HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Diyarbakır'da
basın mensuplarıyla bir araya gelerek iç ve dış gündeme dair değerlendirmelerde
bulundu.
Yapıcıoğlu; sağlık politikası, seçim kanunu, tarım
politikası, Rusya-Ukrayna savaşı ve Erbil’e yönelik saldırılar hakkında
konuştu.
Hekimlerin işi bırakarak özel sektöre ya da yurt dışına gitmesinin yoğun bir şekilde tartışıldığını belirten Yapıcıoğlu, en son, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda bir değerlendirmesinin olduğunu hatırlattı.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu
Yapıcıoğlu, "Sağlık politikaları ile ilgili üzerinde
çok ciddi düşünülmesi gereken ve acilen çözüme kavuşturulması gereken sorunlar
var. Aslında bu sorunların çözümü de çok zor değil." dedi.
Sadece hekimlere yüklenmek suretiyle veya sorumluluğu onlara
atmak suretiyle bu sorunun çözmenin mümkün olmadığını söyleyen Yapıcıoğlu,
"Dışarıdan hekim getirmek de bu meseleye çözüm değildir. Görebildiğimiz ve
temas kurduğumuz hekimlerden aldığımız bilgiler kadarıyla hekimler her şeyden
önce meslek onurunun, şerefinin korumasını istiyorlar. Ve emeklerinin karşılığını
istiyorlar." diye belirtti.
Hekimliğin, hem çok değerli hem de icra edilmesi çok zor bir
meslek olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Memleketin en zeki çocukları en
yüksek puanlarla tıp fakültelerine yerleşiyorlar ve diğer branşlara göre daha
uzun bir eğitim süreçleri var. Özellikle salgın döneminde başta hekimler olmak
üzere bütün sağlık çalışanlarının insan üstü bir çabayla nasıl bir fedakârlıkta
bulunduklarını hepiniz takdir ediyorsunuzdur." diye konuştu.
"İnsanlarımız
adeta özel hastanelere mecbur bırakılıyor, yönlendiriliyor"
Bu günün, 14 Mart Tıp Bayramı olduğunu hatırlatan
Yapıcıoğlu, bu günün maalesef bu tartışmaların gölgesinde devam ettiğini
söyledi.
"Sağlık politikaları gözden geçirilmeli, hekimlerin iş
yükleri azaltılmalı." diyen Yapıcıoğlu, "Bir yıl içinde nüfusun iki
katı eğer acil merkezlere başvuruyorsa bir yerde bir yanlışlık var. Merkezi
randevu sisteminin tıkandığı, sağlıklı işlemediği, insanların oradan randevu
alamadığı yine yaşadığımız gerçeklerden birisidir. İnsanlarımız adeta özel
hastanelere mecbur bırakılıyor, yönlendiriliyor. Bu da beraberinde onlara
çok ciddi bir maddi külfet getiriyor. Bu soruna mutlaka bir an önce çözüm
bulunmalı." şeklinde konuştu.
Bu vesileyle tüm hekimlerin Tıp Bayramını tebrik eden
Yapıcıoğlu, "Önümüzdeki dönemde sorunlarının minimuma indiği, özlük
haklarının ve diğer taleplerinin karşılandığı, emeklerinin karşılığının
verildiği bir gelecek diliyorum. Toplumumuz için daha sağlıklı, sağlık
hizmetlerine daha rahat ulaşılabilir ve bu hizmete koruyucu hekimlikle minimum
düzeyde ihtiyaç duyan bir toplum görmeyi bize nasip eder Rabbimiz
inşallah." temennisinde bulundu.
Seçim barajı
Yüzde 10'luk seçim barajının, 12 Eylül cuntasının siyasi
hayatımıza soktuğu ve kanunlara girdiği günden beri hemen hemen her siyasi
partinin, özellikle muhalefetteki partilerin şikâyet ettiği bir konu olduğunu
belirten Yapıcıoğlu, yüzde 10'un yanı sıra yüzde 7'lik seçim barajının da
yüksek ve adaletsiz bir oran olduğunu ifade etti.
Yapıcıoğlu, "Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetimde
istikrar garanti altında olduğu için seçim barajı isterse yüzde 1 olsun, yüzde
3 veya yüzde 7 olsun fark etmez; seçim barajının hukuki, siyasi, ahlaki bir
gerekçesi kalmamıştır. Dolayısıyla bize göre seçim barajı
sıfırlanmalıdır." diye ekledi.
