Hamdan, Gazze'de olası bir ateşkes, esir takası, ateşkes sonrası Gazze'nin inşası ile Yahya Sinvar'ın şehadetinin ardından hareketin liderliğine kimin getirileceği gibi konularda İLKHA'ya özel açıklamalarda bulundu.

Hareketin ateşkes şartının; saldırıların tamamen durması, işgal kuvvetlerinin tamamen geri çekilmesi ve Gazze'de inşa ve yardımın sağlanmasını olduğunu belirten Hamdan, Yahya Sinvar'ın şehadetinin ardından hareketin liderlik boşluğu yaşamadığını vurguladı.

Hamdan, Sinvar'ın şehadetinin ardından "Liderlik Konseyi" kurulması, belirli isimlerin seçilmesi ya da belirli alternatiflerin seçilebileceği gibi birçok iddiayı reddetti.

HAMAS Hareketi Siyasi Büro Üyesi Usame El Hamdan'a İLKHA'nın yönelttiği sorular ve verdiği cevaplar şöyle:

Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması ve esir takası konusunda bir anlaşmaya varılabilir mi?

Açıkça görülüyor ki siyonist oluşum, bu tür bir anlaşmaya varılmasını engelliyor ve daha fazla katliam yapmak için zaman kazanmaya çalışıyor. Ancak sonunda şunu söylüyoruz: Bu oluşum, direnişin elindeki esirlerini ancak bir anlaşma ile geri alabilir. Bu anlaşma, halkımızın temel taleplerini yerine getirmelidir; saldırıların tamamen durması, işgal güçlerinin tamamen geri çekilmesi ve Gazze'ye koşulsuz, şartsız bir şekilde yeniden inşa ve yardım sağlanması. Daha sonra, halkımızın kabul edebileceği ölçütlere göre bir esir değişimi olmalıdır. İşgalci, işleri sürüncemede bırakmaya çalıştı, ancak esirleri güç kullanarak geri alamayacağını anladı. Güç kullanarak onlara ulaşmaya çalışınca esirleri ölü buldu. Canlı olarak geri alınanların hepsi, direnişle yapılan bir mutabakat ve düzenlemeyle geldi. Bu nedenle, işgalci bir süre işleri engellemeye çalışabilir, ancak sonunda esirlerin serbest bırakılması yalnızca bir anlaşma ile olacaktır.

Yahya Sinvar şehit oldu; peki, şimdi ne olacak? Hareketin liderliğini kim üstlenecek? Hareketin kadrolarında, onun yerine kimin geçeceğine dair bir karar var mı?

İşgalci ABD ordusunda cinnet vakaları artıyor İşgalci ABD ordusunda cinnet vakaları artıyor

Öncelikle, Allah'tan kardeşimiz şehit lider Yahya Sinvar’ı kabul etmesini ve cennetin en yüksek makamı olan Firdevs'e derecesini yüceltmesini diliyoruz, inşallah.

Kardeşimiz Ebu İbrahim Yahya Sinvar’ın şehadeti, ileriye doğru atılacak adımlar için bir teşvik kaynağıdır. Şehidin gerçekleştirdiği cihat, fedakârlık, kahramanlık ve şehadet, hareketin mensupları arasında ve tüm ümmetin fertleri arasında örnek alınacak bir modeldir.

Hareketin liderliğine gelince, bu, hareketin iç tüzüğüne uygun olarak belirli kuralları ve ilkeleri olan bir meseledir. Bu kurallar, kararlarını kendi başına alan açık kurumlar çerçevesinde işler.

Halefin kim olacağına dair bir karar olup olmadığı sorusuna gelince, halefin kim olacağına karar verildiğinde, bu durum hareketin mensuplarına bildirilecektir ve bu karar onların kendi inisiyatifleriyle alınır. Ancak hareket, kimin halef olacağı ve bu duyurunun nasıl yapılacağına dair bir karar alıp almayacağını da belirleyecektir.

Medyada yayılan, tek bir lider yerine bir liderlik konseyi olduğu yönündeki söylentiler doğru mu?

Liderlik Konseyi kurulması, belirli isimlerin seçilmesi ya da belirli alternatiflerin seçilebileceği gibi birçok söylenti, ya bazı medya kuruluşlarının olayları yorumlama çabasıdır ya da medyada karanlık odakların yönlendirdiği, işgale hizmet eden bilgi toplama çabalarıdır. Bu tür söylentiler, direnişin imajını zedelemeye veya direniş liderlerinden bazılarına zarar vermeye yönelik girişimlerde bulunarak işgale fayda sağlar. Bu nedenle, burada veya orada söylenenlere fazla önem vermiyoruz. Hareketin liderliği aktiftir ve liderlik boşluğu sorunu yaşamamaktadır. Hareketin liderleri, dünyaya savaş alanında ve siyasi arenada yönetim kabiliyetlerini ve yeteneklerini gösteren bir şekilde işlerini yürütmektedir. Bu liderlik, oluşumları ya da başında kimin bulunduğu ile ilgili herhangi bir duyuru yapmaya karar verdiğinde, bu herkes için net olacaktır. Medyada dolaşan ve çoğu doğru olmayan söylentileri takip etmeye çalışmak ise bunu yapanları yorar.

Sinvar’ın şehadetinin hareketin politikaları üzerinde sonuçları var mı? Eğer varsa, bunlar nelerdir? Bu sonuçlar arasında müzakere tutumu da var mı?

Eğer kastedilen, Ebu İbrahim Sinvar'ın şehadetinin hareketin politikaları üzerindeki sonuçları ise, kesinlikle hareketin politikasına bir etkisi yoktur. Ne ilkelerde ne stratejik yollarda ne de genel çerçevede herhangi bir geri adım söz konusu değildir. Hareketin liderinin suikasta uğramasının, politikasını veya yönelimlerini değiştireceğini düşünmek yanlıştır.

Müzakere tutumuna gelince, herkes tarafından açıkça bilinmektedir ki hareketin müzakere tutumu her zaman sabit ve sağlam olmuştur. Hareket, halkımızın hakları olarak gördüğümüz ve belirgin olan temel taleplere bağlı kalmıştır; saldırıların tamamen sona erdirilmesi, Gazze Şeridi'nden tam çekilme, işgalin hiçbir kısıtlama ve şartı olmaksızın yardım ve yeniden inşa sürecine başlanması ve esir değişiminin hem esirlerimizi hem de düşman esirlerini serbest bırakacak açık ve belirli kurallara göre yapılması. Hareket, bu konuyu bu ilkeler doğrultusunda müzakere etti, tartıştı ve görüştü; bazı fikirleri kabul etti ve bazı inisiyatifleri tamamen benimsedi. Ancak, düşman her zaman süreci engelleyen taraf oldu. Bu nedenle, müzakere yolunda ilkeler hâlâ aynıdır.

Bu nedenle, eğer Ebu İbrahim'in (Yahya Sinvar) şehadetinin bir sonucu olacaksa, bunun olumsuz bir sonuç olacağını sanmıyorum; aksine olumlu bir etkisi olacaktır. Kardeşimiz Yahya Sinvar gibi büyük bir lideri kaybetmemiz, olumsuz sonuçlar doğuracağı anlamına gelmez; tam tersine, o ve ondan önceki şehit kardeşlerinin izlediği bu yola daha sıkı sarılacağız ve bu sorumluluğun emanetine daha çok bağlı kalacağız.

Müzakere ekibimizin aylar boyunca müzakereleri yönettiğini ve yeterliliği, yetkinliği ve hareket liderliğinin güvenine sahip olduğunu düşünüyorum. Bu ekip, Allah'ın izniyle bu sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirme ve üstlenme kapasitesine sahiptir.

Aksa Tufanı nereye varıyor? Hareketin ufukta net bir planı var mı? Savaş sonrasına dair ne gibi hazırlıklar var?

Aksa Tufanı, inşallah, zaferle sonuçlanacak bir operasyondur. Bu Tufan’da, on binlerce şehit ve yüzbinlerce yaralı verilmiştir. Sonuçları inşallah, sadece zafer olacaktır. Allah, kullarını denemekle birlikte, onlara istedikleri zaferi kazandırmaktan daha merhametlidir ve daha cömerttir.

Bu nedenle, bu Tufan'ın sonuçlarının, inşallah, zafer olacağına inanıyoruz. Halkımız, evlerini, kurumlarını ve sokaklarını yıkılmasına, açlık, susuzluk, yaraların acılarına ve işkencelerine rağmen sabretti ve oğullarını şehit verdi. Allah’ın izniyle, bu halk sadece sevap bulacak, dünyada ve ahirette Allah’tan gelen en hayırlı şey, dünyada zaferdir. Biz, halkımızın ve ümmetimizin hedeflerini gerçekleştirmek için bu cihat ve direnişe devam edeceğiz.

Plan hakkında konuşacak olursak, elbette, bu işgal ile mücadele edenler bir plan doğrultusunda hareket eder ve bir vizyon ile çalışırlar; rastgele ya da tepkisel bir şekilde hareket etmezler. Aksine bu plan, ulaşmak istedikleri hedefe, yani zafer, kurtuluş, halkımızın topraklarına dönmesi ve bağımsız devletimizin kurulması için hazırlanmış bir plandır. Başkentinin Kudüs olduğu tam egemen bağımsız bir Filistin devleti kurma amacını taşır. Bu yüzden 'sonraki gün' dediğimizde, Filistin halkının ulusal bir günü ve Filistin iradesinin gerçeğe dönüşeceği, zaferin elde edileceği bir günün konuşulduğundan bahsediyoruz. Kesinlikle, zafer ve özgürlük denklemleri sadece Filistin’in olacaktır ve sadece halkımızın lehine olacaktır, inşallah.

Kaynak: İLKHA