Mustazaflar Cemiyeti Diyarbakır Şubesi, Şeyh Said Efendi ve
47 dava arkadaşının idam edilişinin 97'inci yıldönümü münasebetiyle Şeyh Said
Meydanı'nda bir basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasından önce konuşan Mustazaf-Der
Genel Başkanı Avukat Mehmet Hüseyin Yılmaz, CHP'nin helalleşmeyi
istemesinden önce Kürdlerden özür dilemesi gerektiğini söyledi.
"Cumhuriyetin
kuruluşuyla Türkler ve Kürdlerin ortak paydası olan İslam'a sırt çevrildi"
Şeyh Said ve dava arkadaşlarının mezar yeri için yapılan tüm çalışmalara rağmen olumsuz cevap verildiğine dikkat çeken Yılmaz, "Burası Şeyh Said Meydanı'dır. Az ötede bir hastane var. O hastanenin hemen arkasında Şeyh Said ve dava arkadaşlarının naaşları bulunmaktadır. Diyarbakır halkı tarafından her ne kadar yeri bilinse de resmi olarak halen halkımızdan gizleniyor ve mezar yeri için yapılan tüm çalışmalara da olumsuz cevap veriliyor. Mustazaflar Cemiyeti olarak 2012 yılında bir aylık gibi bir süre içerisinde 110 bin imza topladık. Bu imzalarda talebimiz şuydu; cumhuriyetin kuruluşunda yeni rejimin kuruluşuyla beraber halkın sahip olduğu bazı değerler ayaklar altına alındı. Kürdlerin de Türklerin de ortak paydası olan İslam'a sırt çevrildi. Seküler bir devlet yapısı kurmak için İslam yok sayıldı ve İslam'a savaş açıldı. Yine bu dönemde seküler bir Türk ulus kurmak için Türk milliyetçiliğini esas alan bir devlet kuruldu." dedi.
"Devlet hatasını
görmeyip Kürd halkının imamlarını şeyhlerini dar ağaçlarında idam ettirdi"
"Kürtlerin Kurtuluş Savaşında verdiği rolü yok edildi
ve Kürdün kimliği ve varlığı yok sayıldı." diyen Yılmaz, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
Tarihi olayları değerlendirirken o dönemin şartlarını göz
önünde bulundurmak lazım. O dönemin şartlarında böyle bir tablo vardı: Şeyh
Said Efendinin deyimiyle 'Bizim devlete itaatimiz bugüne kadar vacip idi. Çünkü
ortak paydamız İslam'dı ve İslam'ın başında bir halife vardı. Sistem, hilafeti
kaldırdığı gibi İslam'ı da kaldırdı. Türklerle Kürdlerin ortak paydası İslam
kaldırıldığı için artık devlete itaatimiz vacip değildir' deyip hak talebinde
bulundu. Yani tekrar İslam'ın ortak payda olması için mücadele verildi. Bu
konuda Ankara'ya talepler iletildi. Ama maalesef bu talepler ağır bir
şekilde zulümle bastırılmaya çalışıldı. Halkın bu haklı talepleri provoke
edildi, kriminalize edildi ve bir kıyam başlatıldı. Talepler karşılanmadığı
için silaha başvuruldu. Devlet, kendi hatasını göremeyip sadece Kürd halkının
imamlarını, şeyhlerini, alimlerini burada kurduğu dar ağaçlarıyla İstiklal
Mahkemelerinin verdiği kararlarla idam ettirdi.
"Verilen siyasi
kararlar sonucu binlerce insan katledildi"
CHP'li milletvekillerinin İstiklal Mahkemelerine başkan
yapıldığını hatırlatan Yılmaz, mahkemelerin verdiği siyasi kararlarla binlerce
insanın katledildiğini söyledi.
Yılmaz, "Peki istiklal Mahkemeleri bir mahkeme mi idi?
Yoksa iktidarın cellatları mıydılar? O dönemde İstiklal Mahkemelerinin
kurucularına baktığımızda hangi şekilde teşkil ediyordu. Cumhuriyet Halk
Fıkrası yani bugünkü CHP'nin milletvekilleri bu mahkemelere başkan yapıldı.
Önceden verilen siyasi kararlarla, uyduruk mahkemelerle burada binlerce insan
katledildi. Bir kısmı asıldı, bir kısmı Zilan'da olduğu gibi bebeklerine kadar
öldürüldü, delik deşik edildi. Dersim'de olduğu gibi paramparça edildi.
Sığındıkları mağaralarda bile kimyasal gazlarla şehid edildiler, katledildiler.
Müslüman Kürdlerin durumu bu." ifadelerini kullandı.
"CHP
helalleşmeden önce Kürdlerden özür dilemeli"
CHP liderinin helalleşmeyi istemesinden önce Kürdlerden özür
dilemeleri gerektiğini söyleyen Yılmaz, "Son yıllarda devlet
normalleşmeden bahsediyor, helalleşmeden bahsediliyor. Dönemin İstiklal
Mahkemeleri ile Kürdlere bu acıyı yaşatan Cumhuriyet Halk Partisi'nin bugünkü
lideri de helalleşmekten bahsediyor. Bizde diyoruz ki evet helalleşmek ve
normalleşmek gerekiyor ama biz intikamcı değiliz, intikam peşinde, rövanş
peşinde değiliz ama haklarımızı ve yapılan zulmün tespitini istiyoruz. Özür
dilenmesini istiyoruz ve özür dilenmeden de helalleşme olmaz. Peki bu özür ve
helalleşme nasıl olacak, önce devlet kendi yaptığı hatayı kabul edecek, hak
arama taleplerini nasıl provoke ettiğini, nasıl şiddete yönlendirdiğini ya da
eline silah almak zorunda bıraktığı Kürd halkını ve Müslümanları nasıl
katlettiğini kabul edecek. Devlet bunu yaptıktan sonra, o zaman yapılan bu
zulümler için de bugünkü devlet adına devlet başkanının bu özrü dilemesi lazım.
