Yozlaşma

Yozlaşma, kelime olarak farklı manalara gelmektedir.  Genellikle; bir şeyleri sorgulamadan olduğu gibi kabul eden böylelikle kendinden uzaklaşan insan ve toplumlar için kullanılır.

Son yıllarda dilimizden düşürmediğimiz yozlaşma/dejenerasyon kelimesi insanımıza ve toplumumuza yeni kimlik kazandırma başarısını göstermiştir.

Modern zamanlarda asli değerlerinden uzaklaşan toplumlarda yapısal bir bozukluk gözlemlenmiştir. Bu bozukluk neticesinde kimlik sorgulaması yaşayan insan, bu sorgulamayı yanlış bir zeminde değerlendirerek inancından soyutlanmış ortamlar oluşturma yolunu tutmuştur.

Seküler bir görünüm kazanan yani Allah’ın hatırlanmadığı ortamlar oluşturan bu toplumlar bireylerini manevi darağacına çekmiştir. Manevi çöküş beraberinde birçok felaketi tetiklemiştir.

Değişimi kutsayan, değişime ayak uydurmaya çalışan, zamanı yakalama endişesiyle günübirlik yaşamaya çalışan insanların ruhsuz bedenler yığınına dönüşmesi içimizi acıtmaktadır.

Ölümün olduğu bu dünyada, hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında der Kafka. Ölümün, yaşamın ana merkezine yerleştirilmesi gerekirken aksine gündelik hayatımızın dışına itilmesi yozlaşmayı doğurmuştur.

Üstadımız bizi değişimle doğan, değerlerimizden uzaklaşma olarak neticelenen yozlaşma konusunda uyarmaktadır :‘Ey Nefsim! Deme : “ Zaman değişmiş, asır başkalaşmış herkes dünyaya perestiş eder, derdi maişetle sarhoştur. Çünkü ölüm değişmiyor; firak bekaya kalpolup başkalaşamıyor. Aczi beşeri, fakrı insani değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sürat peyda ediyor.”

Değişimin her şeyi kasıp kavurduğu böylesi körelmiş zamanların gözü ölüm hakikatını kendine ders ve etüd yapanlardır. Perdenin ardındaki hesabı görenler ve toplumlarını buna göre şekillendirme gayreti gösterenler elbette ki Rableri katında daha özel bir yere sahiptirler.

Bir an bile yaşayacak olmanın garantisi elimizde yok iken ölümsüz hesaplar peşine düşerek yaptıklarımız; ruhumuzu, toplumumuzu ve dünyamızı ağır tahribata uğratmıştır.

 Asli halimizden uzaklaşarak,

Asıl gündemimizden uzaklaşarak,

 Asıl işimizden uzaklaşarak,

Yozlaştık.

Müslüman, düştüğü yerden sirkelenerek kalkmasını bilendir. Müslüman, yaşadığı olumsuzluktan en azami derecede ders çıkararak önüne yeni yol haritasını koyandır.

Birçok alanda yozlaştığımız bir gerçek fakat ben bilinen alanların dışında özellikle bizi asıl gündemimize döndürecek birkaç noktaya temas etmek istiyorum.

Zamanı etkili kullanma ve zamandan istifade etme konusunda yozlaştık. Kendisine fayda sağlamayan boş işlerden yüz çeviren müminler olarak vasıflanmışken nasıl olduysa işlerimizin çoğu bize fayda vermeyen malayani işler oldu.

Gazali buyurur ki:” Bir mümin üç gün ard arda ilim öğrenmeyi ve kitap okumayı keserse, manevi halleri alt üst olur. Kendisi fark etmese dahi”

Bir işi bitirdiğinde hiç ara vermeden bir diğer hayırlı işe başlamamız gerektiğine dair İlahi buyruğu bilirsiniz. Gazali efendimizin ifade ettiği gibi sekülerleşen yani manevi halleri alt üst olan toplumumuzun ve dahi bizim işlerimizi program ve disiplin çerçevesinde yapmaya azami derecede dikkat etmemiz gerekir.

Nefis muhasebesi yapma, nefsimizle uğraşma/ terbiye etme konusunda yozlaştık.

Ömer Muhtar eşi vefat ettikten sonra ağladı.

Ona: Seni ağlatan nedir? Diye sordular.

O da dedi ki: Ben İtalyanlara karşı savaştan döndüğümde eşim çadırın kapı örtüsünü içeri girmem için kaldırdı. Bunu neden yapıyorsun diye sordum. O da “ Başın daima dik olsun hiçbir şeye eğilmesin” diye ekledi. İşten bundan ağlıyorum, dedi.

Düşmana eğilmeyen başların öncülük ettiği yoldan, nefsine dik duramayan çoğu zaman nefsi duygularına yenik düşen bir yola düştük.

Nefsimizi bilmeliyiz. Çünkü bilip terbiye ettiğimiz nefisle ancak Rabbimizi hakkıyla bilebiliriz.

Allah’ın yasakladıkları haramları küçük görmeye ve helalle yetinmemeye başladık.

Asrımızda haramlar etrafımızı çepeçevre kuşatmış ve gönül kalemizi muhasara altına almış adeta. Eğer çok dikkat etmezsek helal daire ile yetinmezsek haramlar kalbimizi işgal edecek ve belki de imanımıza halel getirecektir.

Bireysel hayatımızda, sosyal yaşantımızda, internet gezintimizde ve dahi her an Rabbimizin bizi gördüğü ve yaptıklarımızdan dolayı bizi hesaba çekeceği hakikatını zikrimiz yapmalıyız.

Helal daire keyfimize kâfidir. Rabbimizin bizi sevk ettiği yaşam şekli hem dünyada hem de ahirette memnuniyet/ rıza içerir. Haramlar ise; her iki dünyada da kalbe ve yaşama karanlık ve pişmanlık verir.

Bizler iyilik ordusunun birer neferi olarak bu asrın güneşçağ savaşçılarıyız. Bu bilinç ile yoğrulmalı, bu bilinç ile yorulmalıyız.

Şairin ifade ettiği şekliyle;

Güneşçağ öncüleri yolları tuttu dua erleri tuttu 
Yüzleri Mekke ülkesi gözleri Medine çeşmesi 
Elleri altınçağ mimarı
.

 

foto
Yazar: Yahya Güngen
YORUM YAPIN(üye olmadan da yorum yapabilirsiniz)
Yorumla
İptal