HÜDA PAR
Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Zekeriya Yapıcıoğlu, katıldığı özel bir
televizyon kanalında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
6-8 Ekim
azmettiricisi HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın HÜDA PAR'a yönelik
çağrısını değerlendiren Yapıcıoğlu, "O dilleriyle, söylemleriyle
yüzbinlerce insanı mağdur ettiler. Binlerce insanın kanına girdiler. Onu bir
temizlesinler, meşru zemine gelsinler, kendilerine ait bir iradelerinin
olduğunu ortaya koysunlar. O zaman belki görüşürüz." ifadelerini kullandı.
Katıldığı
programda özellikle seçim sürecinde uğradıkları karalama kampanyasının
görünmeyen yüzünü anlatan Yapıcıoğlu, yalan ve iftiralarla süreci devam ettiren
kesimlerin yüklendiği misyondan bahsetti.
Seçim
sonuçlarının açıklanması ve milletvekili mazbatalarını almaları sonrası
gündemde en yoğun konuşulan partinin HÜDA PAR olmasının nedenlerini açıklayan
Yapıcıoğlu, "İlgi görmek, ilgi duymak, konuşulmak iyi bir şey de bu seçim
döneminde belki bütün şimşekleri üzerine çeken paratoner gibi olduk. Hatta
birinci turdan sonra zannettik ki parlamento seçimleri bitti birileri bizim
parlamentoya girmemizi istemiyor. Birinci tur seçimleri bitti ve ikinci turun
propaganda malzemesi yine HÜDA PAR oldu." dedi.
"İftira ve yalanlarla bizim
üzerimizden şov yaptılar"
Yemin
polemiğine de açıklık getiren Yapıcıoğlu, "Sadece İmamoğlu değil; Özgür
Özel, diğer partinin yetkilileri ve daha pek çok kişi ısrarla söyledi. Öyle ki
adeta 'yalan bizden sorulur' dediler. Bu yalanların çoğu da bizimle ilgili ve
en son ürettikleri yalanlardan biri de 'yemin etmeyecekler' yalanıydı.
Arkasından 'HÜDA PAR kadınların çalışmasını istemiyor' yalanını söylediler.
Oysa öyle bir şey yok, olmadı da. Odalar belirlenince 'HÜDA PAR vekillerinin biz
kadınların olmadığı bir katta oda istiyoruz talepleri reddedildi' dediler.
Bakalım bundan sonra ne diyecekler." diye sordu.
Yapıcıoğlu,
"Seçim kampanyası boyunca çok yoğun bir tempoyla çalıştık, ciddi bir efor
sarf ettik, gücümüz oranında masraf ettik. Bütün bunları milletvekillerinin
yemin edeceği gün Meclis'e gidip
orada şov
yapmak için yapmadık. Biz parlamentoya gidip memleketimizin meselelerini kendi
bakış açımıza göre orada tartışmak istiyor, milletin sorunlarının çözümüne bir
katkı sağlamak istiyoruz." diye konuştu.
"Kirli ilişkilerin üzerini örtmek
için bize saldırdılar"
Partilerine
yönelik yapılan saldırıların amacını özetleyen Yapıcıoğlu, şunları söyledi:
"Elbette
bu saldırıların amacı şuydu: CHP zihniyetini iktidara taşıyamayacaklarını
anlayınca farklı siyasi görüşlerden partileri yanlarına alarak halkın desteğini
almaya çalıştılar. Bu sefer 'değiştik' diyerek her tarafa mavi boncuklar
dağıtmaya başladılar, sağ elleriyle bozkurt işareti yaparken sol elleriyle
zafer işareti yaptılar. Herkes iki eli de görüyor, söylediklerini işitiyordu.
Bu da yetmedi; küresel bazı güçlere selam çaktılar, Pensilvanya'ya 'KHK ile
atılanları geri alacağız' diyerek oraya da selam gönderdiler, Kandil'e bazı
mesajlar çaktılar."
Muhalefetin
oluşan her olumsuz koşulu kendilerine fırsat görürcesine hareket ettiğine
dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Depremde 'bu sefer tamam' dediler. Çünkü Öyle
bir deprem ki devletin imkânları bile ilk günde her tarafa yetişmedi. O dönemde
devletin elindeki çadırların sayısı 206 bin. Her tarafa yetmiyor. İnsanlar
büyük sıkıntı yaşadı. Arama kurtarma ekiplerinin sayısı yeterli olmadı. Çünkü
alan çok genişti. Fakat Sayın Erdoğan onların özellikle Pensilvanya ve Kandil
ile gayri meşru ilişkilerini deşifre etmek suretiyle gündem edince bunlar
kamuoyu nezdinde yankı buldu, kazanamayacaklarını anladılar. 'Ne yapalım?'
derken bu kirli ilişkilerin üzerini örtmek için bize saldırdılar." dedi.
"HDP önce ellerindeki Kürt kanını
yıkayıp şiddetle aralarına mesafe koymalı"
Kendisine
yöneltilen soru üzerine Selahattin Demirtaş'ın çağrısına değinen Yapıcıoğlu, o
elin tutulabilmesi için kandan ve şiddetten arındırılması gerektiğini söyledi.
