Merkez Bağlar ilçesi Namık Kemal Lisesi 2'nci sınıf
öğrencisi olan Muhammed Ali Taşçı, 1994 yılında camide Kur'an dersi aldıktan
sonra Yasin Börü ve arkadaşlarının katledildiği Şeyh Şamil Mahallesinde aynı
zihniyet tarafından haince şehid edildi.
Aslen Ergani ilçesinin Ahmetli Mahallesine kayıtlı olan
Şehid Muhammed Ali Taşçı, Namık Kemal Lisesinde eğitimini görürken bir yandan
Bağlar ilçesinde Direkhane diye tabir edilen Keresteciler Sitesinde çalışıyor
bir yandan camide yaşına aldırış etmeden çocuklarla Elifba dersi alıyordu.
1990'lı yıllarda bölgede İslami çalışmaları kabullenmeyen ve
kendinden başka hiçbir gücü kabul etmeyen PKK, çocukların camilerde Kur'an
dersi almalarından rahatsız olmuş, yaptığı iftira ile kara propagandalardan
sonra aileleri tehdit etmiş ve daha sonrasında gencecik fidanları katletme
yoluna gitmişti.
Yaşanan bu süreçlere şahid olan 17 yaşındaki Şehid Muhammed Ali Taşçı 4 Kasım 1994 günü Bağlar ilçesi Şeyh Şamil Mahallesinde bulunan Muhammediye Camisinden çıkıp evine doğru giderken ensesinden aldığı mermi sonucu yaralanarak Dicle Üniversitesine kaldırıldı ve hastanede 13 günlük mücadelesinin ardından şehadete kavuştu.
Veysi Barçe
O dönemlerde yaşanan süreci aktaran dava arkadaşlarından
Veysi Barçe, şehidin camiye olan sevdasını, herkes tarafından sevilmesine
vesile olan güzel ahlakını anlattı.
"PKK, çocukların
camiye gitmesinden ve Kur'an-ı Kerim dersi almasından son derece rahatsız
olmuştu"
Şehidin kişiliği ve aile yapısı hakkında bilgi veren Barçe,
"Şehid Muhammed Ali Taşçı kardeşimiz 1977 yılında Diyarbakır'da doğdu.
Kendisiyle komşuyduk. Merkez Bağlar ilçesi E Tipi Cezaevinin karşısındaki
mahallede oturuyordu. Aynı zamanda Namık Kemal Lisesinde beraber öğrenciliğimiz
vardı. O zamanlar lise birinci sınıf öğrencisiydi. Muhammed Ali, uysal bir
yapıya sahipti. Kimseyi rahatsız etmeyen ve incitmeyen bir ahlaki yapısı vardı.
Kendisiyle tanışmamız 1991 yılına denk geliyor. O dönemde beraber camide
Kur'an-ı Kerim dersi alıyorduk." şeklinde konuştu.
Barçe, "Muhammed Ali şehid olduğunda 18 yaşlarındaydı.
Babası inşaatta duvar ustasıydı. Yoksul bir aile çocuğuydu diyebilirim. O
dönemde PKK, çocukların camiye gitmesinden ve Kur'an-ı Kerim dersi almasından
son derece rahatsız olmuştu. Çocukları cami yolundan engellemek için ellerinden
gelen her türlü kara propaganda, saldırı ve tehdit yollarını deniyorlardı. Bunu
yakın akrabalar vasıtasıyla yüz yüze yaptığı da oluyordu, bir kâğıda 'oğlunuz
bundan sonra camiye gider, Kur'an dersi alırsa başına kötü şeyler gelir.
Çocuğunuza sahip çıkmazsanız bunun bedelini ödersiniz' şeklinde bildiri
mahiyetinde tehditler de gönderiliyordu. O dönemde Şehid Muhammed Ali'nin
ailesine de 'Çocuğunuz camiye gitmesin, yoksa iyi olmaz' şeklinde tehditler
göndermişlerdi." ifadelerini kullandı.
"Dönemin
mücadelesini şehid olarak kazanmıştı"
Bilindiği üzere o dönemde sadece Muhammed Ali kardeşimiz
değil birçok şehidimizde aynı durumdaydı. Camilerdeki İslami çalışmalara
tahammül edemeyen PKK ve zihniyetindekiler, bu çalışmaları engellemek için
tehditler savuruyorlardı. Demek ki tehditler netice vermedi ki kardeşimizi
şehid etme yoluna gittiler.
Tüm tehditlere rağmen şehidin Kur'an dersini terk etmeyip
her akşam camiye gelmeye devam ettiğini belirten Barçe, "Korkusuzdu,
cesaretliydi, tehditlere papuç bırakmayan yapısı vardı. Bundan tam 27 yıl önce
yine bir cami dersi çıkışında Muhammed Ali kardeşimizi takip eden bir şahıs
arkadan ateş ederek onu yaraladı. Sonrasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi
Hastanesine kaldırıldı. Orada tedavisi devam etti. Boyundan aşağısı felç durumdaydı.
Kendisini sürekli ziyarete de gidiyorduk." dedi.
Tedavi sürecinin olumlu yönde ilerlemesine nispeten herhangi
bir şehadet haberi beklemediklerinin altını çizen Barçe, "Bir ara sırf
latife olsun diye kendisine 'sen şehadeti kaçırdın' demiştim. Hoşuna gitmiş
olacak ki o da buna karşı gülümsemişti. Tedavisi 10-15 gün sürdü ve doktorların
dediğine göre herhangi bir hayati tehlikesi de yoktu. Durumuna binaen onun
şehid olabileceğini beklemiyorduk. Hatta felçli kalacak diye üzülüyorduk.
Şehadet haberi ani bir şekilde geldiğinde, Muhammed Ali'nin felçli
kalmasındansa şehadet gibi bir mertebeye ulaşmasına sevindik. Dönemin
mücadelesini şehid olarak kazanmıştı." diye belirtti.
"Şehid edildiği
yer Şehid Yasin Börü'nün katledildiği mahalle"
Şehidin şehadetinden sonra ailesinin İslami dava konusunda
daha çok bilinçlendiğini ve sahiplendiğine vurgu yapan Barçe, "Rahmetli
anne ve babası İslam davasına dört elle sarılırken örgüte karşı kin ve
nefretleri daha bir arttı diyebilirim. Şehadeti yaşadığı mahallede büyük bir
üzüntüyle karşılandı. Çünkü yapı olarak halim-selimdi. Genç olmasına rağmen
herkes tarafından sevilen, takdir toplayan bir yapısı vardı." ifadelerini
kullandı.
O dönemde Müslümanların yaşadıkları sıkıntıları dile
getirmede çektiktikleri sıkıntıları dile getiren Barçe, "27 yıl önce bir
akşam vakti namaz kıldıktan sonra evine doğru giderken arkadan ateş edilerek
şehid edildi. Şehid edildiği yer Şehid Yasin Börü'nün katledildiği mevkinin 400
metre ilerisidir. Belki Şehid Yasin kadar tanınmıyor, bilinmiyordu. O
dönemlerde Müslümanlara sahip çıkacak, seslerini duyurabilecek bir medya
olmadığı için Şehid Muhammed Ali ve benzeri birçok kişinin isimlerini
bilmiyoruz. Allah-u Teala hepsinin şehadetini mübarek eylesin, şefaatlerinden
mahrum eylemesin." dedi.