TBMM Genel
Kurulunda konuşan HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, 12.
Kalkınma Planı, deprem mevzuatı, maddi manevi kalkınma, aile, eğitim ve anayasa
konuları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına
"Bismillahirrahmanirrahim" diyerek başlayan Ramanlı, "12.
Kalkınma planı hakkında partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı
ile selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 12. Kalkınma planında Ekonomik ve
iktisadi hedefler önemli bir yer tutuyor. Bu bağlamda; Enflasyonla mücadelede
israf ve aşırı talebin önüne geçmek önemlidir. Ancak bağlı kalınacağına vurgu
yapılan serbest piyasa koşullarının dayatmacı anlayışı kapsamında faiz
artışlarına odaklanarak bunu bir sopa olarak kullanmanın sakıncaları görmezden
gelinmiştir. Yükselen faizlerin finansmana erişimde oluşturduğu zorluklar
yatırımlara darbe vurmaktadır. Çalışarak, üreterek, satarak, istihdamı
artırarak kazanmak yerine paradan para kazanma daha cazip hale getirilmektedir.
Serbest piyasa dayatması olarak uygulanan faiz artışları ve sıkılaştırmalar,
yüksek enflasyonu ve ekonomik krizleri, sermaye sahipleri için bir fırsata
dönüştürürken, dar ve sabit gelirlilerin alım gücünü ve hayat şartlarını daha
da zorlaştırmıştır." dedi.
"Güneydoğu ve doğu
illeri hala en yoksul iller sıralamalarında başı çekmektedir"
Ramanlı,
"Planda 'Enflasyonla mücadelede kullanılacak makroekonomik politikaların
gelir dağılımını iyileştirici yönde uygulanması' teorik olarak ortaya konulmuş
olsa da yatırım ve üretimi baltalayan yüksek faiz artışları pratikte böyle bir
iyileştirmeye imkân vermemektedir. Zaten bu tür mekanizmalar sonucu
zengin-fakir arasındaki uçurum her gün daha fazla artmakta, servet giderek daha
dar bir kesimin tekeline geçmekte, yoksulluk da toplumun ezici bir çoğunluğunu
esir almaktadır. Önceki planlarda, merkezi bütçelerde ve Orta Vadeli
Programlarda hedeflenen enflasyon ve istihdam oranlarının, kişi başı milli
gelir miktarının ve cari açığın minimize edilmesine dönük çizilen
projeksiyonların tutmadığı sır değildir. Özellikle kişi başı yıllık gelirin
artırılması kadar, gelir dağılımındaki adaletin sağlanması da önemlidir.
Türkiye’nin en yüksek gelirli yüzde 10’luk nüfus dilimi ile en düşük gelirli
yüzde 10’luk dilim arasında gelir farkının 14 kata kadar yükselmesi, gelir
dağılımındaki adaletsizliğe acil neşter vurulması gerektiğini gösteriyor. 10.
11. ve 12. Kalkınma planlarında Bölgeler arası gelişmişlik farklarının
azaltılması için bölgelerin rekabet gücünün artırılması hedefleri ortaya
konulduğu halde Türkiye’nin en fakir illeri sıralaması hala değişmemiştir.
Güneydoğu ve doğu illeri hala en yoksul iller sıralamalarında başı
çekmektedir." ifadelerine yer verdi.