Yapıcıoğlu,
"Aslında Demirtaş'ın o çağrısına dikkat edilirse her türlü hakaret var.
Bir taraftan hakaret ederken öbür yandan 'gidin falanların elini tutun'
deniliyor. Bazı şartlar gerçekleşse belki o eli tutarız. Bir; ellerindeki Kürt
kanını yıkayıp şiddetle aralarına mesafe koysunlar. Başta Selahattin Demirtaş.
Dilleri ellerinden daha kirli. O dil ve söylemleriyle yüzbinlerce insanı mağdur
ettiler, kanına girdiler. Onu da bir temizlesinler. Meşru zemine gelip
kendilerine ait bir iradelerinin olduğunu ortaya koysunlar. O da belki!"
şeklinde konuştu.
HDP'nin
iradesinin elinde olmadığının altını çizen Yapıcıoğlu, "Selahattin Demirtaş
bir şey söylüyor. Kandilden on ayar geliyor. HDP'nin bu memleketteki herhangi
bir vatandaşın hakkını savunmak için siyaset yaptığına inanmıyorum. Kürt
meselesini de onlar kendilerince bir araç haline getirdiler, üzerinde tepinip
duruyorlar. Öyle olmasaydı çözüm sürecini zehirlemezdiler." diye belirtti.
"Kim ne söylüyorsa
ne düşünüyorsa hiçbir etki ve baskı altında kalmadan rahatça dile
getirebilmeli"
HÜDA PAR'ın
parti programında yer alan bazı hususların bilinçli bir şekilde yanlış
aktarıldığını belirten Yapıcıoğlu, şu ifadelere yer verdi:
"Anadille
ilgili bazı söylemlerimiz var. Parti programımızda 'özerklik ve federasyon da
dahil kimin fikri neyse şiddete başvurmadan, meşru daire dışına çıkmadan bunu
serbestçe çıkıp bunu söylesin' dedik. Bunu söylerken birileri 'bunlar
federasyon istiyor, bölücülük yapıyor, bağımsızlık istiyor' dedi. Biz dedik ki
vatandaş ne söylüyorsa, siyasetçi ne düşünüyorsa kendi düşüncesini hiçbir etki
ve baskı altında kalmadan rahatça dile getirebilmeli." şeklinde konuştu.
"Eğitim hakkını kadınların
elinden alan CHP'dir"
AK Parti
2002'de iktidara geldiğinde de "İslamcı parti iktidara geldi, ey kadınlar
korkun, artık sokakta dolaşamayacaksınız; önce başınızı örtecekler, sonra
çarşaf giydirecekler, çalışamayacaksınız, okula gidemeyeceksiniz, eğitim
hakkınız elinizden alınacak" propagandasını hatırlatan Yapıcıoğlu, asıl
eğitim hakkını kadınların elinden alanın CHP olduğunu söyledi.
Kendi
ailesinden ve parti yetkililerinden örnekler sunan Yapıcıoğlu, kadınların
çalışmasına karşı oldukları tezinin tamamen karalamaya yönelik bir algı
operasyonu olduğuna dikkat çekti.
Yapıcıoğlu,
"Eşim üniversiteyi kazandı, örtü zulmünden dolayı okula gidemedi. Kurucu
Başkanımızın eşi Meryem Hanımefendi mezuniyetine 3 ay kala başörtüsü sebebiyle
üniversiteden atıldı. Tekrar okula dönüp kaldığı yerden ısrar etti ve
üniversiteyi 10 yılda ancak bitirebildi. Doktorasını yaptı, inşallah ilerde
doçent ya da profesör de olur. Kadınlarımız okuyor, isterse çalışıyor. Pek çok
arkadaşımızın eşleri ya da çocukları çalışıyor. Mesela Meryem Hanım bir
üniversitede diş hekimliği fakültesinde çalışıyor. Benim bir kızım henüz
ortaöğretimde, bir kızım da üniversiteyi bitirdi, şimdi ikinci fakülteyi
bitirmek istiyor." ifadelerini kullandı.
"Bizler hayatının her alanında
inancını yaşamaya çalışan siyasi bir kadroyuz"
Yapıcıoğlu,
"Dinci, dini hassasiyeti olmayıp dünya menfaati veya siyasi çıkarı için
kendini o şekilde gösteriyorsa dincidir. Kişi kendi inancını yaşamaya
çalışıyorsa o dindardır. Biz dindar insanlarız, inancımızı yaşamaya
çalışıyoruz. Siyasetimizi de dinimizin ölçmüş olduğu meşru dairede yapmaya
çalışıyoruz. Mesela siyasi partilerin yasal olarak birbirilerine iftira
etmelerine bir engel yok ama inancım iftirayı bana yasaklıyor. Bunun için
diyorum ki siyasi çıkar elde etmek adına da olsa hiçbir siyasi rakibime asla
iftira etmem. Varsa bir kusuru bunu dile getiririm. Onun bana iftira etmesi
benim ona iftira etmeme yol açamaz. Biz böyle bir siyasi kadroyuz ve hayatının
her alanında inancını yaşamaya çalışan insanlarız." diye belirtti.
