Peygamber Sevdalıları Kocaeli il temsilciliği tarafından
Gazeteci- Yazar Özkan Yaman'ın katılımıyla İzmit Fuarı Sivil Toplum Merkezi
konferans salonunda "Ailede Anlayış ve İletişim Teknikleri"
başlığıyla verilen seminer yoğun katılımla gerçekleşti.
Kur'an- ı Kerim
tilavetiyle başlayan program Gazeteci Özkan Yaman'ın sunumuyla devam etti.
Aile içinde sıkıntıların meydana gelebileceğini ancak burada
önemli olanın yıkmadan ve dağıtmadan aileyi bir arada tutmaya çalışmak
gerektiğini dile getiren Yaman, erkeklerin ve kadınların fıtratlarında
farklılıkların olduğunu, iki tarafın da karşılıklı olarak bu özelliklerin
farkında olmalı ve birbirini anlayışla karşılamalıdır.
Ev ortamında huzurun olabilmesi için eşlerin birbirine
gereken değeri vermesi gerektiğinin altını çizen Yaman, özellikle Batılı
ülkelerde kadınların yakın zamana kadar çok hor görüldüğü, hatta bazı Avrupa
ülkelerinde kocaların eşlerini vurması için özel sopaların üretildiğini
kaydetti.
Modern dünya tabirinin kullanıldığı bu zamanda kadınların
bir reklam öznesi olarak görüldüğünü ifade eden Yaman, kadınların en yüksek
değeri İslam ile kazandığını vurguladı.
"Aileyi
korumanın yolu Kur'an'a ve sünnete sarılmakla mümkündür"
Aile kurumunun insan unsurundaki çeşitliliğe göre esnek bir
yapıda olduğunu söyleyen Yaman Kuran ve sünnet vurgusu yaptı: "Aile içinde
sıkıntılar her zaman olmuştur bundan sonra da olacaktır. Ancak önemli olan
yıkmadan, dağıtmadan aileyi bir arada tutmaya çalışmaya gayret edilmelidir. Bu
da ancak İslam'ın eşler arasındaki hak ve hukukunu bilmekle mümkündür. Bunun
için Aileyi korumanın yolu Kur'an'a ve Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem)
sünnetine uymakla mümkündür. İslam'ın aileye verdiği önemi bilerek eşler
arasındaki görev ve sorumluluk farklarını bilerek hareket etmeliyiz.
Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) aile hayatını kendimize örnek
alarak, onun ailesine karşı nasıl davrandığını bilerek ve kendi hayatlarımızı
da buna göre şekillendirerek ailemize yön vermeliyiz." dedi.
"Ailede kadın ve
erkek fıtri ve duygusal özelliklerinin farkında olmalılar"
Gazeteci Özkan Yaman
Ailede yaşanan birçok sıkıntının nedeninin kadın ve erkeğin
fıtri ve duygusal özelliklerinin farkında olmadığından kaynaklandığını dile
getiren Yaman, şunları kaydetti:
"Erkek ve kadın bazı özellikleri bakımından
farklıdırlar. Eşler bu farklılıkların farkında olmalıdırlar ve birbirlerine bu
özelliklere uygun olarak davranmalıdırlar. Örneğin kadın ve erkek arasında
şefkat ve güç farkı vardır. Kadınlar şefkat duyguları baskın olarak dünyaya
gelirken erkekler güç ve iddia gibi vasıflarla dünyaya gelirler. Yine
kadınların işitme duyuları daha iyiyken erkeklerin görme duyuları daha iyidir.
Kadınlar aynı anda birden fazla işi yapabilirken erkekler bir işe odaklanırlar.
Kadınlar detayları erkekler ise bütünü fark ederler. Kadınlar üzüntülüyken
konuşmayı isterken erkekler ise üzüntülüyken susmayı tercih ederler. Örneklerini
çoğaltabileceğimiz bu fıtri ve duygusal farklılıkların farkında olmayan eşler
maalesef birbirlerini anlayamıyor dolayısıyla iletişim kurarken birçok hata
yapıyorlar. Bu da zamanla eşler arasında sıkıntıların oluşmasına ve
birbirlerinden uzaklaşmasına sebep oluyor. Kadın ve erkek karşılıklı olarak bu
özelliklerin farkında olmalı ve birbirlerini anlayışla karşılamalılar."
"Eşler
birbirlerini fark etmelidirler"
Bir insana yapılabilecek en büyük kötülüğün onu fark etmemek
olduğunu dile getiren Yaman, "Fark edilme ihtiyacı insan için sürekli olan
bir ihtiyaçtır. Eşler bu ihtiyacı hiçbir zaman unutmamalıdırlar. Erkekler,
eşlerinin değişimlerini, emeklerini fark etmeli ve onları takdir etmelidirler.
