Geçtiğimiz hafta sonu yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili
seçimleri sonucunda Cumhurbaşkanı seçimi 2'nci turda gerçekleşmek üzere 28
Mayıs tarihine ertelendi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde taraflardan biri olan Cumhuriyet
Halk Partisinin Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar tarihsel süreç halinde
değerlendiren Dicle Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Oktay
Bozan, günümüz Türkiye'sindeki iki ana sorunun temelinde CHP'nin
politikalarının olduğuna dikkat çekti.
Özellikle 28 Şubat döneminde Müslümanlara ötekileştirici ve
dışlayıcı bir tutum sergilenerek 'İrtica' yaftalamasının yapılması ile bölgede
Türk olmayan unsurlar üzerinden bir homojen bakış açısı oluşturmak adına
asimilasyon politikası uygulanarak Kürt meselesinin doğuşunda CHP'nin
uygulamalarının etkili olduğunu dile getiren Bozan, gelinen süreci
değerlendirdi.
"Cumhuriyet Halk
Partisi aklı milli mücadele mantığını muhafaza edememiştir"
Cumhuriyet Halk Partisinin Türk siyasi tarihinin ilk partisi
olduğunun altını çizen Bozan, "1923-1950 yılları arasında tek başına
iktidar olmuş ancak bu dönemde herhangi bir muhalefet partisi mevcut değildir.
İki defa muhalefet partisi kurulmuş fakat bunlar tehlikeli görülerek
kapatılmıştır. Tabii milli mücadele döneminde bu toplum büyük birliktelik
örneği göstererek bir başarı hikayesi yazmış toplumun değişik kesimleri aynı
inanç etrafında bütünleşerek emperyalizme karşı büyük bir başarı ortaya
koymuştur." dedi.
"Cumhuriyet ilan edildikten ve Lozan antlaşması
imzalandıktan sonra maalesef Cumhuriyet Halk Partisi'nin öncüsü olduğu kadrolar
ve Cumhuriyet Halk Partisi aklı, milli mücadele mantığını ve birliklerini
muhafaza edememiştir" diyen Bozan, "Millî Mücadele'nin önemli
bileşenleri bu süreçte kamusal alanda dışlanmış ve toplum için bir tehlike
olarak görülmeye başlanmıştır. İslam 'irtica' olarak algılanmış, Müslüman
'mülteci' diye ifade edilmiş ve bölgede Türk olmayan unsurlar üzerinden bir
homojen bakış açısı oluşturmak adına bir asimilasyon politikası uygulanmış
olduğunu görüyoruz. Türk tarih tezi, güneş-dil teorisi gibi teoriler üzerinden
tüm Anadolu halkının bir homojen kimlik etrafında bütünleşmesi
amaçlanmıştır." ifadelerini kullandı.
Bozan, "Gerek bu tarih bakış açısı gerek toplumu inanç
ve değerlerine yaklaşım tarzı gerek toplumun önemli bir kısmının sistem dışına
itilmesi kamusal alanda yer almaması nedeniyle devlet ile toplum uzaklaşmıştır.
Toplum devlete küstürülmüştür. Devlete küstürülünce de ister istemez birtakım
huzursuzluklar meydana gelmiş ve bunun neticesinde devletle toplum dayanışması
olumsuz etkilenmiştir." şeklinde konuştu.
"Kürt meselenin
doğuşunda doğrudan CHP'nin uygulamış olduğu politikalar etkili olmuştur"
Aktarımında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde uygulanan
inkâr ve asimilasyon politikalarının nedenlerine yer veren Bozan şunları
söyledi:
"Eskiden kısmen var olan ama daha çok feodal yapılardan
kaynaklı birtakım huzursuzluklar, devletin ya da Cumhuriyet Halk Partisi'nin
uygulamış olduğu ötekileştirici politikaları nedeniyle tamamen Kürtleri
kapsayacak bir politikaya dönüşmüştür. Böyle olunca ister istemez günümüzde
'Kürt Meselesi' diye isimlendirdiğimiz meselenin doğuşuna zemin hazırlanmıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi aklı ve programı bugünkü Türkiye'nin bu yakıcı
probleminin banisidir."
Bozan, "Bu meselenin doğuşunda birinci derecede fail bu
akıldır. Çünkü şayet milli mücadelenin kucaklayıcı ruhu devam ettirilmiş
olsaydı Türkiye 300-400 milyar dolarlık bir kayba 50 bin civarında insanın
ölümüne sebep olmayacaktı. Bu nedenle milli mücadeleden sonra Türkiye'de 2
problem nüksetmiştir. Birincisi Müslümanlar, ikincisi Kürtler. Bu iki meselenin
doğuşunda doğrudan Cumhuriyet Halk Partisi'nin uygulamış olduğu politikalar
etkili olmuştur. Yani Müslümanları 'mülteci-irtica' diye değerlendirmesi ve
değişik unsurları bir potada eritip homojen bir ulus yaratma düşüncesi ister istemez
bu iki kesimin devletle kavgalı hale gelmesine, devletten soğumasına yol
açtığını görüyoruz. Tabii bu arada katı bir laiklik uygulaması
gerçekleştirilmiş oluyor. Bu uygulamadan dolayı Cumhuriyet Halk partisi ister
istemez toplumun değer yargılarıyla mücadele eden bir kuruma dönüşmüştür."
dedi.