"Genç yaşta
evlenenlerin yaşadığı mağduriyetler giderilmeli"
Acil çözülmesi gereken konuların başında, genç yaşta
evlenenlerin yaşadığı mağduriyetler ve süresiz nafaka konusu olduğunu söyleyen
Yapıcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
Bu evliliklerin bir kısmının belki kâğıt üzerinde yaşları
küçük olabilir ama eğer fizyolojik, biyolojik ve psikolojik olarak evliliğe
hazır birisi evlilik yapmışsa, bu örf ve adetlerimize uygun bir şekilde
yüzyıllardır gerçekleşmiş ve ailelerin rızasıyla gerçekleşmişse; bu kişilerin,
zorla çocuk yaştaki bir kişinin ırzına geçen ırz düşmanlarıyla bir tutulması ve
çocuk istismarcısı olarak damgalanması büyük bir hatadır.
Aileler parçalanmış, çocuklar babasız büyümektedir. Bu
sorun da ele alınıp makul bir çözüm bulunması gerekirken maalesef yine
ertelenmiştir.
Çözüm getirilmesi gereken konulardan biri de süresiz nafaka
zulmüdür. Adalet bakanlığında koltuk değişimi olunca yeni bakan Sayın Bozdağ'ın
dile getirdiği konulardan bir tanesi de bu yanlışın düzeltileceği konusuydu,
ama maalesef bu da yeni yargı paketinin içerisinde yer almıyor.
"Hükümet, bütün
çiftçilerimize ürettiği ürünü alma garantisi vermelidir"
Türkiye'nin tarım politikasını eleştiren Yapıcıoğlu,
"Tarım ile ilgili politikaların mutlaka gözden geçirilmesi
gerekiyor. Salgın döneminde gıda fiyatlarında artış yaşandı ve salgının
bitecek olarak görünmesine rağmen bu artışlar sürüyor. Bunlar yetmiyormuş gibi
Ukrayna-Rusya savaşı patlak verdi. Bu durum da gıda fiyatlarının biraz daha
artmasına sebebiyet verdi. Bu husus bize, gıdada kendi kendine yeterli olabilmenin
son derece önemli olduğunu, gıda sektörünün çok stratejik bir sektör olduğunu
göstermiştir." dedi.
Yapıcıoğlu, "Çiftçi, toprağını ekmekten korktuğu için,
girdi fiyatlarını karşılayamamaktan, mahsulünü sattığında zarara uğramaktan
korktuğu için toprağını ekmekten vazgeçebileceğini söylüyor. Bu nedenle
hükümet, bütün çiftçilerimize ürettiği ürünü alma garantisi vermelidir. Ve
çiftçi zarar etmeden bunu satabilmelidir. Çiftçi, mutlaka kendi geçimi
sağlayabilecek kadar kâr edebilmelidir. Tarım ciddi bir şekilde planlanmalı,
hangi ürüne ne kadar ihtiyaç olduğu belirlenip buna göre teşvik sistemiyle
çiftçi yönlendirilmelidir. Her köye bir ziraat mühendisi atanmalı, verimliliği
artırmak için çiftçilerimiz bilinçlendirilmelidir." ifadelerini kullandı.
"Hükümet
çiftçinin tarımsal üretim için kullandığı mazottan aldığı vergiyi
sıfırlamalıdır"
Sadece gıda maddelerindeki vergi indiriminin, vatandaşın
ucuz gıda temin etmesi için yetmeyeceğine dikkat çeken Yapıcıoğlu,
"Gıdaların üretimi aşamasında çok yüksek vergilendirmeler vardır.
Bunlardan biri de mazottaki ÖTV’dir. Hükümet çiftçinin tarımsal üretim için
kullandığı mazottan aldığı vergiyi sıfırlamalıdır. Tarımsal sulamalarda
kullanılan elektrikteki vergiler de sıfırlanmalıdır. Nihayetinde bunlar
soframızda tükettiğimiz ekmek ya da diğer gıda maddelerine etki etmekte ve
fiyatları ciddi şekilde yukarı çekmektedir. Bazı yerlerde taban fiyat
uygulamasının olmaması çiftçilerimizin şikâyet ettiği hususlardan bir
tanesidir. Önceden fiyatı belirlenmiş bir şey olursa çiftçi ona göre önünü
görmüş olur." şeklinde konuştu.
Yapıcıoğlu, "Hükümet tarımsal destekleri arttırmalıdır.
Hükümet, en azından kendi iktidarı döneminde çıkardığı Tarım Kanununun ilgili
hükümlerine riayet etmeli ve tarımsal desteği en az GSMH’nın yüzde 1’ine
yükseltmelidir." çağrısında bulundu.
