İnşallah hem gelir dağılımını düzeltecek hem geçim sıkıntısı çeken
insanlarımızın, dar gelirlilerin, sabit gelirlerinin sırtındaki yükü
hafifletecek bu uygulama ile ilgili müjdeli haberler beklediğimizi buradan
ifade edelim."
Uyuşturucuyla
mücadele
İçişleri
Bakanlığının uyuşturucuyla mücadelede kararlı uygulamalara devam etmesi
gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Dilerim gevşeme olmaz, dilerim
sokaktaki torbacılardan ziyade büyük balıklar yakalanır. Dilerim bu işin
tacirleri ya da yurt dışından onları içeriye sokanlar ya da burada imal edenler
ciddi şekilde takip edilir ve gençlerimiz bu bataklığa düşmekten kurtarılır.
Okullar açılıyor, bu uyuşturucu tacirleri genç yaşta çocukları kendi ağlarına
düşürmek için okulların etrafında da pusuya yatıyorlar." diyerek uyarıda
bulundu.
"1915'te, 1922'de
durdurduğumuz ve memleketten kovduğumuz işgalci güçlere benzeyerek savaşı
kaybetmeyelim"
Yapıcıoğlu,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Merhum
Aliya İzzetbegoviç'in çok hoşuma giden, çok hikmetli bir sözü vardı: Savaş
ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir. Diyoruz ki lütfen bakın Batı
toplumu çöktü, aile kurumu çöktü, artık hükümetler baş edemediği için gençler
şehirlerin belli bazı bölgelerinde belli dozda uyuşturucu kullanmakta
serbesttirler. Hatta devlet onlara veriyor. Nüfusları azalıyor, tamamen
yarışmacı, bencil bir toplum haline geldiler ve bundan dolayı da çöküşteler. Ne
olur biz aile kurumumuzu onlara benzetmeyelim, biz gençlerimizi onlara
benzemekten muhafaza edelim. Ne olur 1915'te, 1922'de durdurduğumuz ve
memleketten kovduğumuz işgalci güçlere benzeyerek savaşı kaybetmeyelim."
"Sorunların çözümü
konusunda HÜDA PAR olarak elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğiz"
Hiçbir
sorunun çözümsüz olmadığını kaydeden Yapıcıoğlu, "Evet sorunlarımız çok ve
bunların hepsinin farkındayız. Ve her birisinin çözümünün ne olduğunu da
biliyoruz, hiçbir sorunumuz çözümsüz değildir. Allah'ın izniyle bu sorunların
çözümü konusunda, yeni merhalede HÜDA PAR olarak elimizden gelen bütün çabayı
sarf edeceğiz, bütün katkıyı sunacağız inşallah. Sorunlarımızın nasıl
çözüleceğini biliyoruz dedik ama sadece bu değil. Milletçe sorunlarımızın nasıl
çözülemeyeceğini de gördük. Kavgayla, gürültüyle, kamplaşmayla, birbirine
girmeyle, silahla, şiddetle sorunların çözülmediğini, daha da büyüdüğünü bu son
süreçte yaşadıklarımız hepimize gösterdi." dedi.
"Hiçbir ittifak olmasa
da inşallah biz seçime hazırlıklıyız"
Son olarak
yerel seçimlere dikkat çeken Yapıcıoğlu, "2024 yılının mart ayının son
günü yani 31 Mart 2024 Pazar günü yerel seçimler yapılacak. Elbette bu yerel
seçimlerde hemen hemen bütün siyasi partilerin gözü İstanbul'da. İstanbul bir 5
yıl daha kaybedilmesin diyoruz. Yerel idareciler, yerel yönetimlerin başındaki
kişiler elbette siyasi kişilikleri dolayısıyla siyasi meselelerle de
ilgilidirler fakat yerel yöneticilerin önceliği yerel siyaset olsun, yerel hizmet
olsun. Kendi şehrini bırakıp memleketin başka taraflarında sürekli dolaşan,
kendi şehrinin sorunlarından başka her sorunla ilgilenen ama kendi şehrini
ilgisiz bırakan ya da o sorunların çözümünü sürekli erteleyen yöneticilerden bu
şehre bir hayır gelmediğini inşallah İstanbullu görmüştür. Lafla peynir gemisi
yürümez, biz çok hizmet ettik demekle gerçekten o hizmetler gerçekleşmiş olmaz.
Önümüzdeki
yerel seçimlerde her ihtimale hazırız. Hiçbir ittifak olmasa da inşallah biz
seçime hazırlıklıyız, seçimlere tek başımıza girecekmişiz gibi çalışmalarımız
devam ediyor ama bu, ittifaklara kapı kapandı, ittifaklar bitti, demek
değildir. Mümkünse, şartlar el verirse ittifaklar da olabilir, olacaktır.
Önümüzdeki yerel seçimlerde de önce millet için memleket için hayırlı olan,
hizmet üretecek olan ve milletin değerlerini siyaseti taşıyacak olan bir çabayı
ortaya koyma, öyle bir sonucu elde etmek için var gücümüzle sahada olma ve
çalışma zamanıdır. Yarından tezi yok yine sokaklarda olacağız. HÜDA PAR
seçimden seçime çalışan bir parti değildir. İnşallah bu sözümüzün de ne anlama
geldiğini 31 Mart seçimlerinden sonra da herkes görecek. Allah'ın izniyle
2024'ten 2028'e kadar da hep halkın içerisinde olacağız, hep koşacağız, hizmet
üreteceğiz, halkımızın derdiyle dertleneceğiz, onların sözcüsü olma konusunda
gayretimizi arttıracağız, her bir günümüz inşallah bir önceki günümüzden daha
güçlü adımlarla daha ileriye doğru yürüyeceğimiz bir süreç olacak."
değerlendirmesinde bulundu.