Hak Sanayici
ve İşadamları Derneği'nin (HAKSİAD) "4. İşadamları Buluşması" üçüncü
gününde devam ediyor.
Programa
katılan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Gaziantep Milletvekili Şehzade Demir,
İslam'ın iktisat anlayışı hakkında konuştu.
HAKSİAD'ın
4'üncü Buluşmasının hayırlara vesile olması temennisiyle konuşmasına başlayan
Demir, davetlerinden dolayı HAKSİAD üyelerine teşekkür etti.
HAKSİAD gibi
iktisadi teşekküllerin kıymetini bilmek gerektiğinin altını çizen Demir,
"Öncelikle bizim hassasiyetlerimizi taşıyan, bizim değerlerimizi ikame
etmeye çalışan kardeşlerimizin bu tür sahalarda olması, onları buralarda görmek
hakikaten Müslümanlar adına çok sevindirici bir durum. Öteden beri biz bu
alanlarda kendimize yakın insanları çok görmedik. Bu alanlara; genelde bizim
değerlerimizle zıt hassasiyetler taşıyan, topluma çok katkıları olmayan,
memleketin geleceğini, değerlerini, ahireti çok düşünmeyen anlayışlar daha çok
hakimdi. Şimdi bu anlamda çok sevindirici bir durum, çok değerli bir buluşma,
çok değerli bir yapılanma, kıymetini bilmek, geliştirmek, daha yukarılara, daha
ilerilere taşımak çok önemli." şeklinde belirtti.
"Hak kelimesi büyük
ve ağır sorumluluğu olan, misyonu büyük bir kelime"
"HAKSİAD'ı
önemsememiz lazım" diyen Demir, "HAKSİAD, çok değerli bir işlev gören
bir yapılanma. Sorumluluğu büyük, beklentiler büyük, misyonu büyük bir işlev
görmeye çalışıyor. Hak kelimesi büyük, ağır sorumluluğu, misyonu büyük bir
kelime. Dolayısıyla Hak Sanayiciler ve İşadamları Derneği demek halkı temsil
etmek, halka hizmet etmek, Hakkı yaygınlaştırmak toplum içerisinde, toplumun
bütün kesimlerine özellikle sektöre yaymak, hâkim hale getirmeye çalışmak çok
önemli bir misyon. Bu anlamda bu kavramın anlamının da altını bu vesile ile
çizmek istedim." dedi.
"Ticaret sahası
ümmetsel maslahatlar icra etmesi gereken bir saha"
Ticaretin
önemine değinen Demir, "Ticaret kavram olarak, işlev olarak misyon olarak
dünya ve ahiretteki karşılığı ve etkisi çok önemli bir saha. Bizim toplumda,
daha çok mal alıp verme ile tarif edilen, kâr amacı güdülen, çıkar amaçlı bir
iş olarak görülür. Fakat bizim İslam müktesebatımıza göre, bizim değerlerimize
göre böyle bir karşılığı yoktur, böyle bir tanımlama çok nakıs kalır. Bize göre
ticaret sahası ümmetsel maslahatlar icra etmesi gereken bir saha. Halkın,
toplumun, Müslümanların, ümmetin umumi maslahatlarını gözeterek, bunu icra
ederek, bunu destekleyerek, bunu güçlendirerek yapılması gereken bir
çalışmadır. Bunun içerisinde elbette ki kâr amacı gütmek de var ama daha çok
toplumsal yararları esas alan bir iş olması gerekir. En azından bize göre
karşılığı bu. Şimdiye kadar böyle değerlendirilmemiş olması aslında çok büyük
bir eksiklik. Türkiye'de ticaret sektörünün Müslümanların değerlerine uygun
olmamasının, Müslümanları rahatlatmamasının, bizim değerlerimize göre icra
edilmemesinin de bir sebebi bu. Çünkü hakikaten Türkiye'de bu sahada iş yapan
sektörler bizim değerlerimizi çok gözeterek bu işi yapmadılar. Bizim
üzerimizdeki en büyük sorumluluk da belki bu işi kendi değerlerimiz,
hassasiyetlerimiz ve meşruiyet ölçüsü içerisinde bu işi görmek gelmektedir.
