Alimler ve Medreseler Birliği (İTTİHADUL ULEMA) bünyesinde İlim İhya Kurulu tarafından kurulan İlim ve İhya Meclisi "Kur'an ve sünnetin anlaşılmasında anahtar meseleler ve kavramlar" temalı sempozyum gerçekleştirdi.

Kur'an'da ve hadislerde tarih şuuru, örfe dayanan ayetler ve hadisler ile Kur'an-ı Kerim çerçevesinde Peygamber Efendimizin ümmiliği meselesi ele alındığı sempozyumun ilk oturumunda "Kur'an'da ve Hadislerde Tarih Şuuru" başlığı altında sunum yapan Molla Fatih Varol, önemli konulara temas etti.

İslam Ulemasının ilmin her alanıyla ilgilenerek ondan istifade ettiğini ve o alanda kimsenin göstermediği gayreti ulemanın gösterdiğini söyleyen Varol, "Bu dallardan bir tanesi de tarih alanıdır ve bu da çok geniş bir alandır. Bu alan çok ciddi bir zaman ve efor istediğinden burada çalışma yapmak isteyenlerin belli bir başlık altında çalışma yapması kaçınılmazdır." dedi.

"Kur'an-ı Kerim ayetlerindeki her bir gayenin başka bir yöne hizmet ettiğini görürüz"

Varol, "Tarih hiç kimse tarafından objektif bir şekilde ele alınmamıştır. Herkes tarihi kendi perspektifinde okumuş, yorumlamış ve aktarmıştır. Tarih olayların kendisi değil, yaşananların bir yorumudur ve hayatın genel felsefesinden etkilenmesi kaçınılmazdır." ifadelerini kullandı.

Kur'an-ı Kerim'de tarihe bakıldığında sadece insanların anlatılmadığını, yeryüzünden önceki tarihin de insanlığa aktarıldığına dikkat çeken Varol, "Kur'an-ı Kerim'in anlatımında insanlığın yaratılışıyla beraber tarihte yer alan bazı peygamberlerin hayatları da yer almaktadır. Mesela helak olan kavim veya bireyleri incelediğimizde Hazreti Nuh'un kavmi, Ad, İrem, Semud, Hicr eshabı, Lut kavmi, Karun, sebe halkı ve Ebu Leheb gibilerini görebiliriz." şeklinde konuştu.

"Kur'an-ı Kerim hiçbir şeyi öylesine söylemez veya anlatmaz" diyerek konuşmasını sürdüren Varol, şu ifadelere yer verdi:

"Kur'an-ı Kerim'de bir gaye vardır. Her yerde bir şeyin başka bir şeye hizmet ettiğini görürüz. Elbette Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de tarihi olayları bir masal anlatma gayesiyle anlatmamıştır, burada bir hikmet vardır. Allah, Kur'an-ı Kerim'de bu hikayeleri günümüzü ve geleceğimizi bina etmemize yardımcı olmak için anlatıyor. Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de bazı karakter ve şahsiyetleri anlatırken bir metot izliyor. Mesela Habibi Neccarın davetini, tebliğini bahsederken bunu ne şekilde yaptığını anlatıyor fakat şehadetini aktarmıyor. Buradaki hikmet şehadeti üzerinden belki pek bir matem tutulacak bir hadise yoktur ama davetindeki bakış açısı ve metod önemlidir."

"Örfün değişmesiyle hüküm de kalkar"

"Örfe Dayanan Ayetler ve Hadisler" başlığı altında Ayet ve hadislerdeki tüm hükümlerin tarihsel olduğunu savunan bir kesimin olduğunu söyleyen Molla Hüseyin Sudan, o tür kimselerin hükümlerin zamanın şartlarına göre değişeceğini söyleseler de onlara göre tek değişmeyen şeyin iman olduğunu söyledi.

Ayetlerde örfi naslara rastlamanın pek mümkün olmadığına dikkat çeken Sudan, "Kur'an-ı Kerim evrenseldir. Ancak bazı ayetlerin ifadesinde örfi etkiler görebiliriz. Bunu zikrederken tarihselci yaklaşımdan farkımız; tarihselci yaklaşımda tüm ayet ve hadisleri örfi olarak kabul ederken usul ve fıkıh alimlerin anlayışına göre ayet ve hadislerde bir hüküm varsa bunların örfi olmayıp sürekli bir hüküm ve geçerliliği olduğu yönündedir." diye belirtti.

