Kuruluşundan fikri alt yapısına, örgüt içi infazlarından tek adamlığa, sayısız katliamlarından kaos üreten mantığına tüm yönleriyle işte kanlı tarihiyle PKK gerçeği.
1. PKK'nin Kuruluşu ve İlk Yıllar (1978-1980)
PKK'nin katliam dolu tarihi, Türkiye'nin siyasi ve toplumsal yapısında önemli bir yer tutmaktadır. PKK'nin kuruluşunun 1978 yılında gerçekleştiği kabul edilmektedir. Özellikle bu dönem siyasi taleplerin yükseldiği bir süreçtir.
PKK, 27 Kasım 1978'de Abdullah Öcalan ve 21 arkadaşı tarafından kuruldu. Bu grup, önceki yıllarda marjinal sol görüşler etrafında toplanmış olan bir dizi marjinalin birleşmesiyle kurulmuştur. Kuruluşun temel amacı, Kürt halkının ulusal özgürlüğünü sağlamak(!) ve sosyalist bir toplum inşa etmekti. Bu dönemde, PKK'nin ideolojik çerçevesi Marxizm-Leninizm ekseninde şekillendi. İlk yıllarda, PKK'nin faaliyetleri sınırlıydı; propagandaya yönelik çalışmalara odaklanıldı. Ancak, bu dönemde kurucular kurulu üyeleri arasında fikir ayrışması başladı. Öyle bir hal aldı ki PKK'yi kuran 22 isimden 13'ü örgüt tarafından hain ilan edildi. Kimini PKK infaz ederken kimi PKK'nin henüz işin başındayken çizgi değiştirmesini kabullenmeyip kendi sonunu getirdi. Kurucular kurulu üyesi Mazlum Doğan kendini asarken Hayri Durmuş Diyarbakır Cezaevinde açlık grevinde öldü.
Kurucularının yüzde 60'ı hain ilan edilen kurucular kurulu üyelerinden şu anda sadece Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Öcalan kalmıştır.
PKK, kuruluşunun ilk yıllarında ve sonrasında farklı ses çıkaran kurucular kurulu üyesi de olsa "hain" ilan edilecek ve "infaz" emri verilecekti. Öyle ki, PKK iç infazları artık örgütün bir stratejisi haline geldi. PKK şimdiye kadar en az 15 bin üyesini iç infazla "hain" diyerek infaz etti. Bu yönüyle PKK, dünyada en fazla iç infaz yapan örgütlerden biri haline geldi.
PKK, bu iç infazları kendi kitlesine meşru göstermek için fikirsel bir altyapı arayışına girdi. Normalde kurucular kurulu üyelerinin çoğunun fikri altyapısı birbirinden farklı olmasına rağmen bu iç infazların meşrulaştırılması için Marksist-Leninist düşünce benimsendi. Bu düşünceye göre "toplumun selameti için bireylerden vazgeçilebilir" Böyle olunca tabana verilecek tek bir cevap birçok sorunun cevabı olacaktı. Hiç kuşkusuz bu cevap PKK için sihirli bir söz haline gelmiş "hain" cevabıdır. Bu sihirli sözcük örgütün ana propagandası haline gelecek ve örgüt her sıkışıklıkta bu sihirli sözcük ile kitlesinden gelecek tepkileri yatıştıracaktı.
Bu dönemde PKK'nin ideolojik söylemi de değişime uğradı. Sadece Kürt ulusal kimliği üzerinden değil, aynı zamanda sosyalist ve anti-emperyalist(!) bir perspektifle de kendini ifade etmeye başladı. Hiç şüphesiz bu ideolojik söylemin değişime uğramasının en temel sebebi örgütün yurt dışına açılmak istemesidir.
Marksist-Leninist düşünce ile doğu bloğunun desteği hedeflenirken sosyalist ve anti-emperyalist düşünce ile batı bloğu hedeflenmiştir. Düşünsel anlamda kendi içinde yeni bir jargon çıkaran örgütün propagandası yurt içinde etkili olmaya başlarken yurtdışında çok ilgi çekici olmadı. Zira benzer düşüncelere sahip örgütler Türkiye dışında istenilmediği kadar vardı.
PKK, bu sıkışmışlıktan kurtulmanın çarelerini ararken 1980 darbesi, PKK için tam bir fırsata döndü. 12 Eylül 1980 darbesi ile beraber PKK, yurtdışı desteklerini çekmek için yeni bir süreç başlatacak. Kürt halkının özgürlüğü kazanma adına çıkmış olduğu yolda yeni bir değişim sürecini devreye sokacak ve kendini kullanışlı bir aparat haline getirmenin ilk adımlarını atmaya başlayacak.
Devam edecek…