Sizin en büyük misyonunuz da HAKSİAD'ın en büyük misyonu bu olmalıdır."
ifadelerine yer verdi.
"Yoksula ve mağdura faydası olan
bir model icra etmemiz gerekiyor"
Devamında
Demir, şunları aktardı:
"Şimdi
ümmetsel maslahatlardan kastımı biraz açmak istiyorum. Her şeyden önce helal
haram konusunda, helal bir ticaret ortaya koyma, haramdan kaçınma noktasında
öncelikle bir model oluşturabilmemiz gerekiyor. Hem bireysel anlamda hem de
kurumsal anlamda böyle bir modeli muhakkak icra etmemiz gerekiyor. Müslümanca
bir ticaretin halka faydası olan, fakire, yoksula, mağdura faydası olan bir
ticaretin nasıl yapıldığı noktasında bir model icra etmemiz gerekiyor. Bununla
birlikte Müslümanların istihdam edilmesi, istihdamı esas alması, fakir
fukaranın iş güç sahibi olması için böyle bir amaç da güdülmelidir. Çünkü
genelde dikkat ederseniz bu sahada çalışan sektörler kendi düşüncelerinde kendi
anlayışlarında olan insanları istihdam ederler. Mağdur, yoksul ve fakir
insanlar çok da istihdam edilmez. Bu hassasiyeti taşıyan insanların, fakirin,
halkın istihdam edilmesi iş sektörünün öncelikli olarak esas alması gereken bir
durum. En azından bizim onlarca, yüzlerce, bazı sektörlerde de binlerce
çalışanı olan insanların bütün bu istihdam edilen insanların ailelerini,
geçimlerini, maişetlerini hesaba katarak hareket etmeleri de bir
sorumluluktur."
"Müslümanca bir
ticaretin icra edilmesi bu sektörün göz önünde tutması gereken bir husus"
Demir,
"İnsanlar işsiz kalınca, başıboş kalınca, aç kalınca memleketin
istikrarsızlaştığını, kaosun arttığını insanların birbirini vurduğunu,
özellikle gençlerin çocukların kötü yollara girdiklerini, kötü alışkanlıklara
sahip olduklarını, art niyetli çetelerin, yapıların ellerine de düştüklerini
hepimiz biliyoruz. Şu anda özellikle Doğu ve Güneydoğu'da hassaten Akdeniz
bölgesinde Adana, Mersin gibi yerlerde bu anlamda çok ciddi bir sıkıntı var.
İşsiz güçsüz çocuklar, gençler maalesef bu tür insanların hedefi haline
gelmişlerdir. İş sektörüne, ticaret sahasına Müslümanların değerlerini cari
hale getirmek, helal haram noktasında bir usul oluşturmak, güvenilir esnaflık,
güvenilir ticaret, sözüne emin, sözüne sahip çıkan, hile yapmayan, beraber iş
yaptığı insanların da kazanmasını esas alarak umumi bir amaç güden bir anlayışı
oturtmak yani Müslümanca bir ticaretin icra edilmesi bu sektörün göz önünde
tutması gereken bir husustur. Bütün paydaşların birlikte kazanması ve dürüst
ticaret anlayışının yaygınlaştırılması da hedef amaçlardan bir tanesi olmalıdır."
dedi.
"Beni ilgilendirmez
tarzındaki bir ticaret caiz değildir"
Devamında
Demir, "Aslında ifade etmeye çalıştığım hassasiyetler aynı zamanda
ticaretin meşruiyet sebepleridir, esaslarıdır. Bu hassasiyetlere dikkat
edilmeden yapılan ticaretin fıkhi usullere, alimlere ve naslara göre çok meşru
olmadığı da hepinizce malum. Helale harama riayet edilmeden, toplumun genel
faydası gözetilmeden, kardeşlik hukukuna riayet edilmeden sadece ben kazanayım,
karaborsacılık yapayım kim kaybediyorsa kaybetsin benim çalışanlarım beni
ilgilendirmez gibi hassasiyetler… bunlara dikkat edilmediği zaman böyle bir
ticaretin de caiz olmadığını, toplumun geneline zarar verdiğini, İslam'ın
ticaret anlayışına çok büyük bir leke getirdiğini de hepimiz hesaba katmak
durumundayız." diye konuştu.