Eşlerine değer verdiklerini onlara hissettirmelidirler. Aynı şekilde kadınlar
da eşlerinin ev ortamında huzur ve mutluluk bulabilmeleri için onlara gereken
değeri vermelidirler. Böylece eşler birbirlerine önem vererek birbirleri için
değerli olduklarını hal ve hareketleriyle fark ettirmelidirler." şeklinde
konuştu.
"Batı kadını bir
reklam öznesi olarak görüyor"
Yakın zamana kadar Doğu ve Batı'da kadına hak ettiği değerin
verilmediğini dile getiren Özkan Yaman, "Yakın zamana kadar Yahudi
erkekler her sabah Allah'ın kendilerini kadın olarak yaratmadığı için şükrediyorlardı.
Bugün medeni olarak görülen Batı ülkelerinde de durum çok farklı değil. Kanada
kadınlara seçilme hakkını ancak 1991 yılında vermiştir. Almanya'da 1950 yılına
kadar ceza kanununda yer alan bir maddeye göre kocasını kızdıran kadının öldürülmesi
meşru görülmüştür. 1900'lü yılların başına kadar bütün Avrupa'da, pazarlarda
erkeklerin eşlerini dövmeleri için üretilen sopalar satılıyordu. 1800'lü
yıllara kadar Hıristiyanlar kadınların İncil'e dokunmalarına izin
vermiyorlardı. Çünkü kadın değersiz olarak görülüyor. Bugün de durum çok farklı
değil. Bugün modern dünya dediğimiz günümüzde de kadın bir reklam öznesi olarak
görülüyor." şeklinde konuştu.
"Kadınlar en
yüksek değeri İslam ile kazanmıştır"
İslam'ın kadına verdiği değere değinen Yaman, "Kadın en
yüksek değeri İslam ile bulmuştur. Peygamberimiz (as)
bir gün Hz. Hatice'ye hitaben: Ey Hatice, Allah sana selam gönderdi diyor.
Düşünün; Allah, Hz. Hatice'ye yani bir kadına Cebrail (Aleyhisselam)
vasıtasıyla selam gönderiyor. Kâinatın sahibi olan Allah bir kadını muhatap
alarak ona selam gönderiyor. Bu çok yüksek bir makam çok yüksek bir değerdir.
Yine Hz. Meryem'in makamını düşündüğümüzde kadına verilen kıymeti
anlayabiliyoruz. Allah, Hz. Meryem'e kendi makamından ikramlarda bulunuyor. Hz.
Zekeriya peygamber olmasına rağmen Allah Hz. Meryem'e ikramda bulunuyor ve Hz.
Zekeriya bu ikramlara şaşırıyor. Erkeğin hizmet davranışları hakkettiği
karşılığı görmelidir. Çünkü erkek kadınla evlenebilmek için mehir vermek
zorundadır, evlendikten sonra kadının geçimini sağlamak zorundadır ve eşinin
sevgi ihtiyacını karşılamak zorundadır. Bu ve bunun gibi sayısız örnek
kadınların İslam nazarında ne kadar yüksek bir değere sahip olduklarını bize
anlatıyor." ifadelerini kullandı.
"Bencillik, zevkperestlik
ve yalnızlık hastalıklarıyla karşı karşıyayız"
Son zamanlarda bazı hastalıklarla karşı karşıya kaldığımızı
dile getiren Yaman, "Çok hızlı bir şekilde kırdan kente göç yaşadığımız
için sahip olduğumuz kültür, gelenek ve göreneklerimizi maalesef kırda yani
köylerde bıraktık. Bugün çocuklarımızın sosyal hayata dair bildikleri şeyler
sosyal medyadan, dizilerden öğrendikleri kadarıyla sınırlı ki bu öğrendikleri
de aslında bizim kültürümüzde, gelenek ve göreneklerimizde olmayan şeyler.
Toplum olarak kendimizden uzaklaşınca da farklı hastalıklarla karşılaştık.
Bugün bencillik, zevkperestlik ve yalnızlık hastalıklarıyla karşı karşıyayız.
İnsanlar her şeyi kendi menfaatlerine göre değerlendirmeye başladı. Yani her
şeyi kendileri için istiyorlar. Yine aşırı bir zevk düşkünlüğü toplumumuzda
yaygınlaşmış durumda. İnsanlar her şeyi zevk almak için yapmak istiyorlar.
Dünyadaki bütün zevkleri tatmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Ve yalnızlık.
Bugün Batı ülkelerinde gördüğümüz yalnızlık bakanlıkları işin ciddiyetini
ortaya koyuyor. İnsanlar yalnız kalmak
istiyor. Yalnız kalan insanda da psikolojik rahatsızlıklar
artıyor. İnsanlar yalnız kalmak istedikçe aile bağları zayıflıyor ve yeni bir
aile kurmak yani evlenmek istemiyorlar." ifadelerine yer verdi.





