Aile kurumunun yaşamış olduğu sorun ve sıkıntıların uzun bir süredir devam ettiğini dile getiren Aile Danışmanı Adnan Kalkan, aileyi ifsat etmek isteyenlerin bu durumu fırsat bilerek aileye zarar verdiklerini kaydetti.
Kalkan, ailenin çöküşünün toplumda medeniyetin çöküşü anlamına geldiğini söyledi.
Evlenirken eş seçim kriterlerinin önemine vurgu yapan Kalkan, eşler arasında psikolojik, sosyal, ekonomik yahut kültürel denklik olması gerektiğini ifade etti.
Huzurlu saadet dolu yuvaları hakkında İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Kalkan, aile içi istişarenin eşler arası ilişkilere olumlu yansıdığını belirterek, ailelerin haftada en az bir istişare günü belirmeleri tavsiyesinde bulundu.
"Kadın ve erkeğin itibarsızlaştırılmasıyla karşı karşıya kaldığını görüyoruz"
Aile kurumunun ve yapısının ifsat edici saldırılara maruz kaldığını söyleyen Kalkan, "Aile kurumu yaklaşık son iki yüz yıldır ciddi problemlerle, sorunlarla, saldırılarla ailenin, özellikle kadının ve erkeğin itibarsızlaştırılmasıyla karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Bu süreç içerisinde özellikle feminist duyguların ve feminist akımların ön plana çıkması ve birçok ülkede birçok kanunun, aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi örneğinde olduğu gibi imzalanması ve özellikle eşcinselliğin yani LGBT lobisinin son zamanlarda çok ciddi bir şekilde desteklenmesi sonucunda aileye büyük bir darbe vurulmuştur diyebiliriz." dedi.
"Aile hasar görürse medeniyet hasar görür"
Adnan Kalkan
Ailenin zarar görmesinin toplumun ve medeniyetin zarar görmesi anlamına geleceğine dikkat çeken Kalkan, "Son kırk yılda ciddi bir şekilde aileye zarar verildiği, aile kurumunun itibarsızlaştırıldığını görüyoruz. Aile bir medeniyet meselesidir. Aile desteklenirse medeniyet desteklenir, aile hasar görürse medeniyet hasar görür. Bunu bilen ifsat komitesi de ciddi bir şekilde toplumu ifsat etmek için önlerinde en büyük problem olarak aileyi, aile birliğini görüyor ve aileye zarar veriyor. Gerçekçi olmak gerekirse, geldiğimiz noktada bir nevi başarı elde ettiklerini maalesef görüyoruz. Çünkü son zamanlarda boşanma oranlarının ciddi manada arttığını, evlilik yaşının yükseldiğini, çocuk doğum oranının düştüğünü göz önünde bulundurduğumuzda bir medeniyet krizi söz konusu." diye konuştu.
"Evlenen taraflarda bir arada yaşayabilme potansiyelinin olması gerekiyor"
Aile olmanın önündeki engellerin aşılabilmesinin doğru eş ve doğru aileler kurarak mümkün olabileceğini kaydeden Kalkan, "Yıllardır aile danışmanlığı yapıyoruz. Aile danışmanlıklarımızda gördüğümüz vaka örneklerinde en önemli unsur aile saadetinin, evlilik prensiplerinin ve eş seçim kriterlerini oluşturmadan evlilikler gerçekleştirilmesi. Aile saadetini konuşacaksak burada en önemli unsur, daha evlenirken eş seçim kriterlerini sağlam oturtmaktır. Bir erkek evlenmeyi düşündüğü anda, 'bu hanımefendi kendisine iyi bir hanım, çocuğuna iyi bir anne olabilir mi?' Bir hanımefendi de, bir beyefendi için şunu diyecek: 'Bu beyefendi bana iyi bir koca, çocuğuma iyi bir baba olur mu?' Bunu düşünmemiz gerekiyor. Denklik var mı? Aranızda psikolojik, sosyal, ekonomik yahut kültürel denklik var mı? Bütün bunları göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Evlenirken fıtratın göz önünde bulundurulması ve birlikte bir arada yaşayabilme potansiyelinin olması gerekiyor. Nişanlılık döneminde 'mobilya ile evlenmeyin, eşinizle evlenin' diyoruz. Genele baktığımız zaman çok fazla alınacak verilecek ödemeler vesaireler gençliğin evlenirken boynunu büküyor ve karı koca arasındaki problemler daha buradan başlıyor. Yine nişanlılık döneminde ailelerin dengede durması, çok fazla müdahale etmemesi, yol göstermesi ama baskı altında tutmaması gerekiyor. Evlendikten sonra da özellikle aile içi iletişim seminerleri, kitapları ve konferansları yani kişinin kendisini yetiştirebileceği şeylerle ilgilenmesi gerekiyor." şeklinde konuştu.
