TBMM’de basın toplantısı düzenleyen HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, iç ve dış gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Uyuşturucu kullanımı ve aile kurumunun zayıflaması konularıyla ilgili partisinin önerilerini paylaşan Demir, Filistin’de katliam gerçekleştiren çifte vatandaş siyonistler ile ilgili hazırladıkları kanun teklifinin halen bekletildiğini ifade ederek kamuoyuna ve Meclis Başkanlığı’na çağrıda bulundu.
Açıklamalarına uyuşturucu kullanımındaki artışa değinerek başlayan Demir, "Suriye’de iç savaşın başlamasının ve Suriye’de oluşan istikrarsızlıktan sonra güney illerimizde uyuşturucu kullanımı yaygınlık kazandı. Geldiğimiz nokta itibariyle ilkokul çocuklarında bile uyuşturucu kullanımının söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle güney illerimizde okul çevrelerinde uyuşturucu satılıp bulunabilme noktasına gelmiş durumda. Uyuşturucuyla mücadele noktasında öteden beri elbette ki güvenlik bürokrasisinin çok ciddi bir hassasiyeti var ama bugüne kadar uyuşturucunun önüne geçme, uyuşturucuyla mücadele noktasında köklü bir başarının elde edildiği söylenemez. Evet, çok ciddi operasyonlar yapılıyor, ciddi miktarda uyuşturucu madde ele geçiriliyor, kullanıcılar ve satıcılar gözaltına alınıyor ama bu uyuşturucunun bir tehdit halinden çıkarılması noktasında yeterli değil.” dedi.
“Uyuşturucu bağımlılarının tedavi edilmesi noktasında mevzuattan kaynaklı ciddi sıkıntılar yaşanıyor”
Uyuşturucu ile mücadelede yol ve yöntem değişikliğine gidilmesi gerektiğini ifade eden Demir, “Uyuşturucu ile mücadeleyle ilgili farklı yol ve yöntemlerle daha köklü bir politika ihtiyaç vardır. Şu an yürürlükte olan uyuşturucuyla mücadele politikasının ciddi anlamda gözden geçirilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Mevzuat noktasında da bazı sıkıntıların olduğu malumdur. Uyuşturucu bağımlısı haline gelmiş bireylerin tedavi edilmesi noktasında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bağımlı şahıs; toplum için ya da ailesi için bir tehdit haline gelmeyene kadar kendi rızasına başvurulmadan tedavi altına alınması gibi bir durum söz konusu değil. Bağımlı birey; ailesi ve toplum için bir tehdit haline geldiği zaman kendi rızası alınmadan tedavi süreci başlatılmaktadır ki bu da uzun bir süreçten sonra yapılmaktadır. Bu durum da bağımlılıkla mücadele etme ve bağımlıları bu illetten kurtarma noktasında çok ağır işleyen sürece dönüşmektedir. Bu noktada bağımlı bireylerin bağımlılıktan kurtarılması noktasında, mevzuatta çok daha radikal ve köklü düzenlemelere ihtiyaç vardır. Yetkililerin ivedilikle bir çalışma başlatmaları ve uyuşturucu bağımlılığının tedavi sürecini farklı bir formata kavuşturmaları gerekiyor." diye belirtti.
Demir ayrıca, uyuşturucu ile mücadelede torbacı ya da küçük çaplı satıcılara yapılan operasyonların bu işin baronlarına da yapılarak bataklığı kökünden kurutulabileceğini hatırlattı.
