Darbenin ardından yönetimi ele geçiren Sisi’nin ülkedeki muhaliflere yönelik baskı ve yıldırma politikası devam ediyor.

3 Temmuz 2013'te Mısır ve tüm dünya, ülkede ilk defa halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin askeri bir darbeyle görevden uzaklaştırılmasına tanık oldu.

Merhum Mursi'ye yakın isimler dönemin genelkurmay başkanı Abdülfettah es-Sisi’nin, darbeyi Aralık 2012'den beri planladığına dikkat çekiyordu.

Mursi, darbeden önce Sisi ile olumlu bir görüşme yapmış ancak ordu, 1 Temmuz 2013'te televizyonda ültimatom tarzında bir açıklama yayınlamıştı.

Devrimden darbeye giden 11 günlük süreç şöyle işlemişti:

23 Haziran 2013

Mursi tarafından savunma bakanı ve silahlı kuvvetlerin başı olarak atanan Sisi, darbeden bir hafta önce ordunun, hükümet karşıtı protestolar ve karşı gösterilere müdahale etmesi gerekebileceği konusunda bir konuşma yaptı.

Sisi, "Yüce Mısır halkını korumakla tamamen sorumluyuz. Kim, orduya gelecek herhangi bir saldırıya karşı sessiz kalacağımızı düşünüyorsa yanılıyor. Silahlı kuvvetler hiçbir zaman kamu işlerine veya siyasete müdahale etmeye çalışmadı. Fakat hepimizin ahlaki, ulusal ve tarihi bir sorumluluğumuz olduğunu söylemek isterim. Mısır'ın karanlık bir çatışma, iç çekişme, iç savaş veya devlet kurumlarının çöküş tüneline girdiğini kabul etmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

Sisi, bu konuşmasından kısa bir süre önce Muhammed Mursi ile bir araya gelmiş ancak söyleyecekleri hakkında hiçbir ipucu vermemişti.

Görüşmeden önce bir grup muhalif protestocu, Savunma Bakanlığına yürümüş ve Sisi'yi Mursi'den iktidarı ele geçirmeye çağırmıştı.

2018 yılında Middleeasteye'e konuşan Mursi'nin yakın çalışanı olan üst düzey yetkili, "Ofiste (Mursi- Sisi görüşmesi), en azından ordunun müdahale etmeyeceğinden az ya da çok emindik. Ancak General Sisi'nin 23 Haziran konuşması, bu müdahalenin yapılabileceği düşüncesini biz de oluşturdu." dedi.

Yetkili, Sisi'nin birkaç aydır darbeyi planladığına dikkat çekerek, "Çok az kişi bunu bilir ama Sisi, her Perşembe günü Kahire'deki Deniz Kuvvetleri Kulübü'nde muhalefet liderleriyle görüşüyordu. Bu toplantılar, Aralık 2012'deki anayasal krizden bu yana yapılmıştı." ifadelerini kullandı.

Sisi, kendisini muhalefet ve Mursi arasında tarafsız bir arabulucu olarak sunmuştu ancak 23 Haziran'daki konuşması açıkça muhalefeti desteklediğini gösterdi.

Mursi sarayı terk etmek istedi

Aynı gün (23 Haziran), Cumhurbaşkanlığını korumakla görevli olan Cumhuriyet Muhafız Komutanı Muhammed Zaki, Mursi ve yardımcılarından İttihadiye Başkanlık Sarayı'ndan ayrılması ve Cumhuriyet Muhafızlarının karargahından çalışmaya başlamalarını istedi.

Medya ve halk, o zamanlar Mursi'nin yeni yerinden habersizdi.

Diyarbakır'da Surlardan düşen kız hayatını kaybetti Diyarbakır'da Surlardan düşen kız hayatını kaybetti

Mursi ve ekibine, bir hafta sonra (30 Haziran) yapılması planlanan protestolara karşı yeni sarayın başkanlık sarayından daha güvenli olacağı söylendi.

General Zaki, daha sonra darbeyi düzenleyen Sisi'nin sağ kolu olacaktı.

