Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Üye Ülkeleri Diyanet İşleri ve Dini İdare Başkanları 5'inci Toplantısı'na katıldı.
Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başlayan toplantıda konuşan Erbaş, toplantının hayırlara vesile olmasını dileyerek, “Her geçen gün büyük bir ivme kazanan iş birliğimiz, kardeşlik bağlarımızı ve geleceğe dair ümitlerimizi daha da güçlendirecek, sorunlarımızın çözümüne büyük katkı sağlayacaktır.” dedi.
“İnsanlık, büyük bir inanç, anlam, ahlak ve değerler krizi yaşıyor”
Erbaş, dünyanın, büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Maalesef, maddi olanın kutsanıp mananın ötelendiği, dışlandığı, yerleşik her bir değere adeta savaş ilan edildiği bir çağa şahitlik ediyoruz. Dünyanın her yerinde çıkar çatışmalarının, öldürmenin ve yok etmenin sıradanlaştığı, fitne ve fesadın sürekli körüklendiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Bu süreçte işgallerin, savaşların, katliamların girdabında bir çıkış yolu arayan insanlık ise büyük bir inanç, anlam, ahlak ve değerler krizi yaşamaktadır. Böyle bir vasatta, insanlığa umut olan bir dinin müntesipleri ve asırlarca yeryüzünde adalet ve merhametin temsilcisi olmuş İslam medeniyetinin mensupları olarak elbette bizlere düşen büyük sorumluklar vardır. İman şuuru ve salih amel bilinciyle hareket ederek her türlü kötülüğü bertaraf edecek bir duruş geliştirmek, yeryüzünün imar ve ıslahı için çalışmak, Müslümanlar olarak omuzlarımızdaki en temel sorumluluktur.”
“Gelenekleriyle makul bir ilişki kuramayan toplumlar sağlıklı bir gelecek inşa edemezler”
Erbaş, medeniyetlerin, inanç, kültür ve gelenekler üzerine inşa edildiğine işaret ederek, “İnsanlar ve toplumlar ancak gelenekleri sayesinde geçmişleri ile anlamlı bir bağ kurup geleceğe güven içinde yürüyebilirler. Zira gelenekler, toplumsal hayatın sürekliliğini sağlayan ve ortak belleği oluşturan önemli bir unsurdur. Gelenekleriyle makul bir ilişki kuramayan toplumlar asla sağlam ve sağlıklı bir gelecek inşa edemezler. Ayrıca insanları ve toplumları geçmişten tevarüs ettikleri gelenekleri birbirine kenetlemektedir. Nitekim Türkistan'dan Anadolu'ya, Kafkasya'dan Balkanlar'a kadar bizi birbirimize bağlayan şey, aynı inanca sahip olmamızın yanı sıra köklü ve güçlü bir geleneğe de sahip olmamızdır.” ifadelerini kullandı.
“Geleneklerimizi Kur'an ve sünnet süzgecinden geçirmeliyiz”
Geleneği tamamen reddetmek ne kadar yanlış ise ona körü körüne bağlanmanın da o kadar tehlikeli olduğuna vurgu yapan Erbaş, “Meseleye Kur'an ve sünnet bütünlüğü içerisinde baktığımızda örf, adet, geleneklerin, akıl ve vahiy süzgecinden geçirilerek vahye aykırı olmayan dolayısıyla akla ve fıtrata uygun olanların kabul edilmesinin, böyle olmayanların ise terk edilmesinin istendiği görülmektedir.” şeklinde konuştu.
“İslam ile şekillenen geleneklerimizi geleceğe taşımalıyız”
Erbaş, “Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), kendisine indirilen ilk vahiyden itibaren tevhid inancına aykırı bütün gelenekleri ortadan kaldırmış, ona uygun olanları muhafaza ederek kısa süre içinde Hicaz yarımadasında vahyi, aklı, bilgiyi, erdemi ve güzel ahlakı merkeze alan adil ve huzurlu bir toplum inşa etmiştir. Bu minvalde çeşitli ırk ve kültürlere mensup milletlerin, bir arada kardeşçe yaşayabilecekleri ahenkli bir zemin oluşturarak, bütün insanları kuşatan İslam medeniyetinin temellerini atmıştır. Bugün bizlere düşen, yüce dinimiz İslam ile şekillenen kültür ve medeniyet değerlerimizi, örf adet ve geleneklerimizi en güzel şekilde geleceğe taşımaktır. Her alanda özgün kimliğimizle var olmaktır. Bunun için müşterek çalışmalarımızı en güçlü hale getirmek zorundayız.” dedi.
Konuşmaların ardından, “Fetva Heyeti Tüzüğü” ve “İslam, Halkın Geleneklerinden Yararlanır” başlıklı belgeler imzalandı. (İLKHA)