"Aile kuruluş aşamasında fedakârlık en önemli unsurdur"
Bir aile kurulacaksa karşılıklı beklentilerin en aza indirilmesi tavsiyesinde bulunan Kalkan, "Karı-koca kendi arasındaki beklentilerini belirlemeli ve mümkün olduğu kadar en aza indirmelidir. Çünkü burada yüksek beklentiler karşılanamayacak şekilde olursa, bir soğuma, tartışma sonucunda yine boşanmaya doğru gitmek söz konusudur. Karşı tarafta her şeyle uyuşmak zorunda değiliz. Aile kurma aşamasında fedakârlık en önemli unsurdur. En önemli unsurlardan bir diğeri istişare. İstişarenin olmadığı aileler, bir süre sonra yıpranmaya sonrasında ayrılmaya daha sonra boşanmaya kadar gidebiliyor. Aile içi istişare bir sünnettir. Efendimiz (Aleyhissalatu vesselam) 'Şura edin, kuvvet bulun' yani 'istişare edin, kuvvet bulun' demiştir. Bu anlamda ailede istişare çok önemlidir. Aile istişarelerinin haftada en az bir kere yapılması ve hangi akşam, ne zaman olduğu bilinmesi gerekiyor. Hiçbir şekilde başka misafirlikler ve programların o güne alınmaması, o günü ailenin kendine ayırması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Ortak çalışmalar, hedefler ve mefkûreler oluşturabilirsek, aileyi güçlendiririz"
Aile içi ilişkilerde ortak yönlerin belirlenmesi ve bunlar üzerinden ailenin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Kalkan, "Anne-babanın çocuk doğmadan önce çocuk eğitimi ile alakalı kendini yetiştirmesi gerekiyor. Çünkü Efendimiz (Aleyhissalatu vesselam) bu konuda, 'Evleniniz, çoğalınız. Ben sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim' diyor. Yani evlilik akdi aslında Rabbimiz tarafından, 'kalplerin birbirine ısınacağı eşler yaratması' ayetine baktığımız zaman, evlilik ilahi kaynaklıdır. Allah'ın yönlendirmesiyle biz evleniyoruz. dolayısıyla Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bu nedenle bizi evliliğe yönlendiriyor. Evlilik konusunda manevi unsurlar, ortak hedefler, idealler ve gayeler çok önemli. Eşimle beraber ortak gayeler taşıyorsam, o dertle dertlenmeye başlıyorum, aynı bakış açısına hemen hemen geliyorum. Kur'an ve sünnet kaynaklarıyla beslendiğimiz takdirde, aynı bakış açısı ortaya çıkacağından dolayı bu süreçte de ailenin kuvvetlenmesi, ailenin bilinçlenmesi, sağlamlaşması söz konusudur. O zaman ailede ortak çalışmalar, hedefler, gayeler ve ortak mefkûreler oluşturabilirsek, ciddi bir şekilde aileyi güçlendiririz. Aile güçlenirse medeniyet güçlendirilir. Dolayısıyla bu anlamda çiftlerin kendini yetiştirmesi gerekiyor." sözlerini kaydetti.
