Görüşmeler bir sonuca ulaşamayacak gibi görünüyor.
Tarafların durumunu tahlil etmeye çalıştığımızda mevcut şartlarda bir ateşkes sağlanması ihtimal dahilinde değil.
Neredeyse masaya oturanların tümü daha başta tarafları ve olayı tanımlarken adil davranmıyor.
Israrlı bir şekilde “israil ve HAMAS” isimlerinin beraber zikredilmesinin altında kesinlikle kötü niyet var.
Bir tarafta farklı direniş gruplarından Filistinliler var, diğer tarafta Yahudiler, destekçileri ve paralı askerler var.
Bir tarafta uluslararası tüm kurumlarca tescillendiği gibi işgalci bir terör yapılanması var, diğer tarafta işgale karşı direnen ve bu arada soykırım, sürgün ve vahşi cinayetlere maruz kalan bir halk var.
İşgali, vahşi cinayetleri, bir hak olarak gören insan kılıklı Siyonist çetelere her türlü lojistik destek sağlanırken, ilhak kararları ve uygulamaları küçük kınamalarla geçiştirilirken, öte tarafta işgale karşı direnenlere bırakın silah desteğini gıda ve içecek temin edilmesine bile engel olunurken nasıl bir anlaşma olsun ki!...
Konuyu toparlamaya çalışalım…
Amerikan başkanı Biden, Haziran ayı başında 3 aşamalı bir ateşkes planı önerdi ve öneri BMGK’da da olumlu karşılandı.
HAMAS, ABD Başkanı açıkladığı "kalıcı ateşkes, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden çekilmesi, yeniden inşa ve esir değişimiyle" ilgili önerilerine olumlu baktıklarını duyurdu.
Soykırımın ve insani felaketin durması ihtimalinden dolayı birçok kimse umutlu konuşmaya başladı.
İşgalci terör rejiminde ise istihbarat ve askeri çevreler planı olumlu bulduklarını açıklarken, terörist kabinede çok farklı sesler yükseldi.
netanyahu, kabinesinin içindeki yeterince kana doymamış vahşi yamyamlar tarafından anlaşmayı kabul etmesi halinde hükümetin bozulması ile tehdit edildi. Zaten kendisi de bir anlaşma taraftarı değildi; ama yapılan açıklamalarla ellini bu konuda güçlendirdi.
Müzakere masasında toplantılar gerçekleşti, Amerika’dan askeri, siyasi ve istihbarat yetkilileri Tel Aviv’e gidip geldi.
netanyahu, hiçbir zaman ateşkes yapılmasına yönelik bir açıklamada bulunmadı.
Terörist teröristliğini yaptı ve müzakere yaptıkları muhataplarının liderini bir terör eylemi ile şehid etti. Hem de başka bir ülkenin egemenliğini ihlal ederek…
İran’dan gelen tehdit mesajları bu kez hem terör rejimini hem de destekçilerini tedirgin etti.
Yine ateşkes dile getirilince, İran tarafından “Gazze’de bir ateşkes sağlanması durumunda” hazırlıkları yapılan saldırıdan vazgeçileceğine dair açıklamalar geldi.
Soykırım destekçileri, barış güvercini pozuna bürünen terörist yardakçıları, işbirlikçiler yine “acil ateşkes” dediler hep beraber. Çünkü teröristin varlığı tehdit altındaydı.
HAMAS, Biden’in ateşkes taslağını onayladığını bir kez daha açıkladı; ama teröristin kayığına binmiş olan Biden kendi sözünün arkasında duramadı ve teröristin isteği doğrultusunda “taslağı revize etmeye” kalkıştı.
Adam olmayı başaramayan, sözünde duramayan Biden, utanmadan Biden, “HAMAS'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes için İsrail ile önerilen anlaşmadan ‘geri adım attığını” iddia etti.
Nitekim netanyahu, hemen Biden’den sonra yaptığı açıklamada “israilin Gazze Şeridi'ndeki Netzarim ve Philadelphia koridorlarından çekilmeyeceğini” söyleyerek ilk anlaşmayı kabul etmediğini açıkça söyledi.
Teröristin kayığına binmiş olan kişiliğini ve insanlığını bir tarafa bırakmış “ateşkes korosu”ndan ne terörist netanyahunun ilkesiz soykırımcılığına ne de Biden’in netanyahu karşısında suç işlemiş ısırgan yaratıklar gibi sinip “sahibinin ağzına bakmasına” yönelik bir eleştiri ifadesi gelmedi.
Böylece şu gerçek bir kez daha itiraz edilemeyecek şekilde ortaya çıktı:
Soykırımcı teröristler güçten başka hiçbir şeyden anlamazlar.