“Aile kurumuyla uğraşanlar aslında Türkiye'nin geleceğini heba ediyorlar ve bunu da bilinçli yapıyorlar”
Sözlerine aile kurumunun her geçen gün karşılaştığı farklı tehditleri dile getirerek devam eden Demir, aile kurumunun zayıflamasının geleceği için bir tehdit olduğunu söyledi. Demir aile kurumuna saldıranların Türkiye’nim geleceğini hedef aldıklarını ve bunu da bilinçli yaptıklarını ifade ederek şunları kaydetti:
“Evlilik ve boşanma oranları herkesçe malumdur. Toplumda aile hassasiyetinin her geçen gün azaldığı birçok haberde, birçok televizyon kanalında, birçok sosyal araştırmada net bir şekilde ortaya çıkıyor. Yapılan son araştırmalarda, son istatistiklerde Türkiye'de doğurganlık oranı yüzde 1,51’e kadar düşmüş ki bu Avrupa ortalamasının da çok çok altında bir rakam. Dolayısıyla her geçen gün aile kurumunun zayıflaması bizi ciddi ve çok büyük tehlikelerle baş başa bırakmıştır. Aile kurumuyla uğraşanların aslında Türkiye'nin geleceğiyle uğraştıklarını, Türkiye'nin geleceğini heba ettiklerini, yeni nesli heba ettiklerini bilmeleri gerekiyor ki muhakkak biliyorlardır. Bunun bilinçli yapılan bir çalışma olduğunu da biz biliyoruz. Özellikle sapkınlıkların artırılması, manevi değerlerin her geçen gün yozlaştırılması, aile değerlerini yıpratan TV programları ve özellikle sosyal medya platformlarının her geçen gün arttığını da hepimiz biliyoruz. Türkiye'de topluma zarar veren odaklarla mücadele noktasında gerekli adımların atılmadığını ya da çok ağır işlediğini de ifade etmek istiyorum.”
“Aile içi sorunların mahkemelere taşınması maalesef çözüm olmadı”
“Aile kurumunu hedef alan TV programları ve dijital unsurların temizlenmesi gerekir.” diyen Demir, aile kurumunun güçlendirilmesi anlamında yapılması gereken farklı farklı şeylerin olduğunu da belirterek, “Özellikle boşanma oranlarının her geçen gün arttığı bir süreçte aile içi sorunların mahkemelere taşınması, en ufak meselelerde polislerin işin içerisine dâhil edilmesi, en ufak meselelerin mahkeme salonlarında savcılara, hakimlere intikal etmesi maalesef çözüm olmadı. Mahkeme süreçlerinde ailelerin kurtarılması ya da aile sorunlarına çare bulma noktasında çok ciddi bir başarısızlık olduğu ortadadır. Bunun muhakkak değerlendirilmesi, gözden geçirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla yapılması gereken şey; aile meselelerin mahkeme koridorlarına taşınması değil, aile içerisinde çözülmesi ve aileyi kurtarmanın esas alınmasıdır.” dedi.
“Bir an önce ‘aile hakemliği’ oluşturulmalı ve hayata geçirilmeli”
Aile meselelerinin çözümü için partisinin kamuoyuna sunduğu “aile hakemliği” projesinin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Demir, “Uzun yıllardan beri üzerinde çalıştığımız ve somut adımlara dönüştürme noktasına geldiğimiz bir projemiz var. Aile sorunlarının mahkemeye taşınmasından önce sorunların çözümünde somut neticeler alabilmek için bir aile arabuluculuğu mekanizması kurulmalıdır. Bu mekanizma; aileyi koruma ve aile bütünlüğünü muhafaza etmeyi esas alan bir anlayışla çalışması, bu konuda uzman ekiplerin oluşturulması ve aile hakemliği çerçevesinde, bir mevzuata kavuşturulması ve aile meselelerinin bu aile hakemliklerinde çözülmesini öngören bir çalışma yürütüyoruz. Türkiye'nin geleceğinin sağlıklı bir şekilde inşa edilebilmesi için buna ihtiyaç var. Bir an önce aile hakemliği ya da aile arabuluculuğu mekanizmasını oluşturulması ve hayata geçirilmesi gerekiyor. Aile, mahrem bir yapıdır. Aile içerisinde her zaman ufak tefek sorunlar olabilir, ciddi sorunlar da olabilir ama bu mahremiyetlerin mahkeme salonlarına ya da televizyon ekranlarına taşınmasının bugüne kadar sadece yarayı derinleştirmekten başka bir işe yaramadığı da kamuoyunun malumudur. Bu anlamda kamuoyu da aile hakemliği mekanizmasına destek vermelidir.” dedi.
