Peygamberler ve sahabeler şehri Diyarbakır'ın, Mekke'nin
fethinden 10 yıl sonra 27 Mayıs 639 yılında İslam orduları tarafından
fethedilmesinin ve İslam topraklarına katılmasının 1383'üncü yıldönümü idrak
ediliyor.
İslam ordularının Diyarbakır surları önüne geldikleri gün,
tarihin en ak sayfalarından bir sayfadır. Diyarbakır, o sayfayla sahabeler
şehri olmuş ve bir iman kalesi hâline gelmiştir. O sayfa, Mekke'nin fethi kadar
temizdir.
Fetih aşamaları
Halife Hazreti Ömer Diyarbakır fethi, görevini İyâz bin
Ganm'e verdi. İyâz, 8 bin kişilik bir kuvvetle harekete geçti. Ordusunda bine
yakın sahabe vardı. Kuşatma uzun sürdü. Bütün saldırılar, şehri baştanbaşa
kuşatan surlar karşısında neticesiz kalıyordu. Müslümanlar, 5 ay kadar bu kale
duvarları dibinde beklemeye katlandılar. Bu arada İyâz, Hakem b. Hişam'ı bir
miktar kuvvetle Meyafarkin'e (Silvan) göndererek orayı fethetti.
Nihayet, Halid b. Velid sur dibine sık sık yaptığı
keşiflerden birinde surun doğu yönünde, sur duvarlarında gördüğü gizli bir su
deliğini genişleterek oradan içeri girileceğini tespit etti.
Halid b. Velid, bir gece yüz kadar iyi savaşan ve çoğu
sahabeden oluşan askerleri alarak bu delikten içeri girdi. Bu yere yakın
bulunan ve şehrin fethinden sonra Fetih Kapısı ismini alan kapıyı açarak İslam
ordularının şehre girişini sağladılar. Kapıyı açmak için nöbetçilerle yapılan
savaşta en az 25 sahabenin şehid olduğu anlaşılmaktadır. Bu şehidler, hâlen
İçkale Hazreti Süleyman Camisi bitişiğindeki meşhedde Süleyman b. Halid (b.
Velid) ile birlikte defnedildiler.
Fetihten sonra halkın
çoğunluğu kendi rızasıyla Müslüman oldu
Diyarbakır fethedildikten sonra halkın silahları toplatıldı.
Kendilerine iyi muamele edildi. İslam dinine zorlanmadılar. Buna rağmen halkın
büyük bir kısmı kendi rızasıyla İslam'ı kabul etti.
İslam tarihinde, emellerine hizmet edecek kara lekeler
bulamayanlar, "Diyarbakır'ın Fethi, bir işgaldir, binlerce Kürdün
öldürüldüğü bir katliamdır, bir esaretin başlangıcıdır, Kürtler zorla Müslüman
olmuşlardır" asılsız iddialarını sürdürerek aslında İslam'a olan
düşmanlıklarını da gizleme ihtiyacını da duymuyorlar.
Diyarbakır'ın fethi
işgal değil, Bizans işgalinden kurtuluştur
İslam orduları, Diyarbakır önlerine geldiğinde Diyarbakır
Bizans işgali altındadır. Dolayısıyla Diyarbakır'ın fethi bir işgal değil,
Bizans işgalinden kurtuluştur. Şehirdeki esir halkın; küfrün karanlığından
İslam'ın aydınlığına, züllümden, adalete kavuşmasıdır. Diyarbakır önlerinde
büyük bir savaş yaşanmamıştır.
İslam, olsa olsa, Kürtleri Allah'ın dininden alıkoyan
cahiliyenin Kürtler içindeki damarlarıyla savaşmıştır. Kürtler, cahiliye
mevzilerine oturmuş da kendilerini İslam nurundan uzak tutmak için
savaşmışlarsa Müslümanların onlara karşı savaşma hakkı vardır. Nitekim İslam
orduları, cahiliyenin Arapça konuşan temsilcilerinden binlercesini öldürmüş,
Yahudilerden yüzlercesini, Hıristiyan Bizans ve Mecusi İranlılardan on binleri
tarihten silmiştir. İslam tarihleri, bunu asla gizlememiş, aksine her savaşta
öldürülen düşman askerlerinin sayısını, yaralı ve esirleriyle birlikte bir bir
vermiştir.
Kürtlerle ilgili böyle bir kayıt kesinlikle söz konusu
değildir. Geniş anlamda bir Kürt cephesi açılmamıştır. Çünkü o dönemde
Kürtlerin bağımsız olmak bir yana, özerk bir yapıları bile yoktur. Dolayısıyla
Kürtler öldürülmüşlerse Bizans ve Sasani orduları içinde bir Bizans ve Sasani
askeri olarak öldürülmüşlerdir. Ki bu noktada da büyük bir kayıt yoktur. Aksine
Kürtlerin yaşadığı coğrafyayla ilgili savaşlar, olabildiğince kısa
geçilmektedir.
Fetih ile Diyarbakır
halkı saadet yolunu buldu
27 sahabenin şehit olduğu bir çatışmadan sonra Allah, 27
Mayıs 639'da Diyarbakır'ı İslam fethiyle şereflendirmiş ve o gün peygamberlerin
mirası Diyarbakır, sahabelere devrolunmuştur. Diyarbakır, adaletle tanışmış,
Diyarbakır surları tekbirlerle, ezanlarla ihya olmuş. Diyarbakır halkı, iman
şerefine ermiş, saadetin yolunu bulmuş.
Mekke ve Medine'den sonra sahabenin medfun olduğu yer
Diyarbakır'dır. Şehrin fethi sırasındaki ilk çatışmalarda şehid olup Hazreti
Süleyman Camii civarında medfun olan 27 sahabe ismi ise şöyle: Süleyman b.
Hâlid b. Velid (ra), Rıdvan (r.a.), Mes'ûd (r.a.), Beşir (r.a.), Hamza (r.a.),
Amr (r.a.), Şu'be (r.a.), Sâbit (r.a.), Zeyd (r.a.), Zeyd (r.a.), Halid (r.a.),
Halid (r.a.), Nu'mân (r.a.), Muhammed (r.a.), Muhammed (r.a.), Abdullah (r.a.),
Abdullah, Abdullah (r.a.), Hasan (r.a.), Hasan (r.a.), Ka'b-i Zişan (r.a.),
Fudayl (r.a.), Mâlik (r.a.), Fahr (r.a.), Ebu'l-Hamd (r.a.), Ebu Nasr (r.a.),
Muğire. (r.a.)