Karalama
kampanyası içerisinde sıklıkla gündeme getirilen "Kadınların
sahiplenilmesi" söyleminin çarpıtıldığını söyleyen Yapıcıoğlu,
"Diyoruz ki varisleri olmayanların mirasları fona devredilmeli. O fonu da
devlet kursun onunla kadınlara sahip çıksın. Devletin kadınlara sahip çıkması,
onları cansız bir mal veya varlık görmesi anlamına gelmiyor. Onlar özellikle bu
sahiplenmek kelimesini değiştirerek 'sahiplendirme' dediler. Defalarca
yalanladık. Parti programımızda; bu kadınlara ekonomik, sosyal, psikolojik her
türlü destek çıkılsın diyoruz. Şu anda açıklanan destek programları gibi bir
şey. Buna rağmen bizim böyle söylediğimizi iddia edenler sahipsiz sokak
hayvanları için kullanılan bir kelimeyi kullanarak aslında kadınlara hakaret ettiler.
Oradaki fon için de 'kimsesiz kadınları gelecek olan insanlara satacaklar. O
fon bu paralardan oluşacak' dediler. Siyaseten 3-5 oy alacaksınız diye ya da
bir partinin 3-4 vekilini Meclis'e göndermemek için 85 milyon insanın yarısı
olan bu kadar kadına hakaret etmeyi vicdanınıza nasıl sığdırabildiniz?"
diye sordu.
"Türkiye 40 yılı aşkın süredir
cunta anayasasıyla yönetiliyor"
"Cumhur
ittifakına ne katacaksınız, önceliğiniz ne?" sorusunu yanıtlayan
Yapıcıoğlu, "Aslında seçim olmadığı zamanlarda da görüşme trafiğimiz
vardı. İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Yeniden Refah, Büyük Birlik, Milli Yol ve AK
Partiyle görüştük. CHP ile görüşmedik. Bahsettiğim görüşmeler 2018
seçimlerinden sonra oldu ve görüşmelerimizin merkezinde Türkiye'nin yeni bir
anayasaya ihtiyacı olduğuydu. Şu anda Türkiye cunta anayasasıyla yönetiliyor.
20 defa değişiklik yapıldı, üçte ikisinden fazlası değişti ama neticede bu
anayasanın adı hala 1982 anayasası. 40 yılı aşkın süredir Türkiye bu anayasa
ile yönetiliyor." dedi.
Yapıcıoğlu,
"Parlamento bir anayasa yapabilir, anayasanın bazı yönlerini
değiştirebilir. Bazı partilerin anayasa taslakları olduğu gibi bizim de
anayasayla ilgili bazı düşüncelerimiz var. 4 vekille anayasayı kaleme alacak
bir pozisyonda değiliz. Diyoruz ki madem anayasalar bir yönüyle toplumsal
sözleşmelerdir o zaman bu toplumun temsilcileri farklı görüşteki temsilcileri
bir masa etrafında toplanabilmeli. Elbette her maddede yüzde yüz konsensüs
sağlanacak diye bir şey yok. Ama ortak noktaların bulunabileceğine inanıyorum. Bu
milletin ortak noktası, talebi neyse o talepleri içine alan
ve kimsenin
kendini dışarda hissetmediği, herkesin 'bu benim anayasamdır' diyebileceği bir
anayasa yapılabilir." şeklinde konuştu.
Yapıcıoğlu,
"Yaptıklarımızın ne kadar etkisi oldu bilmiyorum ama daha sonra bazı
partilerin gündemine anayasa değişikliği girdi. Şu anda da yeni Adalet
Bakanımızın da Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıklaması vardı. Yine başka
partilerin genel başkanları yeni bir anayasanın yapılması gerektiğinden
bahsedebilir. Biz o çizgideyiz. Bu konuda biz de elimizden gelen katkıyı
sunarız." ifadelerini kullandı.
"Teklifi
kim getirirse getirsin, eğer o teklifin milletin menfaatine, memleketin
faydasına olduğu kanaatinde olursak onu destekleriz" diyen Yapıcıoğlu,
aynı şekilde memlekete zarar vereceği inancında olmaları durumunda ona karşı
geleceklerini, bu yönde insan merkezli siyaset yapmaya çalışan ve adaleti
mutlak surette her hal ve şart altında gerçekleştirilmesi veya ulaşılması
gereken bir hedef olarak gördüklerinden asla taviz verilmemesi gerektiğini
düşüncesinde olduklarının altını çizdi.
Yeni kabineyi
de değerlendiren i de değerlendiren Yapıcıoğlu, "Bütün kabine değişti. Bir
önceki kabine de açıklandığında birkaç istisna dışında aralarında hiç siyasetçi
yoktu. Yani siyasetin dışından, memuriyetten gelen pek çok insan var. İnşallah
başarır. Başarmak zorunda. Türkiye zor günlerden geçiyor. Dünyada ciddi anlamda
bir ekonomik sıkıntı var. Türkiye de bundan nasibini aldı." dedi. (İLKHA)