TÜİK'in verilerine göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, yani bir kadının yaşamı boyunca dünyaya getirdiği ortalama çocuk sayısı, 1,5 oranlarına kadar düştü.

Bir ülkede nüfusun azalma eğilimine girme eşiği, yani yenilenme düzeyi ise 2,1 olarak değerlendiriliyor. Türkiye'de doğurganlık hızı 2016'dan bu yana yenilenme düzeyinin altında seyrediyor. TÜİK verilerine bakıldığında 2001 yılından bu yana doğurganlık hızında artış kaydedilen bir yıl yok. Uzmanlar ekonomik nedenlerin etkili olduğuna dikkat çekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, "Nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1 seviyesinin altındayız. Bu, açık söylüyorum Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir." ifadelerini kullanmıştı.

Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Barış Erdoğan, konuyla ilgili İLKHA muhabirine konuştu.

"Türkiye'nin yaşadığı ilk ekonomik kriz değil daha öncekilerde bu kadar hızlı düşüşler olmamıştı"

Prof. Dr. Barış Erdoğan

Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde doğum oranlarının hızla düştüğüne dikkat çeken Erdoğan, "Doğum oranlarının düşmesinin çeşitli nedenleri var. Birinci olarak ekonomiyle yakından ilişkisi var. Yani tarih boyunca ne zaman ekonomilerde bir çalkantı olsa doğum oranları düşer. Ama Türkiye'ye doğru bakacak olursak; Türkiye'de de evet ekonomiyle yakından ilişkisi var ancak son yıllarda yaşadığımız ekonomik kriz, Türkiye'nin yaşadığı ilk ekonomik kriz değil daha öncekilerde bu kadar hızlı düşüşler olmamıştı. Demek ki burada ekonomik kadar ekonominin dışında başka faktörler de var. Nedir bunlar? İnsanların gitgide yaşamdan beklentileri farklılaşmaktadır. Geçmiş zamanlarda toplumsal başarı bir insan için bir an önce aile kurmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak hatta ne kadar çok çocuğumuz varsa toplum tarafından o kadar makbul, başarılı bir insan olarak görülürdünüz ancak aradan geçen zaman içinde kapitalizmin ve bireyciliğin gelişmesi, insanların gitgide kendilerine odaklanması sebebiyle artık esas başarı bunlar değil tüketmek, gezmek, hayatı deneyimlemek, daha fazla eğlenmek, daha fazla eğitim almak... Bunlar yeni başarı unsurları olmaya başladı. Hal böyle olunca da artık evlenme yaşları gitgide ileriki tarihlere ötelenmeye başlıyor. Yani ortalama 29 yaşlarında insanlar evlenmeye başlıyorlar. Evlilikten birkaç yıl içinde işte 'önce biraz bir kendimizi tanıyalım' safhası geçiyor. Artık geçmişteki gibi 3-4 çocuk yapmak için bir zaman kalmıyor." değerlendirmesinde bulundu.

"Nüfusumuz artık kendini yenileyemiyor"

Erdoğan, "Bir nüfusun devam edebilmesi için doğurgan kadın başına yani 16-49 yaş genelde kabul edilir. 2,1 ortalama çocuğun doğması gerekiyor. Yani bir erkek bir kadın gerilerinde iki tane daha insan bırakırlarsa nüfus yerinde devam eder ama artık bu rakamlar gitgide geriye düşmeye başladı. Türkiye'de özellikle 2014 senesinden beri ama son dört yıldır bu oran iyice hızlı düşerek 1,53’e kadar geldi. Yani bizim nüfusumuz artık kendini yenileyemiyor. Göçmenler, şunlar, bunlarla biraz yenileyebiliriz ama nereye kadar? Bu durum aslında Batı Avrupa ülkelerindeki sorunlara çok benziyor ya da Güney Kore'deki, Japonya'daki sorunlara da çok benziyor. Nüfus artık kendini yenileyemiyor." dedi.

"Kalabalık aile demek güç kuvvet demekti"

Kentleşme oldukça dünyanın her yerinde çocuk doğurma oran azaldığını dile getiren Erdoğan, "Geçmiş zamanlarda aile ve çocuk bir ekonomik birimdi yani ne kadar çok çocuğunuz varsa tarlada çalışacak o kadar çok insanınız var demekti ve aynı zamanda bir güvenlik unsuruydu. Yani kalabalık aile demek güç kuvvet demekti; önce çekirdek aile sonra geniş aile ve aşiretiniz vesaireyle ne kadar kalabalık olursanız dışarıya kadar dışarıya o kadar güçlü kuvvetli görünürdünüz. Şimdi birincisi kapitalist sistemle beraber üretim biçimi değişiyor. Üretim artık fabrikalara hatta ofislere falan doğru gitmeye başladı yani insan olan ihtiyaç azalmaya başladı. Artık güç, kuvvet, sayı değil devlet hakimiyeti her tarafta olduğu için; yasalar var, kurallar var, kanunlar var ve şehir içinde yaşıyorsunuz öyle kırsalda da değil. Güvenlik nedeniyle de çok olmaya eskisi kadar ihtiyaç yok bunlar birinci mevzu. İkincisi kırsal alandan kentsel alana doğru geldikçe yaşam alanları da daralmaya başladı; evlerimiz iki oda bir salon hatta 1+1 evler vesaire var çünkü büyük ev masraf. Bu durum da bir sorun." diye belirtti.

"Ekonomi iyi gittikçe hem evlerin içinde daha fazla huzur olur, hem boşanma oranları azalır"

Ekonominin iyi gitmesi gerekir ki insanların çocuk yapmaya hevesleri bir miktar artsın şeklinde konuşan Erdoğan, "Ekonomi iyi gittikçe hem evlerin içinde daha fazla huzur olur, hem boşanma oranları azalır. Bu önemli bir noktadır. İkinci olarak insanların seslerine kulak vermek gerekiyor. Çocuklarına iyi bir eğitim sunmak istiyorlar. İyi bir eğitim sunabilmek için de okullara göndermek istiyorlar. Demek ki devlet okullarının kalitesinin de arttırılması gerekiyor. Üçüncüsü kamuya ait ve çok ucuz kreş ve anaokulu sayısının arttırılması gerekiyor. İnsanlar çalışırken çocuklarını bırakabilsinler diye belli sayıdaki kurumlarda kreşi belki mecburi kılmak gerekiyor. Artık bu saatten sonra kimseye 'çalışma, evde otur' diyemezsiniz. Belki bir takım vergi avantajları, erken emeklilik gibi imkanların belli çocuk sayısından sonra arttırılması gerekiyor. Bir takım teşvik edici unsurların artması gerekiyor. Kişilere yöneliğin ötesinde yapısal önlemler alınmalı. Okul, sağlık gibi temel hizmetlerin çok ucuz ve kaliteli olması gerekir. İnsanların özel kurumlarda fahiş fiyatlar ödememesi gerekiyor ki ‘ikinci çocuğuma da ben bakabilirim, üçüncü çocuğa da bakabilirim’ diye düşünsün." ifadelerini kullandı. (İLKHA)