HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz, bir TV
yayınına çevrim içi bağlanarak Türkiye'nin işgalci rejimle ilişkilerini
geliştirmek istemesini değerlendirdi.
Tüm İslam ülkelerinin Filistin’deki siyonist işgali
sonlandırmak için mücadele etmesi gerektiğini, bunun da dinen farz olduğunu
hatırlatan Yılmaz, BM’nin de Filistin topraklarındaki siyonist işgali devlet
olarak kabul etmemesi için geçerli sebepleri olmasına rağmen siyonistlerin,
güçlerini kullanarak kendilerini devlet olarak kabul ettirdiğini belirtti.
HÜDA PAR olarak parti programlarında da siyonist işgal
rejimini; devlet olarak tanımadıklarını, Filistin topraklarında gasıp ve
işgalci olarak gördüklerini belirttiklerini ifade eden Yılmaz, "Türkiye ve
bütün İslam ülkeleri, siyonist işgal rejimini devlet olarak tanımaktan
vazgeçmelidir. İşgal ettiği Filistin toprakları üzerinde devlet kurduğunu iddia
eden siyonist işgal rejimi buradan dünyaya Siyonizm’i yaymaktadır. Siyonizm
insanlık için büyük bir tehdit ve tehlikedir." dedi.
Yılmaz, Türkiye'nin ekonomik ya da siyasi anlamda sıkıştığı
zaman Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek isteyen siyonist rejimin bunu fırsata
çevirdiğini söyledi.
"Yeni bir
normalleşme sinyalleri veriliyor"
Geliştirilen siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerle siyonist
rejime ve uygulamalarına meşruiyet kazandırıldığını belirten Yılmaz, şunları
söyledi:
Türkiye’nin daha önce de siyonist işgal rejimi ile inişli
çıkışlı ilişkileri oldu. Mavi Marmara gemisindeki kardeşlerimizin
katledilmesinin ardından siyonist işgal rejimi ile ilişkiler kesildi. Rusya ile
yaşanan uçak krizinden sonra siyonist rejim ile yeniden normalleşmeye gidildi.
Daha önce Türkiye tarafından şu şartlar öne sürülmüştü; siyonist işgal rejimi
Mavi Marmara olayı için özür dileyecek, tazminat ödeyecek ve işgali sonlandıracaktı.
Siyonist işgalciler tarafından açıktan özür dilenmedi, kapalı kapılar arkasında
dolaylı özür dilendiği iddia edildi. Tazminatı da çok rencide edici bir şekilde
vakıf olarak bağış adı altında ödediler. İşgal ettikleri topraklardan ise
çekilmediler. Buna rağmen yaşanan normalleşme uzun sürmedi. Kudüs’ün başkent
ilan edilmesi neticesinde protesto yürüyüşü yapan Filistinli göstericilerin
siyonist çetelerce katledilmeleri üzerine ilişkiler tekrar askıya alındı ve
büyükelçiler geri çekildi.
Bugünlerde yeni bir normalleşme sinyalleri veriliyor.
siyonist işgal rejimi şu anda Kudüs’ü başkent yapmaktan vazgeçmiş ve işgali de
bitirmiş değil. Buna rağmen hiçbir şey olmamış gibi siyonist rejimle
normalleşme adımları atılıyor. Bu sebebi kanaatimce Türkiye’nin içinde
bulunduğu ekonomik sıkışmışlığı siyonist rejim üzerinden atlatabileceğini
düşünmesidir. Ulusal çıkarlar adına siyonist işgal rejimi ile geliştirilen
ilişkiler ve yapılan ziyaret davetleri Müslümanların maslahatına uygun
değildir.
"Siyonist
rejimle hiçbir şekilde hiçbir ilişki geliştirilmemeli varlığı da kabul
edilmemelidir"
Siyonist işgal rejiminin devlet olarak tanınmaması
gerektiğini belirten Yılmaz, "Şu anda siyasi, ticari, ekonomik birçok
konuda siyonist işgal rejimi ile diyaloğa geçmek hem işgal rejimini hem de
Mescid-i Aksa ve Filistin’deki işgalleri de kabul etmek demektir. Siyonistlerin
işgal edip hak iddia ettiği toprakların hepsi Filistinlilerindir. Siyonist
işgal rejimi Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs
şehrini kendilerine başkent olarak ilan etmişler. Mavi Marmara katliamı sonrası
yapılan antlaşmalarda da Kudüs’ün siyonist işgalin başkenti olduğu
vurgulanıyor. Bu antlaşmalar Türkiye Cumhuriyeti tarafından da kabul ediliyor.
