Gelin, kendi gerçekliğimizle yüzleşelim ve bir yerde karar kılalım…

Onlar Türk idiyseler, bunlar nedir?

Bunlar Türk ise, onlar ne idi?

Dün inkâr politikaları ve bugün kabuk değiştirmiş inkâr politikalarıyla birlikte mülteci düşmanlığı...

Din, töre, tarih, vefa, dostluk ve insanlık nedir bilmedikleri gibi, üstüne üstlük hepsine düşmandırlar. Dahası, nice yemin Billahlarla inandıklarını söyledikleri Allah’a bile yalan söylüyorlar!

Evveliyatı rejimin inkâr politikalarına dayanan ırkçılığın ülkemizi ve bizi nereye götürdüğünü kavrayabiliyor muyuz?

Neden hala kim, ne ve hangi güç bu milleti, hem de kısa denebilecek bir zaman içinde bu kadar iğfal edebilmiştir diye sormuyor ve sorgulamıyoruz? Ve ne oldu ki, bir döneme insanlığı ile damga vurmuş olan Türkler, şimdi de insanlığa karşı savaşıyor?

Örneğin, Osmanlı Çağı’nda birbirinden farklı onlarca milleti, onlarca dini, onlarca dili, onca rengi ve yüzlerce mezhebi, meşrebi ve şiveyi bir arada ve hem de yüzlerce yıl boyunca barış ve güven içinde yaşatmak suretiyle, insanlığa armağan edenler Türk idiyseler, Cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar tam yüzyıldır töre, din, vefa, kardeşlik, insanlık ve kısaca iyilik adına ne varsa hepsini ayaklarının altına alıp, sadece ve sadece insanı insanlıktan çıkaran ırkçılığı yüceltenler nedir?

Devam edelim…

Zaman zaman şahit olduğumuz ırkçı sahnelerden hareketle kınadığımız Avrupa’daki ırkçı eylemlerin hepsini toplasak bile, Türkiye’deki ırkçı eylemlerin yarısı edebilir mi acaba?

Peki, kimdir ve nedir bunları yapanlar? Ne diyeceğiz bunların adına?

Yani önceki Türk idiyse, şimdiki nedir? Veya biri Müslüman Türk ise, diğeri nasıl bir Türk’tür?

Bir toplum nasıl olur da her gün defalarca “Allahu Ekber” diyerek adını yücelttiği tanrısına, eylemleriyle isyan eder?

Her gün onlarca kez, “yalnız sana tapar ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil!” diye Allah’a dua edenler Müslüman Türkler ise, inkâr politikalarının mimarları ve dahi Allah’ın ayetlerine karşı savaşanlar kimdir, nedir?

Ya kendilerine sığınanların ve kendilerinden eman dileyenlerin canlarına, mallarına ve ırzlarına kast edenlere ne diyeceğiz?

Yani bunlar Türk mü değil? Veya Türk de, Müslüman mı değil? Yahut dün Türk ve Müslüman idiler, ama bugün Türk olsalar da artık Müslüman mı değiller?

İyisi mi, bu kafa karışıklığını gidermemize ve bu zilletten çıkmamıza belki yardımcı olurlar diye bir de Allah’a inandıklarını söyleyen ve her gün onlarca kez, “yalnız sana tapar ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil!” diye Allah’a söz verip niyazlarda bulunan yöneticilerimize, akillerimize, âlimlerimize ve imamlarımıza yöneltelim sorumuzu:

Çözümünüz nedir?

Mesela siz yöneticiler… Dilinizden düşürmediğiniz, “devlet ebet müddet” hedefinizi adalet ile mi gerçekleştireceksiniz, yoksa Allah’ın ayetlerine karşı savaşta direterek ve size sığınanlara zulme devam ederek mi?

Hamas, İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik siyonist saldırıyı kınadı Hamas, İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik siyonist saldırıyı kınadı

Öyleyse gelin, hayatlarını birbirileriyle barış ve karşılıklı güven içinde geçiren ve hayatlarına kast edenlere karşı da aynı inançla direnip şehit olan atalarımız gibi biz de zulme ve zalimlere karşı adaletin bayraktarı olalım ve Türkiye’den başlayarak dünyayı esenlik yurduna dönüştürmenin mücadelesini verelim… Doğruhaber Gazetesi - Dr. Bekir Tank