Rusya-Ukrayna savaşı
Ülke medyasının gündeminde Rusya ve Ukrayna arasındaki
savaşın olduğunu hatırlatan Yapıcıoğlu, "Evet, orada bir savaş ve dram
yaşanıyor. Fakat bu ilk defa yaşanmıyor. Bu savaşla ilgili genel olarak
Rusya’nın saldırgan ve haksız olduğu, Ukrayna’da sivillerin hedef alındığı, 2
milyona yakın kişinin göç ettiği gibi durumlar konuşuluyor. Bütün bunlar doğru
ama şunu da unutmamak gerekir ki sadece Rusya saldırgan değildir. Emperyalizmin
her türlüsü kötüdür ve Ukrayna’ya karşı duyarlılık kasanlar da Rusya’dan daha
saldırgandır. Rusya son 50 yılda ortalama her 10 yılda bir, bir yerlere
saldırmıştır. Bundan sonra da muhtemelen topraklarını genişletmek için bu
saldırılarına devam edecektir. Unutmayalım ki ABD emperyalizmi aynı dönem
içerisinde Rusya’dan daha çok yere saldırıp daha çok savaş çıkartmıştır ve çok
daha fazla sayıda insan öldürmüştür." dedi.
"ABD bu savaşın
çıkmasını istedi ve Ukrayna’yı Rusya’ya yem yaptı"
Yapıcıoğlu, "Bize göre ABD bu savaşın çıkmasını istedi
ve Ukrayna’yı Rusya’ya yem yaptı. Çünkü ABD, özellikle NATO üyesi bütün Avrupa
ülkelerinin kendisine muhtaç olduklarını yakinen göstermek istiyordu. Şu anda
bu ülkeler ABD’nin kendileri için bir şemsiye olduğunu düşünmeye başladı. Ukrayna’yı
yem yaptı çünkü rakibi Rusya’yı ekarte etmek istiyordu. Bu savaş ile birlikte
Rusya’ya uygulanan yaptırımlar daha da arttı ve ayrıca Rusya’nın askeri gücünü
test ediyor. Olan Ukrayna’ya oldu ve her savaşta olduğu gibi bu savaşta da
siviller zarar gördü." değerlendirmesinde bulundu.
İslam ülkelerine
"Yabancı gönüllü savaşçılar" uyarısı
Son günlerde Ukrayna-Rusya savaşı bağlamında "yabancı
gönüllü savaşçılardan" bahsedildiğine işaret eden Yapıcıoğlu,
"Dünyanın farklı farklı bölgelerinden hem Ukrayna hem de Rusya; savaşçılar
getirip orada savaştıracağını söylüyor. Şuna dikkat etmek gerekir, özellikle
bazı İslam ülkelerinde savaşçıların götürülüp orada savaştırılması gibi bir
plan var. Bütün Müslümanlar ve İslam ülkeleri uyanık olmalıdır. Bu savaş onların
savaşı, bizim savaşımız değil. Bu savaş istemediğimiz bir savaş ama bu savaşı
çıkartan da biz değiliz. Bu savaşı sona erdirme noktasında da elimizden pek bir
şey gelmez. Şunu unutmayalım ki bu savaş bizim gidip orada ölmemizi
gerektirecek bir savaş değildir. Bu konuda bütün sorumluların daha dikkatli
olmaya davet ediyorum. Para karşılığında orada savaşacaklar da dahil her ülke
kendi vatandaşlarının oradaki savaşa müdahil olmasının önüne engeller koymalı
ve bu konuda dikkat edilmelidir." uyarılarında bulundu.
Erbil’deki saldırılar
Dün gece Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti
Erbil’e 14 füzeyle saldırı gerçekleştiğini hatırlatan Yapıcıoğlu, şöyle
konuştu:
"Olayla ilgili malumatlar henüz tam olarak netleşmedi.
Can kaybının yaşanmaması işin tek sevindirici tarafıdır. İran tarafından
yapılan açıklamada füzelerin düştüğü yerlerde Mossad’ın tesisinin olduğu iddia
edilmekte. O bölgeye yakın olan Kürdistan 24 TV binası saldırıdan dolayı hasar
gördü. Buradan K24 TV’ye geçmiş olsun diyorum.
İran’ın ABD ve siyonist işgal rejimi ile her zaman husumeti
oldu. Dönem dönem bazı çatışmalar yaşandı. Ama bu çatışmalar siyonist işgal
rejiminin işgal ettiği Filistin topraklarında, ABD veya İran topraklarında
hiçbir zaman yaşanmadı. Fakat Bağdat’ta ABD, İran’ın bir generalini hedef
alabiliyor. Siyonist rejim Suriye’nin farklı bölgelerinde bulunan İran
askerlerini hedef alabiliyor. İran’da kendi toraklarından attığı füzelerle Irak’ta
ki bazı yerleri, hedef alabiliyor. 16 Mart Halepçe Katliamı’nın yıldönümü.
Kürtler çok eziyet çekti ve katliamlar yaşadı. Halepçe Katliamı bunlardan
biridir. Aradaki bu husumet ve savaşın oradaki topraklara taşınması doğru
değildir. Neticede bunların arasındaki savaş; Irak ya da Kürdistan Bölgesel
Yönetimi’nin savaşı değildir. Bu savaşı oraya taşımamaları gerekir."