MODERN ÇAĞIN KARANLIK VE VAHŞİ YÜZÜ

Dünya devletlerine öncülük eden sistemler, dünyaya barış, huzur ve adaleti sağlayamadı. Dünya büyük bir buhranı yaşıyor. Devletler ve sistemler çöküşün eşiğinde bocalıyor. Bu çöküşe karşı alternatif bir yol aranıyor.  Uluslararası ilişkilerde hakim olan paradigma anarşizm üzerine kurgulanıyor. Darwinist teoriye göre oluşturulan devletler arası ilişkilerde güçlü olan zayıfı eziyor.

Dünya halkları teknolojiyi, silahı ve gücü elinde bulunduran bu korkunç sistemin çarkları arasında eziliyor. Ezilmenin ötesinde yok ediliyor. Bu çöküşün en acı tablosu Gazze'de yaşanan soykırıma seyirci kalınmasından görüyoruz.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Birleşmiş Milletler kürsüsünde dünyaya hitap ederken söz konusu sistemin işlevsizliğine vurgu yaptı. Manidar bir tespite bulundu.

Zulüm sistemini oluşturan batılı ülkelere karşı alternatif bir sistem oluşturmak zorundayız. İslam coğrafyasını parçala, böl, yut politikalarına karşı vahdet, birlik, beraberlik ve kardeşlik adımlarını atmamız gerekiyor.

Gazze'de bir halk yok edilmek isteniyor. Söz konusu sistemden dolayı tüm dünya bu soykırıma seyirci kalıyor. İnsanlığın bittiği noktaya geldik. Bu vahşet karşısında dünya devletlerinin sessizliği sistem sorgulamasını yapmamızı zorunlu kılıyor.

Devletleri ayakta tutan sistemler barış, güvenlik, huzur, istikrar ve adaleti sağlamıyorsa bu sistemlerin çöküşü kaçınılmaz olacaktır. Gazze'de yaşanan soykırım modern çağın dünyaya sunmuş olduğu sistemin ne kadar vahşi ve barbar olduğunu gösteriyor.

Modern çağın ileri sürdüğü özgürlük, eşitlik, kardeşlik söylemlerinin birer yalandan ibaret olduğunu, çocukların, kadınların ve masumların akıtılan kanından görüyoruz.

Modern çağın karanlık ve vahşi yüzünün net ve belirgin bir şekilde göründüğü bir dönemden geçiyoruz. Modernizm, dünyaya mutluluk getirmedi. Modernleşme denilen olgu ilericilik değil, gericilik ve yobazlığın ta kendisidir. Modernizm, masum insanların kanı akıtılırken keyfinden, zevkinden, eğlencesinden vazgeçmeyen duyarsız kitleleri üretti.

Modernizm, köken olarak bundan 5 bin yıl önceki putperest Roma imparatorluğunun dünyaya zulüm yayan günümüz çağdaş versiyonudur.  Roma imparatorluğunun, dünyaya adalet getirmediği malumun ilamı bir dönemin en korkunç vahşiliğini günümüzde iliklerimize kadar yaşıyoruz.

Birinci ve ikinci dünya savaşlarının akabinde dünya halkları hiçbir zaman huzur ve mutluluğu yakalayamadı. Dünya tüm genişliğine rağmen mazlumlar için büyük bir kabusa dönüştü. İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. Sömürgeciliğin ana merkezi olan Afrika kıtasında yer altı ve yer üstü zenginlik kaynakları sömürüldü. Yerli halk Amerika ve Avrupa'da köle olarak kullanıldı. Bu zulümler modernizmin acı gerçekleridir.

Modernizm; kan, gözyaşı ve sömürgecilik üzerine kurulu bir sistemin dünyaya kurtuluş olarak pazarlandığı kandırmacadan ibaret bir safsatadan başka bir şey değildir.

Modernizm halkların afyonudur. Bu afyona bağımlı kitleleri üretmek için ideolojiler reçete olarak sunuldu. Modernizmin ana akımından beslenen kapitalizm, sosyalizm, liberalizm, komünizm ideolojileri insanlığa barış ve adaleti sağlayamadı. Dünyaya kurtuluş reçetesi olarak sunulan bu ideolojiler birer uyuşturucudan ibaret oldu. Yaşanan olaylara karşı kör, sağır ve dilsiz devletler oluşturuldu.

Gazze'de yaklaşık bir yıldır büyük bir soykırım yaşanıyor. Yaşanan bu soykırıma karşı uluslararası kuruluşlar ve devletler ciddi bir adım atmadı. Modernizme hizmet eden Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi dünya genelinde yaşanan vahşet, soykırım, hak ihlalleri ve akla hayale gelmeyecek zulümlere sessiz kalmaktadır. Modernizmin sistemi içinde yer alan devletler Gazze’de yaşanan soykırıma karşı halklarının öfkesini dindirmek için kınama mesajlarını yayımlamakla yetindi.

Gelinen nokta Gazze'de bir yılda 41 bin masum insan katledildi. Bu katledilenlerin üçte ikisi kadın ve çocuklardan oluşuyor. 10 binden fazla insan kayıp ve nerede olduğu bilinmiyor.  100 binden fazla insan yaralandı.  Gazze'de 2 milyon insan yerinden edildi. Açlık, susuzluk, kıtlık, ilaçsızlık ve temel insani maddelerden mahrum bırakıldı. Çadır kentler bombalanıyor. Bu modernizmin karanlık ve vahşi yüzünün açık portresidir.

Dünyaya özgürlük, eşitlik, adalet, kardeşlik iddiasında bulunan ABD ve batı ülkelerinin gerçek maskeleri bir bir düştü. Uluslararası kurumların inandırıcılığı kalmadı.

Gazze'de yaşanan soykırım, Lübnan'a yapılan saldırılar, büyük dönüşümün habercisi olmaktadır. Her yüzyılda bir gelişen olaylar, bir dönemin kapanmasına başka bir dönemin açılmasına kapı aralamaktadır.

İslam coğrafyasında yaşanan gelişmeler, kopan fırtınalar, katliamlar, masumların katledilmesi yeni bir döneme geçişin habercisi olduğunun farkında mıyız?

Yeni dönemin türbülansına girilmiş, yaşanan sarsıntı korkutucu olsa da geçici ve sancılı bir süreç olduğunu unutmayalım.

Evet her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı olduğu gibi, ümmetinde özgürlüğüne kavuşacağı günler olacaktır.

Asrı saadet günlerinin geri gelmesi dileğiyle.