"Halk ilk kez 14
Mayıs 1950 seçimlerinde ezanı Türkçeleştiren CHP'ye tepkisini gösterdi"
Uzun yıllar boyunca toplumun dini değerlerine, kültürüne ve
inancına karşı uygulanan bu tutumlardan dolayı bir öfke duyulduğunu ve bunun
tepkisinin de ilk olarak 14 Mayıs 1950 seçimlerinde verildiğini sözlerine
ekleyen Bozan, "Yeter Karar Milletindir" sloganıyla ezanı
Türkçeleştiren Cumhuriyet Halk Partisi'nin karşısına tepki olarak Demokrat
Parti'nin iş başına getirildiğini söyledi.
Medreseler ve kılık kıyafetle ilgili yapılan uygulamaların
yanı sıra bölgede kurulan umumi müfettişlikler uygulamasıyla ülke siyasetinde
"Müslümanlık ve Kürtlük Meselesi" üzerinden iki problemin ortaya
çıkmasına, derinleşmesine ve ülkeye ciddi anlamda bir bilançoya dönüşmesine yol
açtığını ifade eden Bozan mevcut hükümetin yürüttüğü politikalara değinerek şu
ifadelere yer verdi:
"Bu konuda gelen hükümetlerin de büyük ölçüde zikzaklı
davrandığını görüyoruz. En ezber bozan politikanın AK Parti dönemi olduğunu
söyleyebiliriz. Yani 2002'de iş başına gelen AK Parti, önce bu meselenin adını
koymuştur. Cumhurbaşkanı 2005 yılı Diyarbakır konuşmasında meselenin bir 'Kürt
Meselesi' olduğunu kabul etmiş ve bunun üzerine radikal adımlar atmıştır. Radikal
adımlar atarken etnik milliyetçilik ile bölgesel milliyetçiliği kabul
etmediğini ortaya koymuştur. Ne bölgede yapılan ayrılıkçı ve bütüne karşı olan
bölgesel milliyetçiliği ne de bölgedeki farklı unsurları yok sayan, onu bir
yerde tahrik eden ve uygulanan katı milliyetçilik dayatmasını kabul etmemiştir.
Bu anlamda reçete olarak bir bölgesel kalkınma uygulattığını görüyoruz."
"Dün inkâr ve
asimilasyon mağduru olanlar bugün sorunun temel müsebbibi olan bir partiyi
destekliyor"
Recep Tayyip Erdoğan hükümeti döneminde özellikle bölgede
kültürel hakların verildiğini belirten Bozan, "Binlerce yer ismi iade
edilmiştir. Kültürel haklar, kalkınma, ana dil ile ilgili uygulamalar,
enstitülerin kurulması, Kürtçenin temel eserlerinin basılıp devlet eliyle
dağıtılması gibi çalışmalarda çok ciddi anlamda meselenin kapanmasına yol
açtığını görüyoruz. Önümüzde bir seçim süreci yaşıyoruz. Bu seçimde enteresan
bir şekilde inkâr ve asimilasyon mağduru olanlar, bu mağduriyetten dolayı
şikâyet edenler ve mücadeleye kalkışanların garip bir şekilde bu sistemi ya da
bu sorunun ortaya çıkmasının temel müsebbibi olan bir parti liderini frensiz
desteklediklerini görüyoruz." diye belirtti.
Bozan, "Amaç meseleyi çözmekse, kardeşliği arttırmaksa,
dünkü yanlışların geride kalmasını istemekse hükümetin bu anlamda atmış olduğu
adımlara takdir etmek ve daha fazlasını istemek gerekiyor. Ama bunun yolu
Cumhuriyet Halk Partisi'ni desteklemek olmamalı diye düşünüyorum."
ifadelerini kullandı.
İnkâr ve asimilasyon uygulayan, katı bir ulus devlet
dayatmasından dolayı birçok isyan, sürgün ve mağduriyetlerin yaşanmasına sebep
olan bir partiyi umut olarak görmenin "bu sorun benim işime yarıyordu, bu
sorunun devam etmeli ve ben bu sorunu kullanarak varlığımı devam ettirmeliyim"
gibi bir düşünceyi beraberinde getirdiğinin altını çizen Bozan, "Türkiye,
1980'lerden beri yaklaşık 40 yıldır derinleşen ve toplumun tüm kesimlerini
hemen hemen ciddi anlamda etkiyen büyük maliyetlere ve insan kaybına yol açan,
uluslararası camiada ülkemize ve toplumu ciddi anlamda sıkıntıya sokan bir
meseleyi, büyük ölçüde geride bırakmış durumdadır. Bu seçimle beraber 16 tane
parti Meclise girmiş oldu. Var olan problemlerde, büyük bir dayanışmayla ve
diyalog içerisinde muhtemelen çözülür ve bu problemleri geride bırakırız diye
söyleyebiliriz." dedi. (İLKHA)