26-29 Haziran: Muhalifler çeteleri aratmadı

Haziran ayının son haftasında, çoğunlukla Mursi ve Müslüman Kardeşler (İhvan) taraftarlarına karşı ülke çapında saldırılar başladı. İhvan'ın siyasi partisinin ülke çapındaki en az 20 ofisi yağmalandı ve yakıldı.

25 Haziran'da, iki İhvan liderinin Şarkiye eyaletindeki evi ateşe verildi.

Saldırıların çoğu Mursi'nin 26 Haziran'daki uzun bir konuşmasından sonra başladı. Mursi bu konuşmasında bir önceki yılda karşılaştığı zorluklar ve gelecek vizyonu hakkında konuştu.

28 Haziran'dan itibaren Kahire'nin farklı bölgelerinde muhalif protestocular toplanmaya başladı.

Mursi yanlısı göstericiler, 21 Haziran'dan itibaren Rabia meydanında oturma eylemi gerçekleştiriyordu. Çünkü Mursi yanlılarının Şubat 2011'de Hüsnü Mübarek'e karşı devrimin başlangıcı olan Tahrir Meydanı'nda protesto düzenlemelerine izin verilmedi. Tahrir'de sadece Mursi muhaliflerinin protesto gösterisine izin verildi.

Tahrir'de, kendileri Mursi'ye karşı olan genç liberaller, devrik Mübarek'in meydanda büyük resimlerine itiraz ettikleri için bir dizi çatışma meydana geldi.

29 Haziran'a kadar saldırılar daha da yayıldı ve kötüleşti. Mursi'nin Özgürlük ve Adalet Partisi (FJP) ve Müslüman Kardeşler ile bağlantılı ofislerine silahlı çeteler saldırdı.

İskenderiye'de genç bir Amerikalı öğrenci olan Andrew Pochter, muhaliflerin protestosunu çekerken öldürüldü. En az yedi Mursi taraftarının da katledildiği bildirildi.

Hollandalı bir gazeteci de dahil olmak üzere en az yedi kadın cinsel tacize uğradı ve bazıları da çetelerin tecavüzüne maruz kaldı.

30 Haziran: Kitlesel protestolar

30 Haziran'da Mursi hala Cumhuriyet Muhafızları karargahındaydı. Ancak protestocular İttihadiye Başkanlık Sarayı'na doğru yürüdüler.

Protestocular orduyu açıkça müdahale etmeye çağırıyorlardı. Ordu, ülke çapında 675 bin protestocunun toplandığını ileri sürmüştü ancak resmi tahminlere göre, Mursi yanlısı göstericilerin sayısı muhalif protestocularının sayısına eşit ya da daha fazlaydı.

Ancak o gün birçok gazeteci Mursi karşıtı protestoları daha çok gösteriyor ve işliyordu. Mursi yanlısı göstericilerin toplandığı Rabia veya Nahda'ya çok az gazeteci gitmişti. Dünyanın gözleri Mursi karşıtı protestoların üzerindeydi.

1 Temmuz: Sisi'nin ültimatomu

Yaklaşan bir darbenin birçok işaretine rağmen, cumhurbaşkanlığı yetkililerinin çoğu son güne kadar iyimserdi. Bunun sebebi sinsi Sisi'nin hala arabulucu rolünü oynadığına inanan Mursi'den aldıkları güvenceden kaynaklanıyordu.

1 Temmuz akşamı Mursi, Sisi ile Cumhuriyet Muhafızları kışlasındaki ofisinde buluştu. Cumhurbaşkanlığı yetkilileri aynı saatlerde son dakika haberi olarak geçen ordu tarafından televizyonda yayınlanan bir bildiriyi izliyorlardı.

Arka planda Sisi'nin bir resmi vardı ve konuşan kişi Mursi'ye ültimatom vererek, eğer toplumsal talepleri tatmin edecek bir "yol haritası" ortaya koyamazsa, müdahale edebileceği uyarısı yaptı. Ordu, ülkedeki krizin çözümü için 48 saatlik bir süre tanıdı.

