Sağlık

Sarkopeni hastalığı yaşlılarda hayati riske yol açabilir

Prof. Dr. Mehtap Kaçar, sarkopeni (yaşa bağlı kas kaybı) hastalığının yetişkinlerin yaklaşık yüzde 50'sini etkilediğini bildirdi.

Yaşlanma, vücutta birçok değişikliğe yol açıyor. Yaş aldıkça ilk kaybedilen dokunun iskelet kası olduğunu belirten uzmanlar, özellikle boğaz ve yutak kaslarında yaşanan zayıflığın kişiyi ölüme dahi götürebileceği uyarısında bulunuyor.

Prof. Dr. Mehtap Kaçar, yaşlılıkta ortaya çıkan sarkopeni ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

İlerleyen yaşlarda kas dokusu kütlesi, gücü ve işlevinde kayıplar olduğunu belirten Kaçar, sarkopeninin genel olarak 35 yaşında başladığını ve düzenli olarak kas yapıcı antrenman yapmayan yetişkinlerin her 10 yılda yaklaşık 3 kilo kas kaybettiğini aktardı.

Kaçar, sarkopeninin özellikle 60 yaşından sonra sık görüldüğünü ve 80 yaşın üzerindeki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 50'sini etkilediğini ifade etti.

Sarkopeninin nasıl olduğunun tam olarak açıklanamadığını kaydeden Kaçar, "Temelde hareketsiz yaşam ve düzenli egzersiz yapmama olmak üzere, testosteron azlığı, insülin direnci, büyüme hormonu azlığı gibi hormonal değişiklikler, yetersiz protein tüketimi, kas sinirlerinde bozulma, kronik inflamasyon, kasın protein üretme kapasitesinde azalma ve kas proteinlerinin yıkılmasında artma sebepler arasında gösterilebilir." ifadelerini kullandı.

"Bacak kaslarındaki zayıflıklar, dengesizliğe ve düşme riskinin artmasına yol açmaktadır"

Kaçar, yaş fark etmeksizin bir bardak suyu kaldırıp içebilmek için bile kaslara ihtiyaç duyulduğunu anımsatarak, sarkopeninin yol açtığı sorunları ise şöyle sıraladı:

"Günlük yaşam aktivitelerinin yerine getirilememesi yaşlıların bakıma muhtaç hale gelmesine neden olabilir. Bacak kaslarındaki zayıflıklar, dengesizliğe ve düşme riskinin artmasına yol açmaktadır. Bu da ev kazalarına, kalça kırığı başta olmak üzere kemik kırıklarına, kafa travmalarına ve hatta beyin kanamalarına sebep olabilmektedir."

Sarkopeni'nin yardımcı solunum kaslarını, boğaz ve yutak kaslarını da etkileyebileceğine dikkati çeken Kaçar, solunum kaslarındaki zayıflık, zatürre ve solunum yetmezliği riskini artırabileceğinin altını çizdi.

Kaçar, boğaz ve yutak kaslarındaki zayıflığın yol açtığı hayati tehlike arz eden sorunların özellikle endişe verici olduğunu ve bunun boğulmalara yol açabileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Yiyeceklerin veya içeceklerin nefes borusuna kaçma riski artar, bu da kişinin gıdaları soluk borusuna oradan da akciğere kaçırmasına ve ardından da aspirasyon pnömonisi dediğimiz akciğer enfeksiyonlarına neden olabilir. Bu olayların yaşanması hastanede uzun süre kalma, ileri tıbbi müdahalelerin gerekmesi gibi sonuçlar doğurabilir ve hatta ölümle sonuçlanabilir. Diğer yandan, yaşlı bireyler özellikle yeme içme sırasında yaşadıkları bu tür problemler nedeniyle bir süre sonra gıda almayı ya da su içmeyi riskli olarak algılayıp yeterince beslenemeyebilir ve yeterince sıvı-su tüketemeyebilir."

Fizik tedavinin yutma ve solunumla ilgili kasları güçlendirmede önemli bir rol oynayabileceğini belirten Kaçar, güvenli bir beslenme ortamı oluşturulması, doğru yeme-içme pozisyonunun öğretilmesi ve yutma terapisi, küçük lokmalarla besinlerin yavaş tüketilmesi, katı ve sıvı besinlerin aynı anda alınmaması ve sıvı yoğunluğunun azaltılması besinlerin soluk borusuna kaçma riskini azaltacağının bilgisini paylaştı.

Prof. Dr. Mehtap Kaçar, aile üyelerinin de fiziksel aktiviteyi teşvik ederek, protein zengini beslenme, fizik tedavi ve düzenli sağlık kontrolleriyle güvenli bir yaşam ortamı oluşturarak yaşlı yakınlarına destek olabileceklerine vurgu yaptı.

- "Erken dönemde gerekli müdahalelerin yapılması son derece önemlidir"

Kasların zayıflamaması veya mümkün olduğunca geç zayıflaması için yaşam boyu alınabilecek önlemlere ilişkin bilgi veren Kaçar, "Düzenli egzersiz, uygun beslenme ve önleyici sağlık yöntemleri kullanılarak ömür boyu alınacak önlemlerle kas zayıflamasının önüne geçilebileceği gibi kişiye özgü tasarlanan ağırlık antrenmanını içeren düzenli fiziksel aktivitenin yaşlı bireylerde kas gücünü ve işlevini artırdığı gösterilmiştir. Yeterli protein alımı kas kütlesini koruyamaya yardımcı olur, çünkü proteinler kas onarımı ve büyümesi için gereklidir. Ayrıca, özellikle yaşlı bireylerin sağlık kontrollerini düzenli bir şekilde yaptırmaları, kas sağlığının izlenmesi ve erken dönemde gerekli müdahalelerin yapılması son derece önemlidir." değerlendirmesinde bulundu.

Kaçar, günlük tüketilmesi gereken protein miktarının boy, kilo, yaş, cinsiyet ve günlük aktivite düzeyine bağlı olduğuna işaret ederek, bir yetişkinin günlük kilogram başına en az 0,8 gram protein tüketmesi gerektiğini bildirdi.

Protein dendiğinde ilk olarak akla kırmızı etin geldiğini de ifade eden Kaçar, şunları kaydetti:

"Bunun yerine daha sağlıklı gıdalar tercih edilmelidir. Örneğin, 90 gram somon, alabalık veya mezgit 21 gram, 90 gram pişmiş hindi veya tavuk 19 gram, 170 gram yoğurt 17 gram, yarım su bardağı beyaz peynir 14 gram, yarım su bardağı pişmiş fasulye 8 gram, 1 su bardağı süt 8 gram, 1 yumurta 6 gram, 35 gram badem 7 gram protein içermektedir. Proteinin yanı sıra elbette karbonhidrat ve yağ gibi diğer besin gruplarının, vitamin ve minerallerin de günlük ihtiyaçları karşılayacak şekilde ve sağlıklı besin gruplarından karşılanması sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmez gereksinimidir."