Yeni bir zulüm Yeni Zelanda

“Mazlumun öç alma günü, zalimin zulmettiği günden daha korkunçtur.” (Hz. Ali r.a)

Gün geçmiyor ki bir Müslüman kanı dökülmesin, malı talan edilmesin, namusuna halel gelmesin, yurtları işgal edilmesin.

Gün geçmiyor ki Müslümanların feryatları arşa yükselmesin…

 Filistin, Afganistan, Çeçenistan, Irak, Mısır, Yemen ve Suriye derken bu defa başka bir coğrafya başka bir zulüm. Başka bir vahşeti yaşadık. Zulmün yeni adı Yeni Zelanda…  

Caniler bizi bu defa rükûda, secdede ve rabbin huzurunda iken yakaladı.

Yeryüzünün en kutsal mekânlarında, mabetlerde yakaladı.

Düşman kahpeydi, kalleşti hain ve bir o kadar da namertti. Ondan yiğitlik mertlik beklenemezdi.

Şüphesiz ki mescitler canı Allah’a adamanın en güzel mekânı ve yeridir. Hz. Ömer bu yolda şehit oldu. Hz Ali bu yolun yolcusuydu. Asırlar sonra kervana katılanlarda olacaktı.

Halilurrahman, Mescid-i Aksa, şanlı Susa ve son olarak Nur Camisi...

Peygamber çok öncelerden asırlar öncesinden sesleniyor.

“Oburların sofraya üşüştüğü gibi, milletlerin sizin üzerinize üşüşeceği gün vardır!”

"Allah, düşmanlarınızın göğsünden size karşı saygınlığı çekip alacak!"

Sevban (ra)‘ın rivayet ettiğine göre Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurdular: Oburların sofraya üşüştüğü gibi, milletlerin sizin üzerinize üşüşeceği gün vardır!

Birisi dedi ki: O gün azınlık olacağımızdan dolayı mı?

Buyurdular ki:

Bilakis o gün siz çok olacaksınız. Ancak, suyun üzerindeki çer çöp gibi...

Allah, düşmanlarınızın göğsünden size karşı saygınlığı çekip alacak!

Ve Allah sizin kalbinize Vehn atacak!

"Vehn nedir ya Resulullah?" dediler.

Buyurdular ki: Dünya sevgisi ve ölümden korku! (Ebu Davud)

İşte başımıza gelenler tam da buydu. Ancak küffarında hesaba katmadığı unuttuğu bir hakikat vardı. Kur’an şöyle ferman ediyor.

 "Onlar (yani kâfirler) ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır."(Saff, 61/8)

Başka bir zamanın adamından Üstad Bediüzzaman’dan aynı hakikati işitiyoruz.

"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada İslamiyetin olacaktır."

Peki, yeni Zelanda saldırısının altında ne yatıyor? Neden başka bir yer değil de hedef burası seçilmiştir? Bunun bir genel bir de özel sebebi vardır.

Genel olarak baktığımızda bu gizli bir haçlı saldırısıdır. Aynı zamanda mazinin bir intikamıdır. Bu katliamı düzenleyen teröristin kullandığı silahtaki bir takım sembolik öğelerden ve yayınladığı manifestodan da anlayabiliyoruz.

Gerçek şu ki; Tarık bin Ziyadları, Halid bin Velidleri, Fatihleri ve Selahaddinleri karşılarında göremeyince tabiatları ve zihniyetleri itibariyle korkak olan bu melun güruhlar cesaret edip kanlarımızı akıtabiliyor ve canlarımızı yakabiliyorlar.

Ancak bir sünnetullah gereği Firavun’un zuhuru Musa’yı da beraberinde getirir. Nemrud’un varlığı İbrahim’i  kıyamların kıvılcımını çakar. Ebu cehil’in zulmü Muhammed’i ruhu beraberinde getirir.

Zalim çektiği kılıçla sonunu getirir. Ve Hz.Ali’nin dediği gibi “Zalim çektiği kılıçla öldürülür.”

Zulümlerin artması zalimin sonunu getiren habercilerdir. Nitekim karanlığın en zifiri anı güneşin doğuşuna en yakın olduğu vakittir.

Bu katliamın özel sebebine gelince; Bunun cevabı Yeni Zelanda’da meydana gelen birtakım gelişmelerde saklıdır.

Şöyle ki:

Yeni Zelanda'nın İslam ile tanışma tarihçesi 1800'lü yıllara dayanıyor. Yeni Zelanda ilk olarak Hindistan'dan gelen Müslümanlarla İslam ile tanıştı. Buraya ilk olarak Keşmir isminde bir aile yerleşiyor. Bu aile 15 Mart 2019 Cuma günü katliamın yaşandığı Christchurch kentine yerleşiyor. Daha sonra yine Hindistan'ın Gucarat bölgesinden 3 büyük aile Yeni Zelanda'ya yerleşti.

Yeni Zelanda'da kurulan ilk Müslüman sivil toplum örgütü ise Yeni Zelanda Müslüman Birliği 1950'de Auckland'da kuruldu.

İslam dini, Yeni Zelanda'da özellikle de adanın yerlileri olan Maoriler arasında en hızla yayılan din olarak kabul ediliyor. Yeni Zelanda'da Müslüman nüfusun bugünler de yaklaşık 50 bin civarında olduğu düşünülüyor. En son nüfus sayımı 2013 yılında yapılmıştı ve Müslüman nüfusun 48 bin dolayında olduğu tespit edilmişti.

Yeni Zelanda'nın toplam nüfusu ise yaklaşık 5 milyon civarındadır. Öyle anlaşılıyor ki İslam’ın hızla ilerleyişi ve müspet manadaki bu gelişmeler vahşet ayılarını, cehalet ejderhalarını ve husumet kurtlarının içini acıtmıştı. Bu gelişmeler karşısında bir şeyler yapmalıydılar.

Olabildiğince çok Müslümanı öldürmek istediler. Dünyada ve Yeni Zelanda'da bir şok etme stratejisi izlediler. "Batı Müslümanlaşıyor, Müslümanlar batıya yönelik bir göç cihadı başlattı. Kültürümüz elden gidiyor. Dinimiz elden gidiyor ve bu yüzden insanları uyandırmak için şok saldırılar yapmamız gerekiyor" gibi bir anlayışla hareket ediyorlar.

Ancak yaptıkları bu vahşet sadece Müslümanların değil aynı zamanda Müslüman olmayanların da dikkatlerini celp ediyor.

Malcom X’in dediği gibi “zulüm kısmak istediği sesi nara yapar” Şu an da Yeni Zelanda da en popüler din İslam oldu. Medyada, sokakta, çarşıda, pazarda İslam konuşuluyor. Halk Müslümanlarla dayanışmak için başörtüsü takıyor. Onlar gibi giyiniyor. İlk defa yeni Zelanda meclisinde Kur’an okundu. Katliamın düzenlediği Nur Camisi ilk defa bu kadar kalabalık ve ihtişamlı göründü. İşte bu teröristlerin mağlup olduğu ve öldükleri gündür. Sermayeleri buzdandı en büyük korkuları da İslam güneşi.

İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.

foto
Yazar: Hüdayi Pakdil
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal