Mayıs ayında kafileler halinde kutsal topraklara gitmeye başlayan hacı adayları, yaklaşık 2 aylık bir arınmanın ardından hac menasiklerini yerine getirmiş olmanın mutluluğuyla memleketlerine dönmeye başladı.
İslam dininde Müslümanlara farz kılınan 5 temel ibadetten biri olan hac hem mali hem de bedeni bir ibadet olarak diğer ibadetler arasına farklı bir öneme sahiptir.
Bu sene hac ibadetini yerine getiren Ömer Uçar, hac ibadetinin önemi hakkında konuşarak duygularını paylaştı.
"Hac, bir yönüyle Müslümanın, müminin kendine, kardeşlerine bir yolculuğudur" diyen Uçar, "Hac müminin kalbine bir yolculuktur. Mina, Arafat, Müzdelife, Kâbe'yi tavaf, Sa'y ile Safa ve Merve'ye gidişi gelişiyle, bütün bu sembolleri bilinçle, şuurla yapmasıyla kalbe bir yolculuktur." dedi.
"Gelişen teknolojiye rağmen Hac meşakkattir ve zordur"
Haccın; 2 milyarlık İslam ümmetinin tamamının yapmak istediği, ancak herkese nasip olmayan bir ibadet olduğunun altını çizen Uçar, "Bizlere Haccı nasip eden Yüce Rabbimize sonsuz hamdolsun. Elbette Hac, bütün müminlerin, 2 milyarlık Ümmet-i İslam'ın tamamının yapmak istediği, ancak herkese nasip olmayan bir ibadet. Bu yönüyle her bir mü'min, her bir Müslüman, Hac kendisine nasip olduğu zaman Rabbine şükür etmeli, Rabbine hamd etmeli. Biz de Rabbimize hamd ediyoruz, şükrediyoruz. Bu yıl Hac çok kalabalıktı. Hatta Hac tarihinin en kalabalık dönemiydi diyebiliriz. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam, 'Hac meşakkattir' diyor. 1400 sene önce 'Hac meşakkattir' dedi Hazreti Peygamber. 6 yıldızlı oteller, klimalı otobüsler var olmasına rağmen yine de Hac meşakkatti ve gerçekten çok zordu. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam'ın o sözünün mucizesini biz Hac'da yaşadık." ifadelerini kullandı.
"Hac mü'minin kalbine bir yolculuktur"
Haccın manevi atmosferine dikkat çeken Uçar, "Tabi Hac bir yönüyle Müslümanın, mü'minin kendine, kardeşlerine bir yolculuğudur. Öyle ki Hac müminin kalbine bir yolculuktur. Mina, Arafat, Müzdelife, Kâbe'yi tavaf, Sa'y ile Safa ve Merve'ye gidişi gelişiyle, bütün bu sembolleri bilinçle, şuurla yapmasıyla kalbine bir yolculuktur. Yine bununla beraber kardeşlerine bir yolculuktur. Kardeşlerine bir hicrettir. Çünkü her ırktan, her dilden, dünyanın her yerinden farklı insanlar orada toplanıyor. Ve Müslümanlar orada birbirlerini ziyaret ediyorlar. Kâbe'yi tavaf ederken, sa'y ederken birbirlerine tenleri dokunuyor. Bu yönüyle Müslümanlar birbirine hicret ediyor ve orada o kardeşliğin zirvesini yaşıyorlar." dedi.
Gazzeli mazlumlara sürekli dua ettiklerini dile getiren Uçar, "Yine Müslümanlar orada aslında Hazreti İbrahim'in vahdet bilincini anlıyorlar. Öyle ki bu sene malumunuz olduğu üzere 7 Ekim'den bu yana Filistin'de, Gazze'de çok ciddi bir zulüm, bir soykırım gerçekleşti. Kur'an-ı Kerim'de 'İbrahim tek başına bir ümmetti' ifadesi geçiyor. Yine başka bir Ayet-i Kerime'de, 'İbrahim gerçekten çok halim, çok yumuşak huylu ve dertli biriydi, içi yanık biriydi.' buyruluyor. Hazreti İbrahim'i tek başına bir ümmet yapan da işte o halim olması, içi yanık olması yani dertli olmasıydı. İşte oraya gelen Müslümanlarla aslında bir şekilde mahşerin provasını yaşadık. Arafat'ta Filistinli kardeşlerimize, Gazzeli kardeşlerimize hem Arafat'ta hem tavafta hem de sa'yda onlara dua ettik. Rabbim inşallah onları da bu zulümden, bu sıkıntıdan kurtarsın, muzaffer eylesin. Bedir'de Müslümanlara muzafferiyet nasip ettiği gibi orada da onlara zafer nasip etsin inşallah." diye konuştu.
"İhramla bütün rozetlerimiz, bütün zenginliğimiz, her şeyimiz ortadan kalktı, hepimiz eşit statüye girdik"
İhrama girdikleri zaman herkesin eşit statüye girdiklerini anımsatan Uçar, "Hac bütün menasikiyle, bütün ibadetleriyle elbette bir semboldür ve her bir sembolün de çok derin manaları vardır. O manalarla, o bilinçle, o şuurla yapılınca Hac bir şeyler ifade ediyor. Müslümanın kalbine, müminin kalbine iniyor. İşte Arafat'ta mesela ihrama girdik. İhramla bütün rozetlerimiz, bütün zenginliğimiz, her şeyimiz ortadan kalktı. Hepimiz eşit statüye girdik. Aynen mahşerde bütün Müslümanların aynı statüye gelmesi gibi. Oradan Müzdelife'ye aktık. Şeytanı taşladık. Şeytanı taşlarken aslında kendi nefsimizde olan şeytani duyguları taşladık. Kendi nefsimizde bulunan o şeytani duyguları taşlayarak onları, 'Her kim nefsinin cimriliğinden kurtulursa, işte onlar asıl kurtuluşa eren kimselerdir.' ayetinin aslında gereğini, tecellisini ortaya koymaya çalıştık." dedi.
"inşallah haccımız mebrur, sa'yimiz meşkur, zemmimiz mağfur olur"
Asıl önemli olan şeyin hacdan sonra memlekete dönünce hacı kalabilmek olduğunu vurgulayan Uçar, "Tavaf yaptık, sa'y yaptık. Hazreti Hacer annemizi, Hazreti İbrahim atamızı, Hazreti Adem'i orada yâd ettik. Onları anladık, onların çektikleri zorlukları gördük. Bu şuurla, bu manayla memleketimize döndük. Yani ihramla beraber mahşerin provasını gerçekleştirip, bütün günahlarımızdan arındık ve tekrar memleketimize döndük. Rabbim Hacı olduktan sonra da bize Hacı kalmayı nasip etsin. Asıl mesele de budur. Bu sene zannedersem 3-4 milyon insan Hac yaptı, Hac'ca gitti, Hacı oldu. Önemli olan memlekete döndükten sonra hacı kalabilmektir. İslam'ı tam manasıyla temsil edebilmektir, dönüşebilmektir, değişebilmektir. Eğer hac mü'mini değiştirmiyorsa, dönüştürmüyorsa hacca gitmeden önceki halinde bir değişiklik yoksa o haccın zannedersem pek de kabul olmadığını gösterir. Dolayısıyla eğer değişmişsek, dönüşmüşsek inşallah Hacımız mebrur, sa'yimiz meşkur, zemmimiz mağfur olur. Rabbim hacımızı, bütün Müslümanların hacını kabul eylesin. Gitmeyenlere de nasip etsin inşallah." ifadelerini kullandı. (İLKHA)