"Türkiye ve dünyada
sermayenin, kapitalin küffarın elinde olması durumu en iyi izah eden bir
fotoğraftır"
Ticaret
Müslümanların eliyle hakkıyla yapıldığı zaman toplumun mamur olduğunu ifade
eden Demir, "Ne zaman sermaye ticaret yapan Müslümanların elinden geçmişse
toplum mamur olmuştur, ıslah olmuştur, dünya mamur olmuştur, fısk-u fücur
azalmıştır, fitne fesat azalmıştır, insanlar rahat yüzü görmüştür. Bunun
tarihte dünya kadar örneği var. Ama ne zaman ki bu sermaye, ticaret sahaları küffarın,
art niyetli insanların, çıkar amaçlı iş gören yapıların eline düşmüşse de
ortalık
tarumar
olmuştur, ekin ve nesil harap olmuştur, insanlar helake doğru gitmiştir. Şu
anda Türkiye'de, dünyada sermayenin, kapitalin küffarın elinde olması, art
niyetli insanların elinde olması şu anda dünyanın içinde bulunduğu durumu en
iyi izah eden bir fotoğraftır aynı zamanda." diye belirtti.
"Müslümanca ticaret
yapmak artık çok büyük bir azimet haline gelmiş"
Ticaretin
Müslümanca yapılması gerektiğinin altını çizen Demir, "Ticari anlayış ve
hassasiyete dikkat edildiği, bu şekilde yapıldığı zaman bu bir lütuf değildir.
Bu fazladan yapılan bir şey değil, çok büyük bir iş de değil. Çünkü bu,
Müslümanca ticaret yapmanın doğal sonucudur, farziyet budur. Nasıl ki biz namaz
kılmakla yükümlü isek, nasıl ki biz oruç tutmakla sorumluysak nasıl ki biz
zekatımızı vermekten sorumluysak aslında Müslümanca ticaret yapmak
Müslümanların maslahatlarını esas alarak öyle bir hassasiyet ortaya koyarak
ticaret yapmak da yapılması gereken rutin şeylerdendir. Buna riayet edildiği
zaman ekstradan fazla bir şey yapılmış olunmuyor, çok büyük bir azimet değil
bu, aslında yapmamız gereken bir şey. Fakat toplum bu anlamda çok ciddi bir
geriye gidişte olduğu için Müslümanca ticaret yapmak artık çok büyük bir azimet
haline gelmiş. Bu bizim sorumluluğumuzdur. Özellikle sizlerin böyle bir ticaret
anlayışıyla sahada olmanız, yapmamız gereken bir şey. Çünkü hepimiz hangi
sektörde olursak olalım topluma rol model olabilecek bir anlayış, bir örneklik
ortaya koymamız lazım." ifadelerine yer verdi.
"Bir Müslüman
ticaret yaparken tanımadığı insanlar dahi olsa helal haram noktasında hassas
olmalı"
Önemli bir
hususa daha dikkat çekmek istediğini dile getiren Demir, şu ifadelere yer
verdi:
"Ticaret
yapmak; sadece ticaret konusu olan metaı, malı satmak, almak, onun ticaretini
yapmak değildir. Burada şöyle önemli bir husus var. Ticaret yaparken,
insanlarla mal mübadelesi yaparken mal ile birlikte aslında değerlerin de
ticareti, alışverişi yapılmış olur. Kişiliğin de ticaret yapılmış olur.