Mursi, ültimatomdan haber aldıktan sonra ordunun verdiği bu ültimatomu reddederek uzlaşma için kendi planlarını uygulamaya koyacağını söyleyip ordudan bu ültimatomu geri çekmesini istedi.

2 Temmuz: Mursi'nin teklifi

Mursi, 2 Temmuz Salı günü Sisi ile tekrar bir araya geldi. Mursi, Sisi'ye yeni bir başbakan atanması, anayasa değişikliği ve bir uzlaşma komitesi de dahil olmak üzere tam bir kabine değişikliğini önerdi.

Mursi, Sisi'ye bunun krizi sonlandırmak için yeterli olup olmadığını sordu. Sisi, "Evet, yeterli. Bu öneriler muhalefetin talep ettiğinden bile daha fazla." dedi.

Sisi'nin, bu önerileri muhalefete göstermek için yazılı ifadeyi alması gerekiyordu. Sisi, Mursi'ye, bu önerileri muhaliflerle görüşeceğini, ardından "kısa süre içinde tekrar dönüş yapacağını" söyledi.

Sisi'nin geri dönüşü yaklaşık 5 saat sürdü. Akşam saat 21.00'de Mursi ile temasa geçti ve muhalefetin anlaşmayı onaylamadığını bildirdi.

3 Temmuz: Sisi kontrolü ele geçirdi

3 Temmuz Çarşamba günü, Sisi yine muhalefetle bir araya geldi ve onlara Cumhurbaşkanı Mursi'nin önerisini sunduğu iddia edildi.

Ancak muhalif siyasetçi Mona Makram Ebid, daha sonra yaptığı açıklamada Sisi'nin, iddia edildiği gibi Mursi'ni önerilerini sunmadığı, kendi planını ve yol haritasını sunduğunu itiraf etmişti.

Sisi'nin, Mursi ile buluşarak işlerin sorunsuz ilerlediği ve gerçekten bir anlaşma yapmaya çalıştığı izlenimini vermeye çalıştığı anlaşılıyordu.

Mursi'nin dışişleri danışmanı Essam El Haddad, bir önceki akşam Norveç büyükelçisi Tor Wennesland ile bir görüşme gerçekleştirdi.

Haddad, Wennesland'a, Mursi müttefiklerinin orduya veya muhalefete güvenmediği için Mursi'nin şimdi geri çekilmesinin zor olduğunu ve taviz veremeyeceklerini söyledi.

Silahlı kişilerin Mursi yanlılarına ateş açması sonucu 16 kişi öldü, 200'den fazla kişi yaralandı. Ülkenin pek çok yerinde benzer saldırılar oldu.

Mursi, kendisini destekleyenlere barışçı direnme çağrısında bulundu ve uzlaşı hükümeti kurulmasını önerdi ancak Savunma Bakanı es-Sisi, verilen sürenin sona ermesinin ardından ordunun yönetime el koyduğunu açıkladı.

Sisi, ordunun kontrolü ele aldığını duyurmak için televizyonda konuşurken, Mursi ve kıdemli danışmanlarının çoğu Cumhuriyet Muhafızları başkanı Zaki tarafından gözaltına alındı. Mursi de aynı gün alıkonuldu ve bilinmeyen bir yere götürüldü.

Mursi, 17 Haziran 2019'a yargılandığı darbeci mahkemede şehid oldu.

Birçok uluslararası gözlemci ve insan hakları kuruluşu Mursi’nin vefatından Sisi rejimini sorumlu tuttu. Ancak belirtilmelidir ki Mursi’nin vefatında ve diğer Müslüman Kardeşler üyelerinin hapishanelerde zor koşullar altında ve tıbbi müdahaleden mahrum bırakılarak bir anlamda ölüme terk edilmelerinde, Sisi rejiminin sorumluluğu olduğu kadar tüm uyarılara rağmen Kahire’ye destek veren uluslararası aktörlerin de sorumluluğu var.