“Siyonist işgalcilerin gerçekleştirdiği katliamlar her geçen gün aratarak devam ediyor”
Son olarak siyonist işgalci terör çetesinin gerçekleştirdiği saldırı ve katliamlar ile ilgili de konuşan Demir, “Siyonist işgalcilerin gerçekleştirdiği katliamlar her geçen gün artarak devam ediyor. Ateşkesler ve anlaşmalar da israili durdurmaya yetmiyor. Lübnan ile yapılan ateşkese rağmen her gün farklı farklı noktalardan Lübnan vuruluyor, insanlar katlediliyor. Gazze'deki soykırım da her geçen gün artıyor. Kuzey Gazze denilen kesimde de insanların ablukaya alınıp susuz ve gıdasız bırakılarak ölüme terk edildiği herkesin malumudur. Bu anlamda dünya ülkelerinin, Müslüman ülkelerin, insanlığın ciddi anlamda adımlar atmadığı da hepimiz için malumdur. Bazı ufak tefek adımlar atılmaya çalışıldı ama engelleyici, caydırıcı bir statüye hiçbir zaman kavuşmadı. Türkiye'nin attığı adımlar da maalesef çok sönük bir noktada kaldı ve bu bütün İslam ülkeleri için de aynı şekilde söz konusu olan bir durum.” ifadelerini kullandı.
“Soykırıma iştirak eden çifte vatandaş Siyonistler ile ilgili hazırladığımız kanun teklifimiz aylardır Meclis’te bekletiliyor”
Siyonizm anlayışının bütün insanları tehdit ettiğini hatırlatan Demir, Türkiye'de yaşayan çifte vatandaş siyonistler ile ilgili Meclis’te aylardır bekletilen kanun teklifinin bir an önce Meclis gündemine alınıp yasalaştırılması çağrısında bulundu:
“Siyonizmin durdurulması anlamında herkese düşen ciddi sorumluluklar vardır. Biz HÜDA PAR olarak Türkiye'de soykırıma destek veren, soykırıma katılan ve Türkiye'de yaşayan çifte vatandaş olan siyonistler için attığımız bir adım söz konusudur. Yahudileri kastetmiyorum, siyonistleri kastediyorum. Türkiye'de yaşayan hem Türkiye vatandaşı hem israil vatandaşı olan ve israile gidip Filistin topraklarında kardeşlerimizi katledip soykırıma maruz bırakarak o insanlık suçuna iştirak ettikten sonra bir daha Türkiye döndükleri kamuoyunun malumudur.
Çifte vatandaş olan bu siyonistlerin Gazze'ye ya da Filistin'e gidip oradaki soykırıma katılarak kardeşlerimizin katledildiği süreçlere iştirak edip soykırımlara katıldıkları tespit edilmesi durumunda, bunların insanlık suçu kapsamında yargılanmaları, cezalandırılmaları, vatandaşlıklarının iptal edilmesi ve mal varlıklara el konulması gibi bir süreç işletilmesini öngören yasa teklifimiz bir yıldan fazladır Meclis’te bekletilmektedir. Bu anlamda kamuoyu ciddi bir baskı oluşturup bu yasa teklifini bir an önce Meclis’ten yasalaştırarak geçirmemiz çok ciddi bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu belki soykırıma engel olmaz ya da israili durdurmaya tek başına yeterli olan bir adım olmaz ama çok ciddi bir caydırıcılık oluşturacak. Türkiye'de yaşayan siyonistlerin katliama katılmasına engel olacak ve dünya çapında örneklik teşkil edecek hukuki bir adım haline gelecektir.”