Hassasiyetin, inancın, insanlığın, anlayışın da bir ticareti, bir mübadelesi
olur. Herkesin kişiliği, şahsiyeti, hassasiyeti, gelecek anlayışı, dünya ve
ahirete yaklaşım tarzı, memlekete, topluma bakışı açısı, yaptığı ticaretten çok
net olarak ortaya çıkabiliyor. Bir insanın, bir Müslümanın ticaret yaparken
tanımadığı insanlar dahi olsa helal haram noktasındaki hassasiyeti, saygınlığı,
mal verirken tam vermesi, eksiksiz vermesi, borcunu öderken zamanında vermesi
bu tür sorumlulukları yerine getirdiği zaman aslında bu karşı tarafa aynı
zamanda dürüstlüğü de ihraç ediyor. Kendi hassasiyetini, kendi düşüncesini de
aktarmış oluyor. Bu çok önemli bir husus. Müslüman tüccarlarda da olması
gereken ama asırlardan beri olmayan, topluma en fazla zarar veren boyutlarından
bir tanesi de budur. Bizim özellikle buna çok dikkat etmemiz gerekiyor. Ticaret
aynı zamanda kişilik, hassasiyet, değer, İnanç ihracıdır, karşıya bunu
verebiliyorsun karşı da buna göre senin için bir değerlendirme, bir ölçü
koyuyor, seninle ticaret yapıp yapmayacağına, senin değerlerinin iyi olup
olmayacağına, senin davanın iyi olup olmayacağına, senin toplumunun geçmişinin,
çevrenin iyi bir çevre olup olmadığına bakıp bir kanaat peyda edecek ve
yaklaşım tarzı da buna göre olacak. Sözümüze sahip çıkmazsak, helale harama
dikkat etmezsek, borçlarımızda sözümüzü tutmaz, çeklerimizi zamanında
ödemezsek, çok sağlam diye verdiğimiz malın sonradan çürük olduğu ortaya
çıkarsa, söylenmeyen eksikliği ortaya çıkarsa bu bir aldatmadır, bu bir
hiledir, bu bir yanıltmadır ve karşı tarafın bana, benim değerlerime, benim
inancıma, benim toplumuma düşman olmasına da sebep olmuş olurum. Yani aslında
biz ticaret yaparken karşıya dürüstlük, samimiyet ihraç ediyoruz. Kimisi dürüst
anlayış ihraç ediyor, kimisi de sahtekarlık, yalancılık ihraç ediyor. Allah-u
Teala bizleri bunlardan muhafaza etsin. Bu çok önemli bir husustur."
"Tüccar
Müslümanlar nereye gitmişlerse oraya gittiklerinde; halkın can, mal, din, namus
ve diğer bütün hassasiyetlerini emniyet altına almıştır"
Müslüman
tüccarların tarihte nasıl güzelliklere vesile olduklarının bilindiğini söyleyen
Demir, "Özellikle Uzak Asya taraflarında birçok toplumun Müslüman
tüccarların hassasiyeti sayesinde Müslüman olduklarını, İslam ile
tanıştıklarını hepimiz biliyoruz. Hazar kıyılarındaki toplumlar, Endonezya,
Malezya, Açe Sumatra gibi ve bunlarla birlikte Afrika'nın birçok yerine
tüccarların Müslümanca ilişkileri nedeniyle İslam'ın gittiğini, insanların
İslam'ı sevdiğini hepimiz biliyoruz. Bu da tarihe düşülmüş bir nottur. Bunun da
hikmeti şudur: Müslümanlar tüccar veya farklı şekilde hangi şekilde olursa
olsun özellikle tüccarlar, kişiliğiyle değerleri en güzel şekilde ifade eden
insan sınıfıdır. Tüccar Müslümanlar nereye gitmişlerse oraya gittiklerinde;
halkın can, mal, din, namus ve diğer bütün hassasiyetlerini emniyet altına
almış, bunlara dikkat etmiş, o hassasiyetleri çiğnememiş, toplumu mamur
etmişlerdir. Fakat Müslüman olmayan tüccarların gittikleri yerlerde onların ilk
tarumar ettikleri husus da budur. Müslümanlar nereye gitmişlerse emniyet,
güven, huzur, kardeşlik götürmüşler. Çünkü değerleri, inançları bunu gerektirmiş,
bunu yapmışlardır." ifadelerine yer verdi.
