Gündüz, akran zorbalığını, "Bir öğrenci veya birkaç öğrencinin fiziksel, sosyal veya zihinsel olarak zayıf başka öğrencilere yönelik her türlü saldırgan davranış" olarak tanımladı.
Zorbalığın genellikle ilkokulun son dönemleri ve ortaokul yıllarında daha yoğun görüldüğünü belirten Gündüz, öğretmenlerin ve ailelerin bu konuda çocukları için destekleyici bir ortam sağlamaları gerektiğini vurguladı.
"Çocukların kendilerini rahat ifade edebileceği bir tutum sergilemeli"
Ortaokul yıllarında fiziksel zorbalığın daha fazla görüldüğüne dikkat çeken Gündüz, "Rehber öğretmenlerimiz, anne ve babalar bu konuda çocukların kendilerini rahat ifade edebileceği bir tutum içine girmeleri gerekiyor. Çünkü çoğu zaman zorbalığa maruz kalan öğrenci, sosyal kabul görebilmek için bunu anlatmakta problem yaşayabiliyor ve bu zamanla öğrencinin kritik gelişim dönemlerinde olumsuz bir takım davranışların ortaya çıkabilmesine sebep veriyor." dedi.
"En fazla yaygın olarak görülen siber zorbalıktır"
Akran zorbalığın farklı türleri olduğunu ifade eden Gündüz, "Ortaokullardaki akran zorbalığı genelde fiziksel ağırlıklıdır. Çünkü akran zorbalığın türleri vardır. Bunlar: fiziksel, sosyal, sözel ve son yıllarda yaygınlaşan siber zorbalık dediğimiz bir zorbalık türü daha meydana geldi. Hatta son yıllarda belki de en fazla yaygın olarak görülen siber zorbalıktır. Bunlar ilkokulların son dönemi, ortaokul ve lisenin ilk yılarına yaygın olan fiziksel zorbalık genelde direk fiziki müdahaleyle gerçekleşen, itip, kakma, saç çekme ve tokat atma gibi şekilde kendini gösteriyor." diye konuştu.
"Sözlü ve sosyal zorbalık ise daha çok alay etmek, lakap takmak ve dışlamak gibi şekillerde kendini gösterir" diyen Gündüz, "Siber zorbalık türü ise teknolojinin gelişmesi ve sosyal medyanın hızla kullanılmaya başlanmasıyla beraber daha çok sosyal medya üzerinde uygunsuz içerik paylaşımı, haberi olmadan fotoğrafın paylaşılması veya zorbalığa maruz kalan öğrenciler hakkında olumsuz yorumların yapılması da son dönemlerde bayağı yaygınlaşmış durumdadır." ifadelerini kullandı.
"Anne ve babalar çocuklarının okulda ne yapıp ettiğini bilmelidir"
Zorbalıkla mücadelede anne-babalar ve öğretmenlere büyük sorumluluk düştüğünü belirten Gündüz, şöyle devam etti:
"Bu durumda anne, babalar ve öğretmenler ne yapabilir? Öyle ortamlar oluşturmalıyız ki öğrenci veya anne, baba gözünden evlat, kendini çok rahat bir şekilde ifade edebilmeli ve sorununu dile getirebilmelidir. Çünkü çocuk sosyal zorbalığa maruz kaldığı zaman toplumda ve arkadaşları arasında kabul görebilmek için çoğu zaman sineye çekebiliyor ve görmezden gelebiliyor. O yüzden öğretmenler sık sık sosyal ölçeklerle dışlanmış öğrencileri tespit etmeli ve bunların üzerine yoğunlaşmalıdır. Anne ve babalar ise çocuklarını günlük olarak okulda ne yaptığı ne ettiği ile bilgili bilgi sahibi olmalıdır."
"Erkek öğrencilerde fiziksel zorbalık yaygındır"
Fiziksel zorbalığın erkek öğrencilerde daha yaygın olduğunu, kız öğrencilerde ise sözel ve sosyal zorbalık türlerinin daha fazla görüldüğünü belirten Gündüz, "Fiziksel zorbalık genelde erkek öğrencilerde daha yaygındır. Kız öğrencilerde ise daha çok sözel ve sosyal zorbalık türü yaygındır." dedi.
Ülkede zorbalık oranının dünya ortalamasına göre daha düşük seviyelerde olduğunu kaydeden Gündüz, Türkiye'deki zorbalık oranının yüzde 6 ile yüzde 51 arasında değiştiğini söyledi.
"Karşılaştığımız zorba davranışları rehberlik servisine bildirmeli ve bunun üzerine şiddetle durmalıyız"
Ancak zorbalığın önlenmesi için hem eğitimcilerin hem de ailelerin birlikte hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Gündüz, şunları söyledi:
"Zorbalığı gördüğümüz yerde sonlandırmaya çalışmalıyız. Gerekirse hem zorbalığa maruz kalan hem de zorbalık yapan öğrencilerin aileleriyle görüşülmeli ve bunların olumsuzlukları üzerinde ciddi görüşmeler yapmalıyız. Öğretmen olarak okullarda karşılaştığımız bu zorba davranışları rehberlik servisine bildirmeli ve bunun üzerine şiddetle durmalıyız. Çünkü zorbalığın sonuçları gerçekten belki de tahmin ettiğimizden çok daha fazla olabilmekle beraber yaş büyükçe fiziksel zorbalık her ne kadar azalsa da hem sözel hem sosyal zorbalıkların etkileri uzun süre ve yaşam boyu sürebilmektedir."