Meclis kararı ile bunu hayata geçirmesi lazım ve yine o dönemde en büyük rol
sahibi olan Cumhuriyet Halk Partisi bu noktada bunu kabul etmesi lazım, CHP
olarak da özür dilenmesi lazım." şeklinde konuştu
"Şehidlerimizin
bulunduğu mekanlar ortaya çıkarılması lazım"
2012 yılında mezar yerlerinin açıklanması için Meclise 110 bin imza gönderildiğini fakat halen cevap verilmediğini söyleyen Yılmaz, "Özür dilenmesi yeter mi? Yetmez! Bir diğer şartımız daha var, şehidlerimizin naaşlarının bulunduğu mekanlarının ortaya çıkarılması lazım. Mezar yerleri, defnedildikleri yerlerin tespit edilip oraya bir türbe ve cami yapacak şekilde sembolik de olsa Kürd halkının, Müslüman halkın gelip bir Fatiha okuyabilecekleri bir yer olması lazım. Bu amaçla normalleşmeden, helalleşmeden bahsedildiği 2012 yılında biz 110 bin imza topladık ve Meclis'e gönderdik. Talebimiz şuydu, 'Mezar yerleri tespit edilsin' bize verilen cevapta 'Eski yazıdan yeni Türkçeye zabıtlar tercüme ediliyor, tercüme bittikten sonra talebiniz değerlendirilecektir.' 2012'den bugüne herhangi bir cevap verilmedi. " dedi.
"Şeyh Said
Meydanı'nın isminin değiştirilmesi gibi hataya düşmeyin"
Diyarbakır Valisi ve Kayyumu'na da seslenen Yılmaz, Şeyh
Said Meydanı'nın isminin değiştirileceği yönünde bazı duyumların alındığını
belirterek böyle bir hataya düşülmemesi gerektiğini ifade etti.
Yılmaz, "Yine 2012 yılında dönemin Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı'na 110 bin imzayı teslim ettik, Diyarbakır halkının
talebi olarak bu meydanın isminin 'Şeyh Said Meydanı' olarak değiştirilmesi
talebinde bulunduk. Büyükşehir mercii bu kararı kabul etti, gecikmeli de olsa
bu meydanın ismini 'Şeyh Said Meydanı' olarak değiştirildi. Ama bize ulaşan
bazı duyumlara göre 'Kayyum Yönetimi'nin bu meydanın ismini yeniden 'Dağ Kapı
Meydanı' olarak değiştireceğine ilişkin iddialar var. Sakın diyoruz! Öyle bir
yanlışa düşmeyin. Bu meydanın ismi tüm Diyarbakır halkının nezdinde 'Şeyh Said
Meydanı'dır. Siz bu meydanın ismini değiştirirseniz de Allah kısmet eder bir
gün Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi HÜDA PAR'ın eline geçerse, o zaman bu
meydanın ismini tekrar 'Şeyh Said Meydanı' yapacağız. Herkes buna şahit
olsun." ifadelerini kullandı.
"Şeyh Said ve
arkadaşlarının Kürdler ve Türkler nezdinde saygınlığı var"
İtibarı, değeri ve saygınlığı olan Şeyh Said ve
arkadaşlarına hain nitelemesinden vaz geçilmesi gerektiğini söyleyen Yılmaz,
son olarak şöyle konuştu:
"Yine bir taahhüdümüz şudur, Rabbim nasip eder ve
Mustazafların hamisi HÜDA PAR Meclis'e giderse Şeyh Said'in mezarının tespit
edilip oraya türbe ve mescid yapılması yönünde çalışması olacaktır inşallah.
Şeyh Said ve arkadaşlarının Türkiyeli Müslümanlar nezdinde gerek Kürd gerek
Türklerin nezdinde itibarı ve saygınlığı vardır. Bu kıyam da Müslüman Kürd ve
Türk halkı nazarında dönemin şartlarında meşru bir 'kıyam' olarak
görülmektedir. Bunu Necip Fazıl'da kabul ediyor ve Şeyh Said için diyor ki,
'Son devrin din mazlumlarındandır" Bu nedenle bizim nezdimizde itibarı,
değeri, saygınlığı olan Şeyh Said ve arkadaşlarına hain nitelemesinden
vazgeçilmesi lazım. Çünkü onlar hain değildi, hak talebinde bulunmuş ve silaha
sarılmak zorunda bırakılmış, dönemin rejiminin uzlaşmaz tavrı, imha ve inkâr
politikası nedeniyle o yola girmişlerdi. Biz böyle biliyor, böyle inanıyoruz.
Silah ve çatışma çözüm değildir, bunu biliyoruz. O yüzden sadece ve sadece
insani bir hak olan mezar yerinin tespit edilmesini istiyoruz."