"Medine'ye hicret
eden Müslümanların yaptıkları ilk icraatlardan bir tanesi ticaret sahasını
oluşturmak olmuştur"
Devamında
Demir, şunları aktardı:
"Medine'ye
hicret eden Müslümanların orada yaptıkları ilk icraatlardan bir tanesi ticaret
sahasını oluşturmak ve herkesin kendi ayakları üzerinde durarak Müslümanca bir
toplumsal yapı ortaya koyabilmek anlamında ilk yapılan icraatlardan bir tanesi
de bir ticaret sahası oluşturmak olmuş. Yine tarihin bir aralığına işaret etmek
istiyorum; Ne zaman ki ticaret Müslümanların elinde ise 15-16 yüzyıla kadar
Müslümanlar da siyasi olarak, askeri olarak, sosyal olarak en güçlü oldukları
dönem olmuştur. Ne zamanki sermaye Müslümanca işlenmiş ne zaman ki ticaret
sahaları, ticari yollar ve piyasası Müslümanların elinde olmuşsa; Müslümanlar
da bu hassasiyete dikkat ettikleri için gücün de doruğuna varmışlardır, birlik,
beraberlik, kardeşlik tesis edilmiştir. Ümmetsel ruh muhafaza edilmiştir,
toplumsal dinamikler güçlü kalmıştır, siyasi, askeri ve kültürel güç haline
dönmüştür. Bütün dünya toplumları Müslümanların bu güzel kültürünü almak,
istifade etmek, kendilerine götürmek istemişlerdir. Müslümanların en güçlü
oldukları döneme tekabül ediyor bu husus."
"Ticaret yolları
Müslümanların elinde olduğu müddetçe fetihler kolay gerçekleşmiş"
"Ne
zaman ki ticaret sektörü Batının eline geçti, ümmetsel ruh da kayboldu, Müslümanlar
güçlerini de yitirdiler, siyasi, ekonomik, kültürel bütün güçlerini
kaybettiler, hakimiyet de onların eline geçti." diyen Demir, "Bu
önemli bir husus. Ticaret yolları Müslümanların elinde olduğu müddetçe fetihler
kolay gerçekleşmiş, insanların Müslüman olması çok kolay bir hale gelmiş ve bu
özellikle ibret alınması gereken bir durum bizim için. O tarihlerde Akdeniz'in
neredeyse bir Müslüman gölü haline geldiğini hepimiz biliyoruz. Bunu gören
Batı, Müslümanların elindeki bu gücü almak amacıyla ticaret sahasına bilinçli,
organize ve stratejik bir anlamda yaklaşmışlar özellikle Amerika'nın keşfi,
Ümit Burnu'nun açılması ve o sahalarda onların ilerlemesi ile zenginlik artmış,
Müslümanların ticaret sahalarına alternatif sahalar geliştirerek Müslümanların
elindeki ticari imkanları işlevsiz hale getirmişler, güç onların eline geçmiş,
Müslümanlar onlara muhtaç olmuş ve ümmet şu an geldiği noktaya kadar gelmiştir.
Yani Batı zenginleştikçe Müslümanlar zayıflamıştır, Müslümanlar zenginleştikçe
Batı güç kaybetmiştir. Bu çok ciddi bir örnekliktir. Bu anlamda biz,
değerlerimizin güçlü olmasını, Müslümanların güçlü olmasını istiyorsak ticaret
anlamında içimizin rahat edebileceği, Allah-u Teala'nın seveceği, toplumun
rahatlayacağı bir ticari anlayış, bir model, bir birliktelik HAKSİAD gibi
teşekküllerin oluşturulması çok önemli." dedi.
"Ekonominin gücünü
idrak etmemiz lazım"
HAKSİAD'ın
önemine vurgu yapan Demir, "Bu nedenle HAKSİAD'ın önemsenmesi lazım, bunun
toplumsal, ümmetsel bir işlev icra edecek bir noktaya gelmesi lazım. Hamdolsun
her geçen gün çok daha ileri noktalara çıkıyor. Fakat dünyanın geldiği noktayı
ve toplumumuzun durumunu gördüğümüzde; özellikle ticaret sahasında insanların
nasıl da ifsada sürüklendiğini, helake gittiklerini gördüğümüzde HAKSİAD'ın bu
anlamda daha yapacağı çok fazla işin olduğunu hepimiz görebiliyoruz. Sadece bir
şirket örnek vermek istiyorum. İngiliz Doğu Hindistan şirketi diye bir yapı
var, 1600'lü yıllarda kurulmuş, Müslümanların ticari güçlerini kırmak,
ilerlemelerini kesmek, mağlup etmek ve sömürge amaçlı kurulan bir şirket.
