Euro

37,1101

Dolar

34,2449

Altın

3.013,33

  • Ekleme: 27.08.2024 10:16 Güncelleme: 27.08.2024 10:16

BATAKLIK DÖNEMİ!

Medeniyet tasavvurunun kalmadığı, ideolojilerin iflas ettiği, insanlığın ayaklar altına alındığı, tek dişi kalmış canavar çağında yaşıyoruz. Buna "Bataklık Dönemi" dersek daha iyi olur sanırım.

Toplumumuzu ayakta tutan birçok unsurun giderek yok olduğu bir dönemden geçiyoruz. Batının dayatmış olduğu toplum modeline doğru adım adım ilerliyoruz. Bu ilerleyişimiz ne yazık ki hayra alamet değil!

Batı, İslam coğrafyasını 54 parçaya ayırarak bazı yerleri ise devletsiz bırakarak adeta büyük bir fitne kazanı kaynattığı günden bu yana huzur yüzü göremedik. Cetvelle sınırlarımızı çizen batı; ulusalcılık, ırkçılık, faşizm, sosyalizm, komünizm, liberalizm, kapitalizm, kraliyet modellerini dayattı. Batı dayattığı bataklığını bizlere cennet bahçesi gibi sundu. Bu yalancı cennet bahçesi adeta şeytanın Adem ve Havva'ya sunmuş olduğu yasaklı meyveyle donatılmış. Batının yalancı cennet bahçesi bir bataklık gibi içine gireni boğazına kadar daldırıyor. Devletler ve toplumlar batının bataklığında batıkça batırıyor. Günün sonunda olan Müslüman halklara oluyor.

Batının yalancı cennetine yani bataklığına girdiğimiz günden beri hiçbir ilerleme kat edemedik ve muasır medeniyetlere ulaşamadık.

Meydana getirmiş olduğu suni sorun ve iç karışıklıklardan kurtulmak için sorunlarımızı kendi aramızda çözmek yerine, batının vicdansızlık ve merhametsizliğinden medet umduk. Sorunlarımızın çözümü için batıyı kendi başımıza hakem, hakim, bey, paşa tayin ettik.

Tüm bu gelişmelerle batıya daha fazla bağımlı hale geldik. Asrımızın afyonu olan batı dayatmacılığı ve ideolojileri İslam ümmetini uyuşturdu. Bu uyuşukluk; tembellik ve geri kalmışlığımıza neden oldu. Battıkça kendimizi tek dişi kalmış canavarın ağzına yem olarak bırakıverdik.

Parçala, böl, yut politikalarıyla yok olmaya mahkum bir toplum haline getirildik.  Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavarın ağzında, neleri kaybetmedik ki. En başta inancımızı kaybettik, sonra insanlığımızı, değerlerimizi, kültürümüzü, maddi ve manevi zenginliklerimizi kaybettik. İnancından dolayı prangaya tutulmuş kitleler, uyuşturucuya müptela olmuş gençler ve çocuklar, parçalanan yuvalar, fakirlik fukaralık ve bir türlü çözüme kavuşamayan kronik sorunlarımız artıkça arttı.

Bizleri parçalara bölen, böldükçe istediği gibi yutan batıyı kurtarıcı olarak gördük. Tek dişi kalmış canavarın ağzında yem olmaya hazır toplum haline geldik. Adeta celladına aşık bir mahkum misali, batı hayranlığı en dip çukurlarda gezindirerek toplumları manipüle etmekte, denizde yüzen yılana sarılır misali kurtarıcı görülmekte.

Kültürel dejenerasyon, teknolojik gelişmelerin dayattığı yaşam şekli, görsel, işitsel, zihinsel ve fikirsel zehirlenme, bireyselcilik, bencillik, ötekileştirme ve şeytanlaştırma yolunda ilerledikçe batıyoruz. Battıkça bir kurtarıcı arıyoruz.

Post-modern dönemin işgalleri modern dönemdeki gibi toprak işgalleri ile olmuyor artık. Toplumlar sinema, sanat, tiyatro, spor etkinlikleri, moda ve tasarım yoluyla şekillendiriliyor. Konserler, etkinlikler, gösterimler, defileler, yarışmalar adı altında Avrupai yaşam tarzı dayatılıyor. Zihinler geçmişlerine karşı yabancı hatta düşman olarak yetiştiriliyor.

Ekonomi kadar ahlakın çöktüğü bir dönemi yaşıyoruz. Bu yaşadığımız döneme bataklık dönemi demek çok abartılı olmayacaktır sanırım! Avrupa'nın dayattığı gibi insana ve hayata bakıyoruz.

İnsan insanın kurdudur, doğal seleksiyon, türlerin yok edilmesi, toplumsal çatışma, güçlünün zayıfı ezmesi, güçlünün haklı olması, istilacılık, faiz, kumar, içki, ahlaki yozlaşma, siyasi ahlaksızlık, hedefe giden her yolun meşru olması… Daha sayamayacağım birçok kötü hasleti batıdan hemen alıveriyoruz. Tek dişi kalmış bu canavarda şeytanı sevindirecek ne ararsan var. Tüm bu olumsuzluklarla birlikte okutulan kitaplar ve eğitim sistemimizin marifetiyle bir Avrupalı gibi hayata bakıyoruz.

Teknolojik hamle ve ilerleme yolunda hep gerilerdeyiz. Niçin gerilerdeyiz diye kendimizi sorguladık mı? Sorgulamadık sanırım, şimdiye kadar sorgulasaydık biz bu halde olmazdık.

Çünkü biz, batının otomotiv, bilgisayar üretimi, yazılım ve teknolojik üretimini yapabilecek bilgiyi takip etmiyoruz. Biz batının moda, tasarım, sanat, spor, eğlence, yeme, içme, gezme, tozma ve kültürel kodlarını takip ediyoruz. O yüzden hiç ilerleyemiyoruz.

Ekonomi, sağlık, eğitim, aile, kültür, ahlak, maneviyat, adalet, kalkınma, değerlerin korunması ve yaşatılması için ne durumdayız. Toplumsal sorunlarımızın çözümü için bir arpa boyu ilerleme kat edebilmiş miyiz?

Ütopyalarımızı, ideolojilerimizi ve batının dayatmış olduğumuz toplum modelini bir kenara bırakalım. Toplumsal sorunlarımıza sosyolojik değerlerimizle ne kadar çözüm üretebiliyoruz.

Toplumsal hayatın olduğu her yerde mutlaka sorunlar olur. Sorunların olmadığı bir toplumu hayal etmek ütopik bir yaklaşım olacaktır.

Sorunlara çözüm üretirken ideolojik gözlükleri çıkararak bakmak lazım. Bakarken görmek lazım. Görürken dokunmak lazım. Toplumu ve insanı anlamak, sadece masa başı toplum mühendisliği yapan siyasetçilerin vicdanına kalmışsa vah halimize.

Yazarın Diğer Yazıları
Günün Yazıları

Çerez Politikası

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "çerez politikasını" inceleyebilirsiniz.