Bu durum yüksek sesle söylenmese de Tel Aviv yerine Kudüs başkent olarak kabul
edildi. Bu durum Müslümanlar için bir züldür. Müslümanların iktidarda bulunduğu
devletler içinde bu bir züldür. Siyonist rejimle hiçbir şekilde hiçbir ilişki
geliştirilmemeli varlığı da kabul edilmemelidir." ifadelerini kullandı.
"Ulusal çıkarlar
inancımızın önüne geçmemeli"
Türkiye’nin Müslümanca bir tavırla olaya bakmadığını ve
ulusal çıkarları ön plana aldığını dile getiren Yılmaz, "Bize göre hiçbir
ulusal çıkar inancımızın önüne geçemez. Biz inancımızın yasakladığı bir fiili
nasıl ki yapamıyorsak hatta bu durum her ne kadar bizim menfaatimize olsa dahi
bizim Müslümanca duruşumuzdan dolayı bu fiili yapmıyorsak İslam ülkelerinin
idarecileri de aynı şekilde davranmalıdırlar. Bu noktada ulusal çıkarların
inancımızın önüne geçmemesi lazım. Eğer bugün siz inanç değerlerinizi
satarsanız ya da milli çıkarlara kurban ederseniz hep daha fazlasını
isteyeceklerdir. Bize göre amaca giden yollar İslami olmalıdır. Gayri İslami
yol ve yöntemlerle Müslümanlara veya İslam dünyasına katkı sunamayız. Yeri
geldiğinde Türkiye’yi yönetenler kendilerini İslam dünyasının başı olarak
görmektedirler. Eğer böyleyse o zaman bunların daha fazla sorumluluk almaları
lazım. Çıbanın başı olan siyonist rejimin sökülüp atılması için çalışılması
lazım." dedi.
"İşgal edilen
İslam topraklarından gayrimüslim unsurları çıkartmak bütün Müslümanlara
farzdır."
HÜDA PAR’ın Filistin ve Kudüs’e bakışının herhangi bir
toprak parçasına olan bakışı gibi olmadığını vurgulayan Yılmaz, "Biz oraya
inancımızın gereği olarak sahip çıkıyoruz ve sahip çıkmak zorundayız. Çünkü
orası gayrimüslim bir unsur tarafından işgal edilmiştir, o işgal edilen belde
de İslam beldesidir. İşgal edilen İslam topraklarından gayrimüslim unsurları
çıkartmak bütün Müslümanların üzerine farzdır. Ayrıca işgal edilen bu
topraklarda Mescid-i Aksa var. Mescid-i Aksa, Kâbe gibi Allah-u Teala
tarafından kendisine kutsallık atfedilen bir yerdir. Mescid-i Aksa’nın işgal
altında olması Kabe’nin işgal edilmesi gibidir. O yüzden işgalcilerin oradan
sökülüp atılması lazım. Yani bu mesele bir toprak ya da kavim meselesi
değildir." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, son olarak şunları söyledi:
"Müslüman devletlerin birbirleriyle toprak anlaşmazlığı
ya da başka şekillerde sorunları olabilir. Bununla gayrimüslim unsurların gelip
İslam topraklarını işgal etmesi arasında fark vardır. İslam coğrafyasındaki
ülkelerin aralarındaki sınır problemlerini ya da diğer meselelerini diğer İslam
ülkelerinin bir araya gelip diyalog yoluyla ve sulhla sonuçlandırmaları lazım.
Fakat Amerika gibi, siyonistler gibi gayrimüslim unsurların gelip İslam
topraklarının bir karışını bile işgal etmelerine karşı tavrımız en şiddetli
şekilde olmalı ve o yabancı unsur oradan çıkartıncaya kadar da mücadele
edilmelidir. Yani bizim için artık muharip güç olan bu rejimle her türlü
ilişkiler kesilmelidir."