Özellikle Hindistan üzerinde çalışmış 150 yıl boyunca ufaktan ufaktan stratejik
bir akılla kendini büyütmüş, ortak sermayeli bir şirket. Birçok bileşeni olan
bir şirket, zamanla Hindistan'ın tamamını ekonomik imkanlar üzerinden ele
geçirmiş, İngiliz sömürgesini bütün o tarafa yaymış, dünyanın neredeyse Osmanlı
topraklarından çok daha geniş bir toprağını bu şirket üzerinden sömürüp
İngilizlerin şu anda bu noktaya gelmesinde çok önemli rol oynamış bir şirket. Bu
anlamda da ekonominin gücünü idrak etmemiz lazım. Günümüzde hepiniz takdir
edersiniz artık ülkelerin işgal edilmesi, askerlerle, ordularla, silahlarla
olmuyor. Ekonomi üzerinden, sermaye üzerinden daha çok yapılıyor ve bu daha
tesirli hale gelmiş. Bir yandan da Batının ifsat çalışmalarını, sömürge
anlayışlarını kesmek ve Müslümanları muhafaza etmek adına da bu sahada bizim
çok güçlü, etkin, örneklik teşkil edebilecek bir noktaya gelmemiz lazım."
tavsiyelerinde bulundu.
"İktisat sahasında
Müslümanlar eğer varsa Müslümanların gücü vardır"
Son olarak
Demir, "Sonuç olarak iktisat sahasında Müslümanlar eğer var iseler
Müslümanların gücü vardır, ekonomik anlamda Müslümanların gücü varsa sosyal
yaşantı içerisinde de bir keyfiyet ifade edecekler, bir heybetleri olacak, bir
model oluşturabilecekler, güçlü hale gelecekler. Ama Müslümanlar ticaret
sahasında, ekonomi sahasında yok iseler, diğer sahalarda ne kadar büyük bir
güzelliğe sahip olsalar dahi toplumda albenili hale gelemiyorlar maalesef. Bu
anlamda ticaret, ekonomi ve iktisat sahasında Müslümanca bir örneklik ortaya
koymak çok önemli bir husustur. Müslümanların güçlenmesi, değerlerimizin
keyfiyet kazanması, insanlara albenili bir ortam oluşturabilmede Müslümanca bir
ticari perspektif, bir ticari teşekkül oluşturabilmek çok önemli bir durum. Bu
nedenle bu sahada olmamız gerekiyor. Müslümanlar belki bu sahada da diğer bütün
kesimlerden çok daha güzelini, çok daha iyisini yapabilecek güce, donanıma,
birikime sahiptiler. O değerler, o güç hepimizde var. Bu noktada da bizim
özellikle malımızı çoğaltmak, bencil davranarak sadece kendimizi güçlendirmek
gibi hassasiyetlerden uzak durursak, ümmetin, kardeşlerimizin, insanımızın da
kazanmasını esas alırsak inanıyorum ki çok güzel şeyler ortaya koyabilecek ve
bu noktada bir model oluşturabileceğiz. Toplumu sürükleyebileceğiz,
çocuklarımıza, neslimize sahip çıkabileceğiz, insanımızı helak edici
süreçlerden koruyup İslam'a yakınlaştırabileceğiz. Bu anlamda özellikle elinde
bu imkân olan insanlar için, sizler için özellikle şunun altını çizmek
istiyorum: Bu ifade etmeye çalıştığım perspektif içerisinde bir ticaret hayatı
ortaya koymak, bir saha açmak sizin için, bizim için, bu işten anlayan insanlar
için ihtiyari ve keyfi bir durum değil, bir zorunluluk, bir sorumluluk, yapması
gereken bir vazifedir. Çünkü toplumumuzun bu anlamda güçlü Müslümanlara
ihtiyacı vardır. Toplumun, gençlerimizin, çocuklarımızın, ailelerimizin hatta
bütün toplumun böyle bir örnekliğe, böyle bir modele ihtiyaçları vardır.
Ellerinden tutabilmemiz lazım, metaın, kapitalin helak edici tehlikelerini
bertaraf ederek bu sahada da çok güçlü bir kuşatıcılık, çok güçlü bir şefkat
ortaya koyarak insanlarımıza sahip çıkabilmemiz gerekiyor." dedi.
Yapılan
konuşmasın ardından Demir, programa katılanlarla toplu bir hatıra fotoğrafı
çektirdi. (İLKHA)