7 Ekim'den bu
yana işgal rejiminin Gazze'de yürüttüğü bombardıman sonucunda yüzde 70'i kadın
ve çocuklardan oluşan 9 binden fazla Filistinli şehid edilirken maalesef İslam
ülkelerinin yöneticileri ve uluslararası kuruluşlardan yeteri kadar bir tepki
ortaya konulmadı.
Dünyanın gözü
önünde basın kuruluşlarının yaptığı canlı yayınlarla yaşanan vahşet ortadayken
ülkelerin sadece kınama mesajları yayınlaması, yaptırım uygulamaması ve Gazze
halkını haklı mücadelesinde yalnız bırakması, Müslüman halkın ciddi tepkisine
yol açıyor.
İslam'da
Müslümanların birbirleriyle yardımlaşması konusuna ilişkin İLKHA muhabirine
konuşan İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Suat Yaşasın, ayet ve
hadislerde Müslümanların birbirleriyle yardımlaşmaları gerektiğinin farz olarak
nitelendirildiğini, dolayısıyla Gazze'de devam eden direnişe güç sahibi olan
tüm Müslüman devletlerin hem mali hem de askeri olarak destek vermesi
gerektiğini söyledi.
"Müslümanların
yardımına koşmak vaciptir"
Yaşasın,
"Doğrusu, konuşmanın çok fazla yeri olmayan bir dönemdeyiz. Müslümanların,
hatta vicdanı olan bütün insanların konuşması değil yapması gerekenlerle ilgili
harekete geçmesi gereken bir süreçteyiz. Zira Filistin'de bu kadar vahşi bir
şekilde tüm dünya ülkelerinin neredeyse toplanıp da çocuklarına, bebeklerine
kadar kardeşlerimizi katlettikleri, evlerini başlarına yıktıkları, aç, susuz,
elektriksiz, yakıtsız her şeyden mahrum bıraktıkları bir süreçte hepimize düşen
büyük görevler vardır. Bunun gerekliliğini konuşmaya bile ihtiyaç yoktur.
Esasen bu meseleyi bilmek için insanın herhangi bir fıkhi, İslami bilgisi
olmasına bile gerek yoktur. Sadece vicdanı olması yeterlidir. Elhamdülillah
normal koşullarda tüm Müslümanlar ve vicdan sahibi insanlarda bu husus
mevcuttur. Bu anlamda açıkça gerek bizzat Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerde,
gerekse hadislerde Müslümanların yardıma ihtiyaç duyduğu vakitte yardımlarına
koşmanın vacip olduğu geçer. Ayette, 'din konusunda sizden yardım isterlerse
onlara yardım etmeniz vaciptir' denilir. O münasebetle sırf dinden ötürü
başlarına bir şey geliyorsa yardımlarına koşmak vaciptir, farzdır, gereklidir.
Herkes elinden gelen tüm gayreti göstermekle mükelleftir. Elinden gelmiyorsa,
elinden gelmesi için hazırlık yapmalıdır." dedi.
"Hücuma uğrayan
Müslümanlar, düşmanı kendi başlarına defedemiyorlarsa tüm Müslümanların yardım
etmesi farz-ı ayndır"
İşgal
rejiminin Gazze'ye yönelik saldırıları sonrasından sadece Müslümanların değil
dünyanın her tarafında insanların ayağa kalktığını, vicdanları sebebiyle
duramayıp dışarı çıktıklarını belirten Yaşasın, "Uzun zamandır bu dünya,
batı başkentleri dâhil insanların aynı şey için toplandıklarına şahit
olmamıştı. Düşünün Amerika'nın başkentinden tutun Kanada'nın, Latin
ülkelerinin, Avrupa'nın önemli başkentlerine kadar her tarafta Müslümanlar ve
gayrimüslimler ayakta. Amerika ve batının istemediği şekliyle insanlar
yasaklamalara rağmen dışarı çıkıyor. Böyle bir durumda Müslümanların destek
vermesi, bu konuyu işlemesi, yapılması gerekeni yapması gerekir. Az çok
birileri bir şey yapıyor ama kesinlikle asıl gücü elinde bulunduranların bunu
yapması vaciptir. Bu ordular niçin oluşturuldu? Bir Müslüman devlette ordu
niçin vardır? İnsanları, Müslümanları muhafaza etmek için vardır. O
Müslümanları muhafaza etmek için kurulan ordunun idarecisi, komutanı veya
başkanı, başbakanı kimse, orduları düşmanı defedecek kadar yeteri gücü olmayan
Müslümanları muhafaza etmek için göndermekle mükelleftir. Bu şeriatta açıktır.
