Dünyada küresel bir ağ halini alan internet ve internetin gelişimi ile birlikte sektör haline gelen dijital oyunlar, birçok kişide bağımlılık oluşturmanın yanı sıra çok sayıda çocuk ve genci de suça sürükleyebiliyor.
Kişide fiziksel ve ruhsal hasarlara neden olan dijital oyunların zararları hakkında İLKHA muhabirine konuşan Psikolog Elif Özçelik, çocukların bağımlılıktan kurtulabilmesi için öncelikle ailelere büyük görev düştüğünü ifade etti.
'Bağımlılık fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklara neden oluyor'
Özçelik, 'Dijital oyun bağımlılığı kişinin kendisinin oyun oynama isteğinden alıkoyamaması, kontrol edememesi, gününün büyük çoğunluğunu veya yarısını oyun oynayarak geçirmesi ve bu sebeple günlük aktivitelerini gerçekleştirememe durumudur. Dünya Sağlık Örgütü, bu durumu 'oyun bozukluğu' olarak nitelendirmiştir. Kişinin günün çoğunu oyun oynayarak geçirmesi, burada harcadığı süreyi kontrol edememesi, okul hayatı, iş hayatı, arkadaş ilişkilerinde problem yaşaması gibi durumlar bağımlılığın belirtileri arasındadır. Kişi fiziksel olarak ekran önünde çok fazla zaman geçirdiği için gözlerde yorulma, bozulma, baş ve boyun bölgelerinde ağrıları gibi rahatsızlıklar görülebiliyor. Aynı zamanda hareketsiz yaşamları olduğu için kilo alma, obezite, kas ve eklem gibi sağlık sorunları da yaşayabiliyorlar. Psikolojik etkilerinde ise gençlerin sosyal etkileşimlerinde gerileme olabiliyor. Bu da çocuklarda yalnızlaşma, yetersiz hissetme gibi durumlara neden oluyor. Böyle olunca da çocuklarda kaygı, endişe ve depresyon gibi problemler olabiliyor. Çocuk çok fazla ekran önünde zaman geçirdiği için ders çalışmaya vakti kalmıyor. Böylece okul performansı ve başarısı düşüyor.' dedi.
'Aile ve çevresiyle sosyalleşemeyenler çevrimiçi oyunları kaçış yeri olarak görüyor'
Çevrimiçi platformların özellikle gençler tarafından sosyalleşme alanları olarak kullanıldığını belirten Özçelik, 'Gençler bu platformlar sayesinde dünyanın dört bir yanından insanlarla iletişim kurabiliyorlar. Bir amaç doğrultusunda hareket edebiliyorlar. Çocuk bir topluluğa dahil olmuş oluyor. Sosyal kaygısı olan çocuklarda bağımlılık daha fazla görülüyor. Çocuklar, çevrimiçi oyunları bir kaçış yeri olarak görüyorlar. Aile ile arkadaşlarıyla, okul ile problemleri varsa ve bu problemlerle baş edemiyorsa üstesinden gelebileceği yerlere, çevrimiçi oyunlara gidiyor. Burada sorunları ve problemleri kontrol ederek güçsüzlük ve yetersizlik hissinden kurtulmuş oluyor.' diye konuştu.
'En önemli görev aileye düşüyor'
Geçtiğimiz günlerde oynadığı oyundan etkilenerek taktığı maske ile Eskişehir'de sokakta denk geldiği insanlara bıçakla saldıran genç üzerinden örnek vererek yaşanan sorunlara dikkati çeken Özçelik, 'Genç bu eylemi tıpkı bir oyundaymış gibi gerçekleştirdi. Hatta orada canlı yayın açıp insanları sanki bir oyundaymış gibi önüne gelen herkesi bıçaklamaya başladı. Bunun sebeplerinden birisi de hem dijitalde hem de aile içerisinde maruz kaldığı şiddet içerikli sahnelerdir. Bunlara maruz kalan çocuklarda gerçeklik algısı kayboluyor. Devletin burada öncelikle sınırlama koyması gerekiyor. Bu sınırlama da belli bir yere kadar iş görür. Burada en önemli görev aileye düşüyor ve ebeveyn çocuğunu kontrol etmesi gerekiyor. Hangi içeriklerin zararlı olup olmadığını bilmeli. Ebeveyn öncelikle bilinçlenecek ve çocuğun hangi oyunları oynadığını, oyunun içeriğini bilmeli. Bunu bildikten sonra sınırlama getirecek.' şeklinde konuştu.
'Aileler ile çocuklar arasındaki iletişimin güçlü olması oluşabilecek sorunları yarıya düşürür'
Çevrimiçi oyun platformu olan Discord'ta yaşananlar çocuk tarafından aileye anlatılmış olsaydı birçok olumsuzluğun önüne geçilebilirdi' diyen Özçelik, son olarak şu ifadeleri kullandı:
'Burada yine iş ebeveyne düşüyor. Ebeveynin çocuğu ile ilişkisini güçlendirmesi, çocuğun ebeveyninden korkmaması gerekiyor. Başına bir olay geldiğinde korkmadan ebeveynine anlatabilmesi gerekiyor. Eğer çocuk ailesinden korkmazsa bu tarz olaylar yarıya düşer. Çocukların sosyal alanları olmadığı için çevrimiçi oyunlarla sosyalleşecek, bununla var ol aya çalışacak. Eğer çocuklarımızın sosyalleşebileceği alanlar yoksa onları futbol, basketbol, resim, müzik gibi alanlara yönlendirebiliriz. Eğer çocuğumuz için bu alanları oluşturabilirsek sanal ortama ihtiyaç duymayacak.' (İLKHA)