Yaklaşık 2
sene önce yürürlükten kaldırılan İstanbul Sözleşmesi ile Ailenin Korunması ve
Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun olarak bilinen 6284 sayılı yasanın
etkisiyle 18 yaş öncesinde nikah kıydıkları gerekçesiyle evlenen çiftlerin
mağduriyetleri devam ediyor.
Genç yaşta
evlilik tanımını coğrafik ve sosyolojik boyutlarıyla ele alan Aile Uzmanı
Adanan Kalkan, cinsel istismar yaftalamasıyla cezaevine atılan eşler ile geride
kalan ailelerin mağduriyetlerine işaret ederken sözde kadın hakları
savunucularının bu süreçteki tutumuna dikkat çekti.
"Erken
yaş nedir? kime ve neye göre yaş?" başlığı altında konuyu ele alan Kalkan,
"Ergenliğe giriş yaşı Somali'de veya Arabistan'da 9 yaşına kadar
düşebilmekte iken Türkiye'de kız çocukları için 13, erkek için 14, Norveç'te
iklimden kaynaklı 17-18 yaşında ergenliğe gidiliyor. Dinimiz açısından da
ergenliğe girmiş olan bir insan evliliğe biyolojik olarak hazır demektir.
Sadece biyolojik olarak evliliğe hazır olmamız Elbette yetersizdir. Evliliğin
bazı gerekleri olarak kişi buluğ çağına girmiş olacak, sosyal olarak biriyle
bir hayat yaşayabilecek olgunluğa sahip olacak, psikolojik olarak sağlam
olacak, ekonomik olarak ailesini geçindirebilecek bir gelir kaynağı olmasıyla
beraber denkliğin olmasıdır." dedi.
"Allah'ın müsaade
ettiği yaşta evlilik yasal olarak kabul edilmiyor"
Kalkan,
"Erken evlilik dedikleri, Allah'ın müsaade ettiği bir yaşta insanlar
evleniyor ama yasal olarak bu yaş kabul edilmiyor. Öncelikle bu çaprazlamanın
çözülmesi gerekir. Erken yaş denilen evliliği daha çok kırsal kesimlerde
görüyoruz. Kırsalda geniş aile vardır, bunu göz önünde bulundurmamız gerekir.
Bu insanlar ekonomik alanda bir bütün olarak çalıştıkları gibi sosyal alanda
yine bir bütünler. Psikolojik olarak evlilik sürecini kaldırabilme süreçleri de
varsa buluğ çağına girdikten sonra evlenmeleri neden problem olsun? Yani
evlenmenin ön şartı her yönden evlilik olgunluğunu göstermektir." diye
belirtti.
Genç yaşta
evlilik sebebiyle bir yandan insanlar hapse atılırken söz de kadın hakları
savunucularının 14-15 yaşında nikah kıymaksızın yaptığı zinaya sesi
çıkarmadığına dikkat çeken Kalkan, "Bu da şunu gösteriyor ki bunların iyi
niyetinden söz edilemez ve tamamen proje ürünü bir süreçtir. Diğer taraftan
baktığımızda 15 yaşında evlendiği için 30-35 yaşına gelmiş insanlar yıllardır
hapiste ve geride bıraktığı eşi ile çocukları perişan vaziyette. Şayet mesele
kadın hakları ise öyleyse o azınlık grup mağdur olan kadınların ekonomik
alandaki sıkıntılarını gidersin, sosyal ve psikolojik destek sağlasın. Bu
çalışmalar yoksa burada devlete düşen hırsıza, vergi kaçırana ve diğer
kimselere af getirildiği gibi bu insanlara da af uygulanmasıdır."
ifadelerini kullandı.
"Türkiye yüzyılına
insanı ihya etmekle başlanmalı"
Evlilik
yaşını düzenlerken coğrafi bölge ve sosyal yaşam göz önünde bulundurulması
gerektiğinin altını çizen Kalkan, "Burada bir mağduriyet var ve bunun
giderilmesi gerekir. Her türlü suç affedildi ama bunlar affedilmedi. Açıkçası
bir af da söz konusu değildir. Çünkü Allah'ın emrettiği bir şeyi o yaşta yerine
getirerek suç işlemiş olmuyor. Sadece feminizmin aile yapısına zarar vermesiyle
birlikte ortaya attıkları ve mağdur ettikleri insanlardır. Onlar samimilerse 18
yaş altındaki tüm istismarların önüne geçmeye çalışsınlar." şeklinde
konuştu.
Öncelikli
görevin mağduriyetleri sona erdirmek olduğuna vurgu yapan Kalkan, "Çünkü
kocası hapse atılan kadın ekonomik anlamda istismara uğruyor, çocuklarını
bırakıp çalışmak zorunda kalıyor, çocuklar babasız büyüyor ve o baba tecavüzcü
yaftası yiyor. İnşa edilecek olan Türkiye yüzyılında insanı ihya etmekle
başlanmalı ve bununla medeniyet inşa edilmeli. Teknolojik olarak yüzyıl yaşamak
maharet değildir, asıl başarı insani ve ahlaki anlamda bunu başarmaktır. Bu da insanların
mağduriyetlerinin giderilmesi, yeni mağduriyetlerin ortaya çıkmasının
engellenmesi, toplumun milli manevi değerleri devlet tarafından korunarak bir
medeniyetin inşa edilmesiyle mümkündür." dedi. (İLKHA)