"Manevi kalkınmanın
sacayaklarını adalet, eğitim, aile ve kültür politikaları oluşturmaktadır"
Türkiye'de
yaşanan birçok depreme rağmen halen mevzuatta bir güncellemenin yapılmadığını
hatırlatan Ramanlı, konuşmasının devamında şunları aktardı:
"Kalkınma
Planında afet riskinin yüksek olduğu yerlere yönelik imar planlaması
süreçlerinde afet risklerinin azaltılması için mevzuatın güncelleneceği
belirtilmektedir. Türkiye 1999’da büyük bir deprem yaşadı. 99’dan bu yana pek
çok ilde depremler yaşandığı halde hala mevzuatta bir güncellemenin yapılmamış
olması büyük bir eksikliktir. Maddi kalkınmanın yanı sıra manevi kalkınmanın
sağlanması da hükümetin asli görevlerindendir. Dolayısıyla kalkınma derken
yalnızca maddi kalkınma değil, manevi kalkınma da hedeflenmelidir. Adalet,
doğruluk ve merhamet gibi insani erdemlerle kuşanmış bireyler ve erdemli bir
toplumun inşası, bize göre hükümetin ve bir bütün olarak siyaset kurumunun en
önemli görevidir. Manevi kalkınmanın sacayaklarını ise adalet, eğitim, aile ve
kültür politikaları oluşturmaktadır."
"Ailenin
korunmasına ve güçlendirilmesine yönelik politikalar geliştirilerek
uygulanmalı"
Ailenin
korunması ve güçlendirilmesi gerektiğine de değinen Ramanlı, "Kalkınma
Planında 'ailenin korunmasına ve güçlendirilmesine yönelik politikalar
kapsayıcı bütüncül ve katılımcı bir şekilde geliştirilerek uygulanacaktır.'
Denilmektedir. Ancak Kalkınma planında belirtilen hedefler ile bugüne kadar
ortaya konulan pratikler birbiri ile çelişmektedir. Yine 'kadın ve erkeğin
evlilik bağıyla kurulan, milli ve manevi değerlerin taşıyıcısı olan ailenin her
türlü zararlı eğilimden korunması ve aile kurumunun güçlendirilmesi temel
amaçtır' denilmektedir. Ancak bu konuda mevcut durum ve uygulamaya
baktığımızda, sapkın akımların sözde sivil toplum kuruluşu hüviyetine bürünerek
gençliği ifsat etmelerinin önüne geçecek somut adımların atılmaması gibi bir
tezatla karşılaşmaktayız." şeklinde konuştu.
"Batı kaynaklı
ideolojik eğitim sistemi olduğu gerçeği ıskalanmıştır"
Eğitim
konuşuna da değinen Ramanlı, "Eğitim konusunda ise gerek akademik gerekse
de insan yetiştirmedeki başarısızlığın ana nedeninin Batı kaynaklı ideolojik
eğitim sistemi olduğu gerçeği ıskalanmıştır. Sistemin temel felsefesi sorunlu
olduğu halde, pansuman tedbirlerle kemikleşmiş olan sorunlara çözüm
bulunamadığı ortadadır. Öte yandan Kalkınma Planında, Türkçe dışındaki diğer dillerin
eğitimi konusuna yer verilmemiştir. Elbette Türkçenin doğru ve güzel kullanımı
önemlidir ancak aynı hassasiyet, vatandaşlarımızın anadili olan başta Kürtçe
olmak üzere, diğer dillerin eğitimi konusunda da gösterilmelidir." dedi.
"1982 darbe anayasası
ile yoluna devam etme lüksü kalmamıştır"
Son olarak
Ramanlı, "Kalkınma planında hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını güvence
altına alan, daha özgürlükçü, katılımcı ve kapsayıcı sivil bir Anayasanın
hazırlanması da hedeflenmektedir. Hemen herkesin üzerinde hemfikir olduğu üzere
ülkenin 1982 darbe anayasası ile yoluna devam etme lüksü kalmamıştır. Etnik
temelli yaklaşımlardan uzak, halkın inanç ve medeniyet değerleriyle barışık ve
uyumlu bir anayasanın yapılması en acil ve birincil gündem olmalıdır. Bu konuda
tüm siyasi partiler sorumluluk almalıdır. Şüphe yok ki sivillerin yapacağı yeni
bir anayasa, maddi ve manevi kalkınmaya olumlu yönde etki edecek, ülkenin başta
Kürt meselesi gibi kronik sorunlarının aşılması yönünde önemli bir adım
olacaktır." diye belirtti. (İLKHA)