Herhangi bir Müslüman beldede, sırf Müslüman oldukları için hücuma gelenleri
kendi başlarına defedemiyorlarsa, o Müslümanlara başta etraftaki devletle
öncelikli olmak üzere tüm Müslümanların yardım etmesi farz-ı ayndır. Kaldı ki,
burada topraklarından sadece düşmanı defetmek meselesi değildir. Mukaddesatımız
olan Mescid-i Aksa'yı hepimizin adına korumak ile mükellef olan bir halktan ve
o halkın örgütlediği Müslüman direniş hareketlerinden, mücahitlerden
bahsediyoruz." diye konuştu.
"Elinde güç olup
kullanmayanlar açıkça büyük günah işliyorlar"
Türkiye, İran
ve diğer ülkeler dâhil herkesin ordusunu Gazze için yönlendirilmelerinin farz
olduğunu vurgulayan Yaşasın, "Bunu yapmayan açıkça günahkâr olur. Günahkâr
derken de basit bir günah değil. Peygamber Efendimiz (Sallalahu Aleyhi
Vesellem) hadislerde saydığı büyük günahlar içerisinde en önde sıraladığı
günahlardan birisi, 'Müslümanların yoğun bir şekilde sıkıntı ile karşı karşıya
kaldığı savaş günlerinde Müslümanlara sırtını dönüp gitmektir' der. Bu açıkça
büyük günahlardan birisidir. Eğer gücü olan, ordusu olan Müslüman ülkelerin
yöneticileri bunu yapmıyorlarsa çok büyük bir günah işliyorlar demektir. Bu
günahları her an katlanarak devam ediyor. Tevbe ederek giderlerse bilmem ama
tevbe etmeden giderlerse akıbetleri de imanları da tehlikeye girer. Bir de
tövbenin nasip olup olmayacağı bilinmez. Ölüm bir anda gelir. Yöneticiler,
'gücüm var ama bunu ancak kendim için kullanabilirim' yaklaşımına sahip
olamazsınız. Çok net söylüyorum! Gücü elinde bulunduranlar bu gücü kullanmakla
mükelleftir. Allah o gücü bugün kullansın diye vermiştir. Kullanmazsa şer'an
mesuldür." şeklinde konuştu.
"Koskoca ordular
neye gücünüzün yetmediğini düşünüyorsunuz? Bu kadar mı pısırıklaştınız?"
Yaşasın,
"Diğer taraftan için harekete geçmedikleri sorgulandığında, 'bize mi kaldı
sadece... Başkası da girsin' deniliyor. Böyle bir husus yok. Bu farz-ı ayndır.
Başkaları yapmaması sizi bağlamaz. Onlar günahkâr oluyor diye sizde mi günahkâr
olacaksınız? Niye namazla, oruçla ilgili bunu söylemiyorsunuz? Bu da cihattır.
Müslümana el atmak zorundasınız. Diğer taraftan yeterince güçlerinin
olmadığını, Amerika'nın bu işin arkasında olduğunu söylüyorlar. Bir avuç
Müslüman, tüm Amerika'sı, Avrupa'sı, israili rezil edecek kadar büyük bir güce
sahip oluyor da siz güya koskoca ordular neye gücünüzün yetmediğini
düşünüyorsunuz? Bu kadar mı pısırıklaştınız? Bir de ekonomisi kötü olacakmış,
bırakın o ekonomiyi... Biz Müslüman haklar, özellikle Türkiye halkı sizin
savaşta güya tarafsız durmanızdan ötürü gelebilecek veya kaybedilecek lokmalara
ihtiyacımız yoktur. Biz aç kalmaya, evsiz kalmaya, başka ülkelerin bize boykot
uygulamasına hazırız. Biz yerimizde vurmasına da hazırız. Yeter ki Allah'a
karşı mükellefiyetimizi yerine getirelim ve ciddi olalım. Biz cihetten uzak
kalmaktan ötürü izzetimizi de kaybetmekle karşı karşıyayız. Çok açık
söylüyorum! Ciddi olan, bu işe el atan devlet veya kişiler ömrü boyunca tarihe
Selahaddin Eyyubi gibi girebilecek bir şeref kazanabilirler. Ancak kim de geri
durursa tarihin kara sayfalarına girer. Şunu da bilsinler ki onlar ne
yapmazlarsa yapsınlar biz kendimizi onlara bağlı tutmayacağız, Allah'a karşı
mükellefiyetimizi eninde sonunda yerine getirmeye çalışacağız."
ifadelerini kullandı. (İLKHA)