Örfi nasta taşıdığı hükmün nedeninin Peygamber Efendimiz döneminin örfü olmasından kaynaklandığının altını çizen Sudan, "Yani Peygamber Efendimiz bir hüküm vermiştir. Fakat bunun bir illeti vardır ve bu da hükme dayalıdır. Dolayısıyla örfün değişmesiyle hüküm de kalkmış olur. Mesela Peygamberimiz, fıtır sadakasıyla ilgili bir ölçek hurma veya buğday verilmesini emretmişken alimler Efendimizin belirlediği bu yiyecek türlerinin o dönemin şartlarına göre belirlendiğini söyleyerek bunların sonraki dönemlerde değişebileceğini ifade etmiştir." dedi.

Kur'an ve sünnette ayrıntı verilmeyen hükümlerde örfe gidildiği görüşünü örneklendiren Sudan, "Mesela Kur'an'da veya hadiste elbiseden bahsedilir. Ancak Kur'an ve sünnet elbisenin nasıl olacağı belirlememiştir. Kur'an ve sünnette mutlak olarak söyleniyorsa bunu belirleyecek temel şey örftür. Hatta Kur'an ve sünnet birçok konuda örfe gönderme yapmıştır. Örneğin nafaka konusunda eski alimlerin bazı hükümler verdiğini görüyoruz. Fakat Kur'an-ı Kerim'de bu açık bir şekilde örfe bırakılmıştır." ifadelerini kullandı.

"Peygamberimizin ümmiliği konusunda 7 farklı ortak görüş mevcuttur"

"Kur'an-ı Kerim Çerçevesinde Peygamber Efendimizin Ümmiliği Meselesi" temalı sunumunda Kur'an-ı kerimde ümmilik konusunu ele alan ayetler üzerinde ulemanın görüşlerini paylaşan Molla Yusuf Yalçınkaya, önemli tespitlere yer verdi.

Yalçınkaya, "Kur'ani kavramlardan biri ümmilik, yani Peygamber Efendimizin ümmi oluşu meselesidir. Tarihten bu yana Efendimizin ümmiliği tartışılmış bir meseledir. Yani Efendimizin ümmi oluşu ne demektir? ve bu kavram üzerinden Peygamberimiz okur-yazar mıydı, değil miydi? Bu kavramları kabul edenler olduğu gibi kabul etmeyenler de var. Cumhurun görüşü Efendimizin okur-yazar olmadığı yönünde. Bazı alimlere göre Efendimiz yazı yazmamıştır, şiir söylemiş olsa da şair değildir. Başka alimler ise Efendimizin okuma yazma bilerek vefat ettiğini savunmuştur." şeklinde konuştu.

Sunumunda Kur'an-ı Kerimde ümmilikle ilgili ayetler hakkında müfessirlerin görüşlerine yer veren Yalçınkaya, 7 farklı görüşün ağırlıklı olduğuna dikkat çekti.

Yalçınkaya, "Konuya ilişkin alimler farklı görüşler belirtse de genel olarak Peygamberi Efendimizin hayatı boyunca yazı yazmadığı gibi hiçbir kitaba bakarak okumadığı, Hudeybiye anlaşması zamanında bir mucize olarak ismini yazdığı ve yine bir mucize olarak bazı şeyleri okuduğu, hayatının son zamanlarında okur-yazar denilmeyecek kadar bazı şeyleri yazıp okuduğu görüşüdür. Bunların yanı sıra İslam'ın ilme verdiği önem sebebiyle ve öğrenmek hakkındaki ilahi işarete itaat etmek için bir dereceye kadar okuma-yazma öğrendiği, mucize olarak Cebrail Aleyhisselamın okuma yazma öğrettiği, okuma biliyor ama yazamıyordu ve okuma yazma biliyordu görüşlerini savunanlar var." dedi. (İLKHA)