"Ailenin bir nesil yetiştirme gayesi olmalı"
Aile fertlerinin birbirleriyle kaliteli zaman geçirmeleri gerektiğini vurgulayan Kalkan, "Etkili zaman dediğimiz bir kavram söz konusu. Çiftlerin birbirine etkili zaman ayırması gerekiyor. Bir dolmuşla bir gölün kenarına veya bir ormanlık alana gidip göl kenarında müspet şartlarda piknik yapmak da söz konusudur. Akşam eve geldiğinde hep beraber bir yemek yemek ya da bir mısır patlatıp o şekilde yemek de söz konusudur, bu aile birliğini sağlar. Bir diğer unsur ise seccade birliğinin olması gerekiyor. Bir ailede eğer manevi ibadetler yapılıyorsa aidiyet kavramını artırıyor. Aidiyet kavramı ailede kazandırılırsa bununla beraber topluma da kazandırılır. Aynı zamanda ailede aidiyeti olmayan bir insanın, toplumda aidiyeti olmaz. Aidiyeti olmayan bir insan ise tehlikeli insandır. Birey kavramı bu anlamda tehlikeli bir kavramdır. Şahsiyet kavramını inşa etmemiz gerekiyor. Şahsiyet kavramıysa ailede inşa edilir. Bu minvalde baktığımız zaman ailenin bir nesil yetiştirme gayesi olması gerekiyor ve bunu da ortak ve ilmi bakış açısıyla yapması gerekiyor. Bir anne-baba, kendi sorumluluklarını yerine getirirken aynı zamanda çocuklarına rol model olduğunu bilmesi gerekiyor. 'Bu aileyi ben aynı zamanda cennete taşıyacağım' düşüncesi olması gerekiyor. Bu olduğu takdirde dünyevi birçok şey bu aileyi olumsuz yönden etkileyemeyecektir." şeklinde konuştu.
"Hediyeleşmek, aynı zamanda birbirine karşı tevazu göstermekte gerekiyor"
Karı-koca arasında muhabbeti arttıracak vesilelerin kullanılması gerektiğine vurgu yapan Kalkan, sözlerine şöyle devam etti:
"Hediyeleşmek, aynı zamanda birbirine karşı tevazu göstermekte gerekiyor. Erkekler görsel, kadınlar işitsel olduğu için bir erkek karısını güzel görmek ister, bir kadın da kocasından güzel sözler duymak ister. Onun için kadın güzel görünecek erkeğine, erkek güzel söyleyecek hanımına. Hiçbir kadın, sizin hanımınız kadar saygıyı sevgiyi ve muhabbeti hak etmez. En çok hak eden kişi sizin eşinizdir çünkü sizin çocuklarınızı yetiştiriyor, sizi seviyor, ihtiyaçlarınızı gideriyor. Aynı şey tabii ki erkek için de geçerlidir. Bu yüzden birbirimize nezaketimizi ön planda tutacağız, 'Bir çay getir' demekle bir 'çay getirebilir misin?' demek arasında bir fark vardır. 'Ben' dil ile 'Sen' dil' arasında büyük bir fark vardır."
"Aileyi güçlendirmeliyiz ki toplum güçlü kalsın"
Ebeveynlerin yaşadıkları sorunlara karşı birbirlerini yıpratmamaları, mutlaka tecrübe sahibi insanlara veya uzmanlara danışılması gerektiğini ifade eden Kalkan, son olarak şunları kaydetti:
"Not olarak düşmem gerekirse aslında boşanmaların belki de yüzde 90'ı, bir aile danışmanı olarak söylüyorum, boşanılmaması gerektiği halde boşanılıyor. Karı-koca olmayı öğrenilemiyor, kriz yönetimini sağlayamıyor ve sağlayamadığından dolayı da boşanılıyor. Eğer ayrı problemler söz konusuysa, başlangıcında bir aile terapistine gitmekte fayda vardır. Hatta kendi ailesinde adaletine güvendiği kişilere gitmesi gerekiyor. Onlar halledemediği takdirde, bir aile terapistine gitmesi gerekiyor. Evlenirken nasıl medeni bir şekilde evleniyorsak boşanırken de çocukları da kendinizi de yıpratmadan başka yol kalmamışsa medeni bir şekilde ve Allah'ın sevmediği tek helal olan boşanmayı sağlaması gerekiyor. Ama unutmamalısınız ki 'Aileyi güçlendirmeliyiz ki toplum güçlü kalsın' diyoruz." (İLKHA)